Menu
Öykü • "İSLAM BİLİM TEKNOLOJİLERİ MÜZESİ"

"İSLAM BİLİM TEKNOLOJİLERİ MÜZESİ"

Medeniyetimizin Yitik Değerleri: İslam Bilim Teknolojileri Müzesi

Endülüs, İstanbul, Bağdat, Kudüs, Şam, Yemen... Gözü yaşlı medeniyetimizin yitik bırakılmış huzmeleri. Yüreklerde tekrardan keşfedilmeyi ve fethedilmeyi bekleyen, bizi “biz” yapan, bir madalyon gibi boynumuzda taşımamız gereken değerlerimiz...

Geçtiğimiz hafta Gülhane Parkı’nda İslam Bilim Teknolojileri Müzesi açıldı. Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda hizmet verecek olan İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür Bakanlığı ve Prof. Dr. Fuat Sezgin ile ortak bir çalışma yaparak dünyanın ilk ‘İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ni İstanbul’a kazandırdı. Törende konuşan Başbakan Erdoğan, “Burada sergilenen eserler medeniyet tarihi yazımında düşülen çok temel bir yanılgıyı düzeltme imkânı verecek” dedi.

“from imagination to reality, from drawing to material
hayalden gerçeğe, çizimden malzemeye”

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), TÜBİTAK, Frankfurt Goethe Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü ve Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokol çerçevesinde kurulan müzede, Frankfurt Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Enstitüsü tarafından kaynaklardaki tarif ve resimlere, çok küçük bir kısmı da günümüze ulaşan orijinal cihazlara dayanarak hazırlanan, Müslümanların 8. ve 16. yüzyıllar arasında gerçekleştirdikleri alet ve cihazların örnekleri sergileniyor.

Evrenin ahengini anlamaya çalışan İslam filozofları, yaptıkları aletlerle yıldızlarla iletişim kurmaya çabalamış, kâinatı okuyarak kâinatta var olan müthiş koroda insanın varoluşunun hikmetini idrak etmeye çalışmışlar. İbn Heysem “Evren bütün değişimlerine rağmen bir düzen ve bütün ayrıntılarına rağmen bir ahenk içindedir” sözüyle anlamın kapısını aralamış. Evrendeki müthiş koro hakkında müzede Şerif Muhiddin Targan’ın şu sözü dikkat çekicidir: “Kâinatın bir lisanı vardır, o lisan musikidir.”

Klasik Osmanlı Türk mimarisinde dahi ve sivil bütün binalarda asırlardır kullanılan en küçük ölçü birimi “Târ-ı Ankebut” yani “Örümcek Ağı” ile yapılmış kuleler, Rasathaneler, Darüşşifalar, yapay mücevher imalatı için yapılmış fırınlar, Hekim ve Kimyacı Ebu Bekr Er Râzi’nin “metalleri eritmek, ametalleri işlemek” amacıyla yaptığı fonksiyon hesapları, İbn Heysem’in aksidental ışığın doğrusal cereyan ettiğini ispatlamak için kurduğu deney düzenekleri...

Kendi türünde ‘dünyada ilk’ olan “İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi”nde Müslüman bilginlerin kurdukları kimyasal düzenekler ile rasathane, hastane, üniversite gibi kurumsal eserler de görsel olarak yer alıyor. İlk etapta 140 eserin sergileneceği ve zamanla bu eserlerin sayısının 800’ü bulacağı müzede, ayrıca “Bilimler Tarihi Kütüphanesi” de yer alıyor. 3 bina içerisinde 550 metrekare alanda faaliyet gösteren müze, Rönesans’ın İslam kültür çevresinde 8. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar devam eden bilimsel çalışma ve başarılara dayandığını gözler önüne seriyor. Prof. Fuat Sezgin’in katkılarıyla oluşturulan müzede astronomi, coğrafya, deniz bilimleri, saat teknolojisi, geometri, optik, tıp, kimya, maden, fizik ve mekanik, savaş teknolojisi ve mimarlık dallarındaki eserler ve aletler yer alıyor.

Galaksilerde Seyahat Etmek...

Usturlaplardan denge ağırlıklı mancınıklara, Hekimlerin tıp alanında kullandığı aletlerden güneş sistemine, helezonlu pompadan deney düzeneklerine, gökkürelerden duvarlara işlenen medeniyet tablolarına kadar akustik bir ortamda, insan o ana gidip kendisini sinüs hesaplama aletinin yapımında buluyor, pergeller ile açı hesaplıyor sanki...

Gıyaseddin Cemşîd el Kaşâni Pi sayısının virgülden sonraki 12 basamağını Avrupalı matematikçilerden 200 yıl önce 1424 yılında hesaplamış, İlk ve orta çağın en büyük seyyahı İbn Battuta’nın, Rıhlet-ü İbn Battuta adlı eserinden tasvirlerle müze gizemli bir ortama bürünmüş.

Okuduğum Harita mühendisliği bölümünde Küresel Trigonometri dersinden elde edindiğimiz bilgilerle gökküreler üzerinden “öyle bir çağda nasıl bu kadar ileri gitmişler?” sorusuna cevap arayıp tefekkür ediyoruz. Endülüslü âlimlerin astronomi dalındaki eserlerinin, yıldızların yüksekliklerini hesaplamak için yapılan usturlapların karanlık bir ortamda sarı ışıkla aydınlatılması, insanı modern dünyanın büyüsünden arındırıp “Aa biz neler yapmışız, nelere sahipmişiz, vay be...” dedirtiyor. Nobel ödüllü ünlü Fransız Fizikçi Pierre Curie “Endülüs’ten bize 30 kitap kaldı. Atomu parçalayabildik, eğer yakılan bir milyon kitabın yarısı elimize ulaşmış olsaydı, bugün çoktan uzayda galaksiler arasında seyahat ediyor olacaktık” demişti.

