Menu
izler
Öykü • izler

izler


Şimdi; işte buradayım…

Neden?

Korkuyorum!

Açıktaki balıkçının fenerinden uzayan yorgun bir yakamoz kıyıda ölüyor. İpil ipil bir ay ışığının parlattığı sahilin kumlarında, gececi kuşların gölgeleri kıpırdıyor. Ayaklarımı dalgaların serinliği okşuyor. Saat kaç? Bilmiyorum. Yürüyorum…

Sahilin sonunda bir kaya görüyorum. Oturup dinlenmeyi düşünüyorum. Dalgalar tarafından mütemadiyen dövülmekten yorgun düşmüş bir kaya; alıp başka bir yere taşısam, sessizlikten çıldırır mı? Dalgaların sertliğinin altına gizlenmiş şefkati özler mi? Ya da, bu asude yalnızlığı seviyor mu? Kaya ile aramda garip bir bağ kurmaya çabalıyorum…

Dalgaların sesi, kumlara yayılan denizköpükleri, yanıma düşen gölgem, muhayyilemde dönüp duran çetrefil düşünceler, gece, korkularım; gün geçtikçe büyüyen korkularımla, yalnızım… Zamanın yıpratıcı tortuları dimağımda garip, anlayamadığım, çözümleyemediğim bir yalan hissi uyandırıyor. Üzerimdeki bu yorgunluk, bezginlik; yapıp ettiklerime tanımsız bir gereksizlik, anlamsızlık yüklüyor. Yoksa! Yoksa çıldırıyor muyum?

Dili bağlı oturmamaya karar verip; bilebildiğim yollardan, en becerebildiklerimle; itiraz ettiğim, şerh düştüğüm zaman, benden intikamını mı alıyor? “Yaptıkların silinip gidiyor, hiçbir işe yaramıyor” der gibi; sanki dil çıkarır gibi… Bu şuh kahkaha kime ait?

Hedeflerim, planlarım.. şimdi düşünüyorum, ne kadar gereksizmiş demek istemesem de, üzerimdeki bu yorgunluğu, bezginliği, kırgınlığı açıklayamıyorum. Üzerinde oturduğum bu kaya, ne kadar büyüktü, neden aşındı, ne kadar zamanda bu hale geldi? Şimdi susmalı mıyım? Yoksa konuşmalı, söylemek istediklerimi anlatmaya çabalamalı mıyım? Değer mi? Ya da niçin?

Sandal, örümcek ağına yakalanmış bir kelebek gibi denizin üzerinde çırpınıyor. Küreklerin suya batıp çıkma sesini duyuyorum. Balıkçı sessiz, ben sessizim… Dalgalar geceyi deliyor. Bir yaz akşamının garip, ağlamaklı hüznü içindeyim.

Damağımda iyot tadı hissediyorum. Gözyaşlarımın tuzu denize karışıyor. Yıldızlar uzanıp yakalanıverecek kadar yakın sanki… Uzanıp yakalayıvermek istediklerimse ne kadar uzak…

Korkularım, yitirdiklerimin çoğalmasından mı? Yeni kayıpların her an kapımda olmasından mı? Bütün arzularımı kendi ellerimle budadığımdan veya söylemek istediklerimin bende kalmasından mı? Bilemiyorum. Sadece nedensiz, garip bir korku… İçimde büyüyüp duran, büyüdükçe diğerlerini sıkıştıran, bir korku… İçimde, nerede? Neden?

Muhayyilemde zamanı geriye doğru işletiyorum. Ellerime bakıyorum. Evet ben…  Ben yaptım! Şimdi geriye doğru baktıkça daha da büyüyen korkularımı  ben besledim. Hem de kendi ellerimle. Yaptıklarım.. söylediklerim veya; yapmadıklarım.. söylemediklerim…



Şimdi; işte buradayım…

Neden?

Ümitsizim!

Bu heyulalardan ne zaman uyanacağım? Bekliyorum. Bir martı çığlığı bölüverse bu kesif döngüyü, biraz rahatlasam. Sabah ne zaman olacak? Gün doğunca karanlıkla beraber dağılır mı bu kasvetim?

Ümitle ferahlatıcı meltemler beklediğim sahillerde, fırtınalarla boğuşmaktan mı bu yorgunluğum? Evet, yorgunum! Geceyi çekiversem üzerime, pırıl pırıl rüyalar göreceğim, gülerek uyanacağım bir uykuya dalıversem...

