Haydar Ergülen, şiirimizin usta isimlerinden biri. Yaklaşık 30 yıldır çok sevdiği şairlerin yanında yer almak için 'heves'le yazıyor. Şiir, hayatında çok önemli bir yer kaplasa da onun için vefa, dostluk, kardeşlik her şeyin üstünde. Yedi aylık kızı 'Nar'ın babası' olarak anılmak ise en büyük mutluluğu... Ergülen, Türk şiirindeki önemli birçok ödülün de sahibi. 'Üzgün Kediler Gazeli' adlı kitabıyla Metin Altınok Şiir Ödülü'nün ilk sahibi oldu. Cumartesi akşamı düzenlenen ödül töreninde Yaşar Kemal'den Selim İleri'ye, Can Dündar'dan Pınar Kür'e dostları onu yalnız bırakmadı. Haydar Ergülen'le şiir ve ödül üzerine konuştuk.
Türkiye'deki önemli birçok şiir ödülünün sahibisiniz. En son Metin Altıok şiir ödülünü aldınız. Bu ödülün diğerlerinden farkı ne?
Evet, hayli ödül aldım. İnsan aramaya görsün pek çok sebep ve gerekçe bulur ya yaptığı işlere, sanırım benim için de ödüller öyle. Diğer ödüllerime dair gerekçelerimi, sebeplerimi muhtelif söyleşilerde belirtmiştim. Kuşkusuz Metin Altıok Şiir Ödülü de benim için diğer ödüllerim kadar önemli ve değerli. Önemli çünkü, yarım kalmış, yarıda bıraktırılmış bir şiir birikimi ve arayışıyla bile Türkçenin en has şairlerinden biri Metin Altıok. Özellikle 80 kuşağı üzerinde, benimle birlikte bazı şair arkadaşlarımı da çok etkileyen bir şiiri var. Özel bir şair, bireysel bir şair, kıyıda bir şair, ama çok etkileyici bir şair. "Gezgin", "Yerleşik Yabancı", "Kendinin Avcısı" ve "Küçük Tragedyalar" gibi kitapları benim de genç bir şiir okuru olarak sadece başvuru kitaplarım değil, şehirde ya da bir şehirden ötekine hep cebimde gezdirdiğim kitaplardı. Yakın arkadaşlarımla yeniden yeniden açar okur, bazı dizeleri yüksek sesle birlikte tekrarlardık. Haleti ruhiyemize de çok seslenen 'sessiz' ve dokunaklı bir şiirdi. Onun da çok sevdiği kedilerden esinlenmiş "Üzgün Kediler Gazeli" kitabımın ödüle değer görülmesi de kuşkusuz sevindirici. Ve onun şiir yangınıyla uğraşırken Sivas yangınına kurban gitmesi de içimi hâlâ yakıyor.
'Ödül genç kuşaktan bir şaire verilseydi teşvik edici olurdu' diye aklınızdan geçti mi hiç? Necatigil Ödülü Enis Batur'a verildiğinde, 'Ödüle ihtiyacı var mı?' gibi eleştiriler getirilmişti?
Zaten ödül genç bir şaire verildi! Ben onun ilk kitaplarını okuduğumda ve hayran olduğumda gencecik bir öğrenciydim, sonra onun ve başka bir-iki şairin etkisiyle şiir yazmaya başladım, yani o yüzden benim de gençliğime verilmiş bir ödül sayabilirsiniz bunu. Bir de şunu fark ettim, Metin Altıok, Sivas'ta yakıldığı zaman 52 yaşında genç bir şairdi, ben de onun adına verilen ilk ödülü 52 yaşımda alıyorum. Bu tesadüf ya da denk düşme de çok ilginç geldi bana. Ödül ve ihtiyaç ilişkisine gelince, belki şöyle söylenmeli: Ödüle yalnızca gençlerin, hiç kitap çıkarmayanların, buna imkan bulamayanların, hatta yaşı 25'i geçmemiş olanların ihtiyacı vardır diye düşünerek, yalnızca bu özellikleri haiz şairler ödüllere katılabilir, denmeli. Hiç karşı değilim, hatta desteklerim bile, bütün ödüller için geçerli olsun bu. Şaka yapmıyorum, çok ciddiyim. Evet şiir bir ihtiyaçtır; ama ödül ihtiyaç değildir. Bazen sevgiden kaynaklanır, bazen dostluktan, bazen aynı çizgide olmaktan, bazen ödülün katacağı onurdan... Bunlarsa bildiğimiz anlamda 'ihtiyaç' değildir.
