Menu
Ömer Lekesiz'in yeni kitabı
Haberler • Ömer Lekesiz'in yeni kitabı "FIRTINADA BİR KANDİL: KUDÜS" Ketebe yayınlarından çıktı!

Ömer Lekesiz'in yeni kitabı "FIRTINADA BİR KANDİL: KUDÜS" Ketebe yayınlarından çıktı!

Ömer Lekesiz, Kudüs ile ilgili yazılarının bir kısmını “Fırtınada Bir Kandil: Kudüs” adıyla kitaplaştırdı. 

Ketebe Yayınları arasından çıkan kitabın maksat ve mahiyeti, sunuş yazısında şöyle verilmiş: 

“Bir gün Meymûne Hz. Peygamber’e geldi ve ‘Ya Resûlullah! Beytü’l Makdis’e (Mescid-i Aksâ’ya) gidip gitmeme konusunda bize ne buyurursunuz?’ dedi. Allah Resûlu: ‘Gidin ve orada namaz kılın!’ diye cevap verdi (ve sözlerine şöyle devam etti): ‘Eğer oraya gidemez ve orada namaz kılamazsanız, bari oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin!’ buyurdu.” 

(Ebû Dâvûd, “Salât”, 14 (457).

Hz. Meymûne hadisindeki bu kandil ve yağ vurgusunu, Kudüs’ün kandili, kandilin de yağ ve fitili olmak şeklinde yorumlamamız mümkündür. Zira, terör devleti İsrail’in işgaline bağlı olarak, Kudüs’te ikamet eden muvahhidlerin hayatında vuku bulan fiili zulmü, bundan kaynaklanan huzursuzluğu, korkuyu, gelecek endişesini vicdan sahiplerine iletme sorumluluğunu yüklenerek, onları Kudüs’ten haberdar etmek, aynı zamanda Kudüs’te ya da Kudüs’e kandil olmaktır. 

Bu kandilin gerektirdiği yağ, Kudüs’ü yeniden muvahhitlerin şehri kılmak için yapılacak toplu kıyama kadar, fertlerin kendi gayretleriyle gerçekleştirecekleri fiillerden oluşacaktır.

Bu fillerden kasıt, Kudüs sevgisini, merakını, ilgisini diri tutmak için gereken dâhili ve hârici çabaların tümüdür. Ferdidir çünkü, Kudüs’e dair özel bir iyilik arayışı olmak esasında20 sınırlıdır; yobaz Yahudilerin örgütlü şiddetine karşı mülayemeti, öfkeden gerilmiş yüzlerine karşı tebessümü ihtiva eder.

Bu manada Kudüs’ün kandilinde yağ olmak, en azından düşmanlarına karşı buğz ile yüklü olmaktır ve buğza neden olan olguyu da sürekli bir şekilde ısrarla ifşa etmektir. 

Kudüs’ün kandilinde fitil olmak ise, onun hâlen içinde bulunduğu ve muhtemelen bulunabileceği sair şartlar ne olursa olsun, onu muvahhitlerin şehri olarak işaret etmeye talip olmaktır. Bu manada fitil olmak, kandili ve onun yağını da işlevsel kılmak bakımından, doğrudan bir Kudüs aşkına isnat eder. 

Bu fitil, kendisini tükenerek çoğaltma esasında mezkûr aşkın dili olarak, kendi yanma nedeninin de bizzat ve nihai bir münadisidir. 

Bu fitil oluşun ve onu tutuşturmanın etkilerini bizzat öğrenmek için Kudüs’ün İslâm toprağı ve Müslüman mekânı olmasından itibaren gerçekleşen olayların tarihi kayıtlarına bakınız lütfen. 

Kudüs “Bizim Kudüs” iken ümmetin başının dik, onsuz kalınan zamanlarda ise başının eğik olduğunu göreceksiniz. Yine “Bizim Kudüs iken Kudüs”ün diğer dinlerin mensupları için de esenlik ve bereket yurdu olduğunu, bizim elimizden çıktığında ise –şimdi olduğu gibi– tam bir kaosa sürüklendiğini de göreceksiniz ve dolayısıyla Filistin sorununun Kudüs’ten bağımsız olmadığını bilakis Kudüs merkezli bir sorun olduğunu fark edeceksiniz.

Terör devleti İsrail, yukarıda zikrettiğim bu hakikatleri zulümle, şiddetle değiştirme telaşını, İslâm ümmetinin parçalandığı, tefrikaya ve dünya derdine düşerek güçsüzleştiği bir zamanda

kendisi adına olumlu bir sonuca bağlama niyetindedir. O hâlde unutmayalım ki terör devleti İsrail’in el-Aksâ’yı işgale kalkışması aynı zamanda mekân üzerinden Kudüs’ün manasını iptale yönelik bir kalkışmadır. Dolayısıyla Müslümanların muhatap olduğu şey, onun ve müttefiklerinin açtığı din savaşıdır. Bu savaş terör devleti İsrail’in işgal ettiği topraklarla sınırlı kalmayabilir ve son tahlilde bunun sorumlusu da o olacaktır.

Bizim gerçeğimiz ise ister savaşta ister sulhta olsun Kudüs’ün mana ve madde yönünden kalplerimiz için bir biley taşı olduğu ve bu özelliğini daima koruyacağıdır.

Elinizdeki kitap, söz konusu gerçeği ya Kudüs ziyaretlerimizin sıcaklığında ya da o ziyaretlerin etkileri soğumadan hatıralarımız eşliğinde anlatma niyetimizden doğmuştur.

Bu nedenle yazıların bazıları önemli olaylara bir tarih düşme şeklinde kaleme alınırken bazıları da Kudüs sevdalısı kimi isimlerin Kudüs’ü tanıtmaya, sevdirmeye mahsus gayret ve eylemlerinin bilgisini iletmek maksadıyla yazılmıştır.

Yazıların belli kısmı da yukarıda işaret ettiğimiz mananın doğru iletilmesi tahtında yer yer duygusallığın gizlenemediği ferdi bir anlama ve anlatma çabasıyla yazılmıştır.

Fakat son tahlilde buradaki yazıların toplamından elde edilmek istenilen hasıla, Kudüs’ün de tıpkı Mekke ve Medine gibi zihniyet kurucu şehirlerden olduğunun, gerek kozmolojik gerekse kronolojik tarihiyle insan olarak varlığımıza ve Müslümanlığımıza bitişik bulunuşunun hafızamıza ve hatıramıza kazınmasını sağlamaktır.

Zira Kudüs, “Hak ile Batıl Mücadelesi”nin öncelikli mekânlarından biri olarak, kıyamete kadar hep gündemde olacağı gibi, hem bu hem de Müslümanların hâkimiyetini hak ve adalet kastıyla orada kaim kılıp kılmama imtihanına göre bizim de kendi emellerimize ve amellerimize ayna olacaktır. 

İşte biz söz konusu yazılarımızla bu aynaya, “kendi zamanımızın oğlu” olarak yansıyacak suretimiz için bir şahitlik oluşturmaya çalıştık.

Bu şahitliğimizin okurlarımızda daha fazla bilgiye ve daha fazla araştırmaya dönüşmesini, Kudüs’le ilgili Müslümanca idrakin yaşanmasına ve yaşatılmasına vesile olmasını Rabbimizden niyaz ederiz.