I
Bostancı sahiline doğru hızlı adımlarla yokuş aşağı yürüyorum, feribot iskelesindeki gişeye su borcumu yatırıp hemen dönmek durumundayım. Çevremde avare avare dolaşıyor görüntüsü veren kimselere bakınmadan, üzerlerinde düşünmeden, dakika hesabı yaparak adımlıyorum… Bir trafik lambası, bana kırmızı arabalara yeşil. Yeniden yeşille özgürleşen trafik lambası kalabalığı ile yola devam ediyorum. İleride duvar dibinde bir adam; yanında ikisi açıkta/ temaşaya müsait, yedi-sekiz tanesi itinayla gazete kağıtlarına sarılarak, poşetlere yerleştirilmiş tablolar… Yanından süratle geçiyorum; malum işte, dakikalarım zayi olması kaygısı… Geçerken göz ucuyla adama bakıyorum. Ressam… Havanın soğuğunun insanın içine iyiden iyiye işlediği bir Ocak gününde denizin rüzgârını da yiyen, elleri siyah pantolonunun cebinde, beresini mümkün olabildiği kadar kafasına çekmiş, neredeyse gözleri görünmeyen, top sakalı kalkık yakalı paltosunun içine süzülen bir adam. Hareketsiz, omzunu duvara vermiş… Resimlerini satmak zorunda mı kalmıştı bilemiyorum. Emeğini, göz nurunu, mahrem duygularını, aşkını satmak zorunda mı kalmıştı? Galiba yüzündeki ifade sadece üşümüşlüğünü değil, sanatını satmak zorunda kalan bir sanatçının iç burkuntusunu da yansıtıyordu. Faturayı yatırıp dönerken yine oradan geçmek durumundayım, yavaşlıyorum; yanından ise ancak kaldırım taşlarının şekillerine bakarak geçebiliyorum, suratımın kulaklarıma kadar kızardığının da farkındayım… Ben onun sanatını satmak zorunda kalmış olması ihtimalinden dolayı acı çekiyorum; ya gerçekten gerçek bu ise, o neler hissediyor acaba? Tarih: 19.01.2006
II
Bir tiyatro: Necip Fazıl’ın Para’sı… Altmış küsür yıl sonra yeniden sahnede… Ahmet Yenilmez ve ekibi 24-25 Şubat’ta İstanbul Muammer Karaca’da oynadılar… İlk defa 1941-1942 kışında Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahneye konmuştu. Ben ise eseri 1984’de yapılan üçüncü baskısından okumuştum. İnsanı ve insanın kadim sorununu merkeze aldığı için eskimeyeceğini düşündüğüm bir eserdi. Yeniden sahneleneceğini duyunca gerçekten sevindim. Ancak şunu isterdim; daha iyi bir duyuru ve kapalı gişe oynayan bir oyun. Dertli bir insan olan Ahmet Bey ve ekibinin, başka bir dertli olan Necip Fazıl’ın ıstırabına ortak olarak ve bin bir güçlükle sahneledikleri oyun, Anadolu turnesinin ardından buradaydı. Özel tiyatroların durumu zaten ehlinin malumu. Buna rağmen sanatı ayakta tutmak adına ve meslek aşkından başka bir şeyle de temellendirilmesi mümkün olmayan bir özveriyle oldukça başarılı bir temsil ortaya koydu Yenilmez’in ekibi. Bilhassa oyundan sonra kan ter içinde ama işini iyi yapmış insanların gönül huzuru ve tebessümüyle bizleri kabul eden ve oracıkta geçen birkaç kelimeden ilham alıp bir Bakiler şiirini de bize ücretsiz :) olarak sunuveren Yenilmez, bir tek istirhamda bulundu: insanlar Necip Fazıl’ın Para isimli oyununun sahnelendiğini en azından bilsinler. Tarih: 25. 02. 2009
Sanatçı kaygılarını kucaklamak. Onlara el ve dua olmak…