Elliden fazla dile çevrilerek, onlarca şerhi yapılan ve yüzlerce esere konu olan Fusûsu’l-Hikem’in müellifi İbn Arabî, bu eserini rüyasında gördüğü Peygamber Efendimizin (s.av) tavsiyesi üzerine yazdığını, kendiliğinden hiçbir şey katmadığını, kendisine aktarılan bilgileri ihtiva ettiğini beyan etmiştir. Eseri esrarlı kılan temel hususun bu olduğu üzerinde görüş birliği vardır.
Fusûsu’l Hikem, 27 bölüme ayrılmış, her bölüme bir Peygamber adı verilmiştir. Ele alınan konularda Peygamberlerin şahıslarından ziyade onların manevi hakikatleri üzerinde durulmuş, diğer kitaplarında dağınık biçimde yer alan Vahdet-i Vücud öğretisi bu kitabında derli toplu bir şekilde ele alınmıştır. Fusûs’ta ele alınan konularda ayet, hadis, kelam ve tasavvuf gibi temel İslami kaynaklara başvurulduğu görülmektedir. Ruhunu temel İslami kaynaklardan alan Fusûsu’l-Hikem, yazıldıktan sonra çok sayıda mütefekkiri derinden etkilemiş, en çok şerh edilen kitaplar arasında yerini almıştır. Nakşibendi’ye şeyhlerinden Muhammed Parsa bu kıymetli eser için şunları söylemiştir: “Fusûsu’l-Hikem’i okuyan Peygamber Efendimizin (s.a.v) izinden gitme hususunda kuvvetli bir arzu duyar."
Bir hazine değerindeki Fusûsu’l-Hikem’i okumak, anlamak büyük önem arz etmektedir. İslam düşüncesinin zengin mirasını yaşatmak, onu gelecek nesillere aktarmak hiç şüphesiz bu kaynaklara sahip çıkmakla mümkün olabilir. Bu bağlamda, Sadreddin Konevî, Avni Konuk, Ekrem Demirli ve daha pek çok âlimin tercümesini yaptığı Fusûsu’l-Hikem’in günümüz insanı tarafından daha kolay anlaşılması için bir çalışma neşredildi. Hamza Kılıç tarafından yapılan bu çalışma, Arapça aslından direk tercüme olarak değil de, bu eserin yapılan tüm tercümeleri incelenerek verilmek istenen bilginin değerlendirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Fusûs’un anlaşılmasının zorluğundan şikâyet edenler, bu eserden istifade edebilirler. Yazar böyle bir çalışmaya neden ihtiyaç duyduğunu şu sözlerle anlatmaktadır: “Biz Fusûs’u Arapça aslından kelime kelime tercüme edip, sonra o kelimeleri birleştirip, anlaşılması zor ve çözülemeyen cümleler hâline de getirerek benzerleri gibi bir kitap yazmadık. Biz eserin orijinal metnini Türkçeleştiren bütün yazarların eserlerini inceleyerek verilmek istenilen bilgili değerlendirdik. Ve sonra da bu bilginin özünü ve anlamını bozmadan ve değiştirmeden sizlere temiz ve anlaşılır bir anlatımla sunduk. Bunu yaparken, eserin orijinal manasına ve vermek istediği bilgi ve mesaja ters düşecek hiçbir şey yapmadık.”
İbn Arabî ve eserlerine Batı âleminde gösterilen ilgi kadar bizim ülkemizde ne yazık ki ilgi gösterilmemektedir. Buna çarpıcı olması bakımından şu örneği verebiliriz: İlk kez tam metin olarak Türkçeye çevrilen Fütûhat-ı Mekkiyyeilahiyat fakülteleri dâhil, İslami çevrelerde hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Bizim dini ve kültürel geleneğimiz çok zengin olmasına karşın dönem dönem skolâstik düşüncelerin etkisinde kalmıştır. Lafzın yüceltilmesi ile uğraşan çevrelerce donuklaştırılan bir İslam anlayışı ortaya çıkmış, mana derinliği ve farklı düşünme zenginliğine ket vurulmuştur. Hâlbuki bizim geçmişimizde çok büyük âlimler yetişmiş, yaşadıkları ve kendinden sonraki dönemlere derin izler bırakmışlardır. Bu âlimlerin başında İbn Arabî gelmektedir. İslam irfanının bu en büyük şahsiyetine haklı olarak Şeyhul Ekber denilmiştir. Zira İbn Arabî, Ekrem Demirli’nin belirttiği gibi, “Sûfîler pek çok kavramdan söz etmiş, bu kavramlar İbnü’l-Arabî’nin genel yorumuyla derinlik kazanmıştır. Bu bakımdan İbnü’l-Arabî ve Konevî’yle birlikte ortaya çıkan süreci -teşbihte hata olmazsa- Aristoteles ve Platon’un felsefe tarihindeki yeriyle ilişkilendirilebiliriz. İbnü’l-Arabî, tasavvufun genel gidişatını -bir bakıma da İslam düşüncesinin- değiştiren, onu İslam ilimlerinin birikimiyle mezcederek yeni bir forma dönüştüren ve İslam düşünce geleneğinde metafizik’in anlamını yeniden yorumlayan kişidir”. Yeni Dünya Dergisi Aralık, 2008.
Sahilsiz bir umman olan İbn Arabî’nin levaihlerle dolu bu eseri akleden kalbe hitap ediyor. Okuyabilenler Arapça aslından, araştırma, inceleme boyutunu da dikkate alarak okumak isteyenler Sadreddin Konevî, Avni Konuk, Ekrem Demirli… tercümelerinden, daha rahat anlaşılmasına ihtiyaç duyacakların ise Hamza kılıç çalışmasındanFüsûsu’l- Hikem’i okumaları faydalı olacaktır. 780 sene evvel yazılan bu eserin hâlâ ilim mahfillerinde tartışılıyor olması, onları derinden etkilemesi, şüphesiz eserin öneminden kaynaklanmaktadır. Çok çarpıcı ve sarsıcı fikirlerin yer aldığı bu eseri okurken tahayyül gücünüz artacak, varlığın anlamı üzerinde daha derin tefekkür edeceksiniz.
(http://vaydin.blogcu.com)