Bu Müzeyi Herkes Gezmeli

Böyle bir müzenin daha çok tanıtılması gerekmez mi?... Yazarlarımızın en azından köşe yazılarına taşımalarıyla, gençlerin kendi değerlerini tanıması adına sesimize ses katarak medeniyetimizin yitik değerlerini tanıtma girişimlerini desteklemelerini bekliyoruz.

Müzeyi ve eserlerin tanıtımını konusunda tanıtıcı broşürlerin daha tanıtıcı ve ilgi çekici olması müzeye ilgiyi arttıracaktır.

Eserler hakkında gelenlerin “niçin, neden” gibi sorular karşısında daha açıklayıcı bilgilere, yer yer detay bilgilere yer verilmesi daha açıklayıcı olur kanaatindeyiz. Eserlerin hemen yanında bulunan plazma ekranlarda verilen bilgiler görsel ve açıklayıcı lakin bunun metinlere de yansıması çok daha hoş olacaktır.

Müze yetkililerine de, gelenlerin sıcakta rahatsız olmamaları için önlem almalarını, özellikle üst kata bir klima koymalarını tavsiye ediyoruz.

Müzenin Kurucularından Fuat Sezgin Kimdir?

Hayatı: 24 Ekim 1924’te Bitlis’te doğdu. 1943-1951 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde İslami Bilimler ve Orientalistik alanında öncü bir yere sahip olan Alman orientalist Hellmut Ritter’in (1892-1971) yanında öğrenim gördü. 1954'te Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde Buhari’nin Kaynakları adlı doktora tezini tamamladı. Bu teziyle o, hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari’nin (810-870) bir araya getirdiği hadislerde biline geldiğinin aksine sözlü kaynaklara değil İslam’ın erken dönemine, hatta 7. yüzyıla kadar geri giden yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Bu tez Avrupa merkezli orientalist çevrelerde hala tartışılmaktadır. 1954 yılında İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent oldu. Burada Zeki Velidi Togan ile çalıştı.


27 Mayısçıların Kovduğu Fuat Sezgin

27 Mayıs 1960 askeri darbesi sırasında üniversiteden uzaklaştırılan ve 147’likler diye bilinen akademisyenler arasındaydı. 1965 yılında Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu. Oradaki bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası Arap-İslam kültür çevresinde tabii bilimler tarihi alanı olmuştur ve bu alanda 1965 yılında habilitasyon çalışmasını yapmıştır. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7./14. yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam edebiyatı tarihi çalışmasına Almanya’da da devam ederek, orientalistik çalışmaları için kaynak eser haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967 son cildini ise 2000 yılında yayınladı. Geschichte des arabischen Schrifttums İslam’ın ilk döneminde uğraşılmış, dini ve tarihi edebiyattan coğrafya ve haritacılığa kadar bütün ana ve yan bilim dallarını konu edinmektedir. Prof. Sezgin Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami bilimler ödülünü 1978 yılında ilk alan kişidir. Bu ve başka desteklerle Sezgin, 1982 yılında J.W.Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’de buranın müzesini kurdu, buranın halen direktörlüğünü yürütmektedir.

Ödülleri: Kral Faysal Ödülü (1978), Frankfurt am Main Goethe Plaketi (1980), Almanya 1. Derece Federal Hizmet Madalyası (1982), Almanya Üstün Hizmet Madalyası (2001), İran İslami Bilimler Kitap Ödülü (2004).

Yayınları: 60 yılı aşkın bir süredir bilim tarihi çalışmalarını yürütmekte olan Prof Dr. Fuat Sezgin’in başyapıtı olan Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS) isimli 13 ciltlik eserinin işlediği konular şunlardır:
Cilt 1, Leiden 1967: Kuran bilimleri, hadis, tarih, fıkıh, kelam ve tasavvuf. (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 2, Leiden 1975: Edebiyat / Şiir (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 3, Leiden 1970: Tıp, Farmakoloji, Zooloji, Veterinerlik (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 4, Leiden 1971: Simya, Kimya, Botanik, Ziraat (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 5, Leiden 1974: Matematik (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 6, Leiden 1978: Astronomi (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 7, Leiden 1979: Astroloji, Meteoroloji ve ilgili bilimler (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 8, Leiden 1982: Leksikografi (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 9, Leiden 1984: Gramer (yaklaşık 430/1038 yılına kadar)
Cilt 10, Frankfurt 2000: İslam’da matematiksel coğrafya ve haritacılık ve bu bilimlerin Avrupa’da devamı
Cilt 11, Frankfurt 2000: İslam’da matematiksel coğrafya ve haritacılık ve bu bilimlerin Avrupa’da devamı
Cilt 12, Frankfurt 2000: İslam’da matematiksel coğrafya ve haritacılık ve bu bilimlerin Avrupa’da devamı, haritalar.

*Fuat Sezgin’in İslam bilimler tarihinde eşsiz bir yere sahip olan bir diğer çalışması ise Coğrafya, Avrupalı seyyahların Seyahatnameleri, Matematik ve Astronomi, Tıp, Felsefe, Müzik, Nümizmatik, Tarih yazımcılığı ve bilimler tasnifi ve diğer konularda yazılmış orijinal eserlerin tıpkıbasımlarını ve bu konuda araştırmalar yapmış olan batılı bilim adamlarının çalışmalarının yeniden basımlarını içeren seriler halinde 1300 cilt civarındaki yayınları.