Azgın bir nehirde sürüklenirken, kurtulmak için tutunduğum ince söğüt dalları kopuvermiş gibi.. kurtulma şansım kalmamış gibi.. ümitsizim!  Ya bu gece, ya yıldızlar, ya az sonra doğacak güneş, ya devam edip duran hayat; benden kopup gidenler ve hepsinin bana ettiği...

Zamana bıraktığım izlerin çabucak silindiğini fark ettiğimden mi bu ümitsizliğim?

Yapıp ettiklerime, söylediklerime değmediğini mi düşünüyorum? Aklım  öyle karışık ki...

Kayayı  dalgalara emanet edip, geldiğim yoldan geriye dönüyorum. Nereden gelmiştim ki? Yürüyorum. Ayağımı kumlardan kaldırır kaldırmaz dalgalar ayak izlerimi siliyor. Geriye dönüp bakıyorum. Benim bu sahilde yürüdüğüme dair en küçük bir iz kalmamış. Sadece yürümediğim zamanlar bastığım yerde bir iz var. Biliyorum. Ayağımın altında.. ama sadece varlığından haberdarım. Göremiyorum.

Sonra; yapıp ettiklerimi benden zamana bir iz kalsın diye yapmadığımı düşünüyorum. Kendim için mi okudum, yazdım? Aldığım risklerin altında kendi adıma mı ezildim? Hayır! Galiba fark etmeye başlıyorum. Korkularım, ümitsizliğim; arkamda bıraktıklarımın hafif meltemlerde bile savruluverecek olmasından mı? Evet! Öyleyse...

Yürüyüp durduğum sahilde, arkamdan izlerimi silip duran dalgalara atıveriyorum avucumdakileri, bana yük olan ne varsa... Korkularımı! Ümitsizliğimi! Alıp götürüyorlar.

Burnuma gelen hanımeli kokusu mu? Ya da ıhlamur! Gençliğimden özlediğim bir zamana beni sürükleyiveren bir koku… Geçmiş uzak zamanları bu günde bir lahza anımsamak, dudağımda hafif bir tebessümle derin bir iç çekmek... Nefes almaya devam ediyorsam her zaman ümit vardır diye düşünüyorum.

Kendi kendime yeni kararlar alıyorum. Bundan sonra daha dikkatli olmalıyım. Yapacaklarımı daha sağlam temeller üzerine kurmaya çabalamalıyım. Yıkılıp duranların yerine inşa ettiklerim, daha yaparken yıkılmamalı. Gençliğin savrukluğunu atmalıyım üzerimden, ayaklarım yere basmalı artık. Duruşumu tekrar gözden geçirmeliyim.

Korkularımı  dalgalar alıp götürüyor. Ümitsizliğim denizde boğuluyor.

Kozadan yeni çıkan acemi kelebekler gibi, muhayyilemde sözcükler uçuşuyor. Zamanın yıpratıcı tortuları ile aramda asılı kalmış neyim varsa uzanıp alıyorum, sahipleniyorum. Çirkin tırtıllar rengârenk kelebeklere dönüşüyor. Genişliyorum, ferahlıyorum…

Birazdan gün doğacak. Güneşten gözlerim kamaşacak. Korkularım buz kalıbı gibi eriyecek. Hissediyorum. Ümitsizliğim çığlık çığlık can çekişerek ölüp gidecek. Ve ben; içimde terütaze coşkularla serüvenime devam edeceğim.

Meltemlerden saçlarım dalgalanıyor. Ve yeni bir günün ilk ışıkları, gözlerimde parlıyor. Kollarımı açıp denize doğru haykırıyorum.

Şimdi; işte buradayım…


Artık korkmuyorum, artık ümitliyim... 


Haziran 2009

AKİF

Akif Hasan KAYA: 1977 Balıkesir doğumludur. Öykü ve denemeleri Aşkar, Post Öykü, Muhayyel, İtibar, Yediiklim, Ğ, Hece Öykü dergilerinde yayımlandı. İlk kitabı Islak Kibritler ile 2012’de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Yılın Hikâyecisi ödülüne layık görüldü. Bazı kitapları Arnavutça’ya çevrildi.  Kitapları: Islak Kibritler (Öykü, Okur Kitaplığı, 2012, İz Yayıncılık, 2017)Ölmüş Oyuncaklar müzesi (Öykü, İz Yayıncılık, 2014)Uzun ve Lacivert Günler (Öykü, İz Yayıncılık, 2015)Bu Bir Aşk Hikayesi Değildir (Öykü, İz Yayıncılık, 2017)  

Daha fazla görüntüle
Diğer Yazıları