Toplu şiirlerinizin ilk cildi 'Nar' yeniden yayımlandı. Geçen yıl içinde de birçok şair (Özellikle 1980 kuşağı şairleri) toplu şiirleriyle gözüktü. Toplu şiirlerin yayımlanmasındaki artış bize ne söyler?
Gülten Akın'ın dediği gibi "Sonra İşte Yaşlandık", toplu şiirlere toplandık! Demek ki bazılarımız, ben de dahilim buna, şiir yolculuğumuzun sonuna geldiğimizi, yavaş yavaş toplanmak gerektiğini hissetmiş olmalıyız ki böyle bir artış yaşanıyor toplu şiirlerde. "Nar"ın bu üçüncü baskısı, ilki 2000'de Adam Yayınları'ndan çıkmıştı, o zaman 44 yaşımdaydım, eski kitaplarımın baskıları yoktu, yayınevi yeniden tek tek basmıyordu ve iki cilt halinde çıktı toplu şiirlerim. İkinci cilt "Hafız ile Semender"in yeni baskısı da bugünlerde Turkuvaz'dan (eski adıyla Merkez Kitaplar) çıkacak. Ben, toplu şiirlerin yayımlanmasında ahlaki, etik, vicdani, ticari, vb. bir yanlışlık ya da olumsuzluk görmüyorum. Ayrıca bir dönemin ruhunu, şiirini anlamak için de iyi bir külliyat sayılır.
Nar'da şiirlere bir okur gözüyle bakabildiniz mi?
Size bir itirafta bulunayım, toplu şiirlerin şair için kötü bir yanı var: Niye bu kadar çok şiir yazmışım, şu berbat şiirleri, dökülen, sarkan, sırıtan dizeleri hangi akla uymuş da yazmışım diye düşünüyorsunuz. Bazı şiirlerinizi, hatta kitaplarınızı okumaya katlanamıyorsunuz! O yüzden şairler toplu şiirlerini baştan sona okumaya kalkışmamalı, yoksa şiiri bırakmaları işten bile sayılmaz!
Şiirlere bir müdahaleniz oldu mu?
Hiçbir müdahalede bulunmadım, ekleme, çıkarma da yapmadım.
Haydar Ergülen, 20 yıl sonra nasıl anılmak ister?
'Türk şiiri gerçekten çok kalender ve hoşgörülü bir şiirmiş, ki zamanında böyle bir adam bile şiir yazmış, hatta yayımlayabilmiş' diyeceklerine hiç kuşkum yok! 'İyi' bir 'şair'den çok, 'iyi' bir 'adam'dı, vefalıydı, arkadaşlığı, dostluğu, kardeşliği, her şeyin, şiirin de üstünde tutardı desinler yeter. Nasılsa "Kırk şair birden olsam yazamam bir hevesi" diyerek yetersizliğimi 40 yaşımda beyan etmiştim.
Yazı masasının başına oturduğunuzda ya da kâğıdı kalemi alıp bir şiire durduğunuzda ilk şiirlerinizi yazarken duyduğunuz heyecanı yine duyar mısınız?
Başladığım ama nasıl devam edeceğini bilmediğim birkaç şiir taslağı var, onları çalışıyorum... İlk şiirlerimi yazarken duyduğum heyecandan daha fazlasını duyuyorum; çünkü gençken şiir yazmak kolaymış, ister 'cahil cesareti' deyin, ister 'genç şair cesareti'... Ama şimdi zor, o yüzden şimdilerde duyduğum daha çok 'acaba bu şiiri yazabilecek miyim?', 'bir şiir daha yazabilecek miyim?' duygusu ve heyecanı, ki gerçekten ben de merak ediyorum bunu!
(ZAMAN, 27.05.2008)