Fetih gecesi sudan ışıktan ve geceden örülmüş Haliç’te, muhteşem bir şölen.
Ve onun sabahı yine bir fethin yüzyıllar sonraki iz düşümü. Bu şehri koruyan meleklerin beklediği bir gecenin sabahında suya ışığa ve göğün rengine uyanmak, öğleyi bulan vakitte vapurun güvertesinde deftere hayat koymak. Fethin anlamlarına konmak hayat adına. Başlıkları var yazılar gibi hayatlarımızın. Kalbin fethi, şehrin fethi.Ve sizi fetheden bahar çiçekleri, şehrayinler. Deftere geçen hayat: “İlk ıhlamur çiçeğini gördüm. Kuzguncuk’tan geçerken. Henüz kokuları kuşatma yapmadı, ihtilale çıkmadı. Hâlâ hanımeli kokuları filbahriler nizamda. Açmaya çalışan hoş geldinler bekleyen manolyalar var sırada.”
Bir fetih programına yetişmek için tüm Boğaz’a vapurun hızında mevzilenmek, Sirkeci’yi Gülhane’yi hızlı adımlarla geçmek, onca kalabalığın arasında yaratılmışlığının varlığının tekliğinde erimek, mutluluklardan geçmek. Bu ağaçlıklı yolun, Ayasofya’nın minareleri arasında bir düşü, hayali yarım bırakıp geçerken Firuz Ağa camiinin bekleyişine misafir olmak.
İkinci Abdülhamit Han’ın türbesinden geçip geç kalınmış programa yetişmek. Haluk Hoca çoktan başlamış. Fetih sabahındayız ezanlar okunmuş iki kez, hem de çargâh makamında. Sabah namazına, fetih namazına hazırlık. İmam efendinin belinde kılıç bu şehir ki kılıçlarla alınmıştır edası. Fetih camii. Ve “fettah” ismiyle halleşen kapılar. Kapı tokmaklarına “ya fettah”lar nakş olunmuş. Ve bir yazıya dönüşen iç cümlelerim…
“Bir sabah uyandığınızda yepyeni bir sahibiniz varsa…” diye başlasın cümle…
Ki sözün evvel sahibi İstanbul, bir fetih sabahının ışığında…
Ve sözün ahir sahibi bir kalp, benim kalbim.
Bu sabah da, bu erken fetih sabahında, yine çargâh makamında çifte ezanlar okundu duydum.
İmamız belinde kılıç, mihrabda , fetih namazı kılınacak yine… Bu şehir ki kılıçla alınmıştır, fethin yadigarıdır…
Namazlar kılındı yine, şahidiyim
Cemaat salat-ı daimde…
Fetih ki, fetihler ki bazen şehirlere, bazen kalplere değer hükmü. Fetih bir hükümdür.
Şehirlerin fethini hükümdarlar, kalplerin fethini naz ü niyaz ehli, ehl-i âşk tamamlar.
Her fethin başında bir kuşatma sonunda kuşanma vardır.
Her fethin bir rüyası, her rüyanın hayata değen, orda eren bir manası mutlaktır.
Bir fetih için bir fetih ordusu nizamdandır.
Rüzgar deli, gök sarhoş, su nazlı, renk âmâde, varlık âmâde. “Kün” emri çoktan verilmiş, ordular muhasara ahenginde…
Zaman cem-ül-cem tadında: evvel ahir, ezel ebed perdesi kalkmış.
Mevsimin yadı isimlerde kalmış. Mayıs
Fetih ordusu…Ordu ki efradı, evlad-ı Fatihan
Zaman kalkınca aradan varlık perdesi de değişmiş…
Bu kez fetih orduları tarihten, çiçekten, kokudan, sudan, rüzgardan derilmiş.
Muhasara kalplere, zamansızlığa nakşedilmiş.
Kuşatma eriyim, kuşatmanın yegane şahitlerinden biriyim.Kuşanacak âşık da benim.
Söz sihirdir. Dinlemek sihrin talibi olmak belki.
Her mayıs şenlikler düzenlenir bu şehirde, kelamın ahenginden geçer zaman ve tarih, anlatılan yaşanandır. Zamanla birlikte kelimelerin bir gerçeği bir de mecazı konuşur. Sanılmasın ki mecaz hayattan değildir. Mecaz, derinliğin tefsiridir.
İlk fethin manası tamam. Bu fethin mecazı konuşur şimdilerde adı, tadı bu şehri yaşamaktır. Bu şehri sakınmaktır.
Kış yavaş yavaş çekildi. Bahar o gidince gelmedi, o gitsin diye geldi. Sert rüzgarlar, sağanak yağmurlardan, deli dalgalardan sonra martılar gök gök dolaşıp ben yol yol yürüdüğümde başladı bu kuşatma. Kelimeler sayfaya indiğinde, mana kalbime erdiğinde tamamdı müjde. Gördüğüm rüya uyumadığım uyku ile geldi. Bu fethin rüyası hiç uykuya değmedi.
Suya balık ağları atılmış, suyun üzerine yakamozlar bırakılmışken esti rüzgar bu kün-ol emriydi. Şehrin geçmişi kuvvet bulurken benim geçmişim yitti bir bir. Tutulan defterlerim ihtilallerle yıkılırken, şehrin defterleri açıldı. Kokularla feth olundu bu şehirle bu kalp. Yaprakların rengiyle okundu 53 günün, daha az ya da daha çok süren bu kuşatmanın derinliği. Kainat boşluk kabul etmezin hükmünü, çiçeğin çiçekle, kokunun kokuyla yer değiştirip nöbet tuttuğu seyirlerde tamamladı kalbim ve bu şehir. Her duygunun nasıl, neden, ne zaman hangi çiçeğin beyazında inceldiğini, kokusunda dağıldığını, gelişinde savrulduğunu bildi de kalbim, feth olundu, şehrin fethine hemdem oldu.
Kalbimin ve şehrin kapılarına fetihlerinden sonra ya fettah okundu ya fettah nakş olundu. Her harfini bir koku, bir renk meleği dokudu.