Menu
din, ulusalcılığın oyun hamuru mu?
Haberler • din, ulusalcılığın oyun hamuru mu?

din, ulusalcılığın oyun hamuru mu?



İsviçre'nin "minare"yi referanduma götürmesi de, o referandumdan "minare istemeyiz" kararı çıkması da haberdi ve ister Batılı değerler zaviyesinden bakın, ister kendi temayüllerinizden çıkın, tepki gerektirir cinsten bir sonuçtu.

Medeniyetinin liberal düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine inşa edildiği iddia edilen bir coğrafyadan, nefret, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık göstergesi ayrımcılık çıkması, bırakın din özgürlüğü kalemini, başlıbaşına bir oksimoron olması nedeniyle bile tartışılması gereken bir olaydı ve tartışıldı.

Gelgelelim, dini değer ve gösterenlere tahammülsüzlük sözkonusu olduğunda İsviçre'ye nal toplatacak tavırlar içine giren, memleket sınırları içinde abdest alana, oruç tutana, başını örtene, elinde molotof kokteyli tutan El Kaide üyesi muamelesi çeken bazı gazete ve gazetecilerin, Batı'dan gelen bu ve benzeri olaylar karşısında gösterdiği göz yaşartıcı İslam sevdası bana kalırsa oksimoronların şahını oluşturuyor. Sen içeride, namaz kılana "tokmak"la mukabele et, dışarıdaki minare yasağını duyar duymaz da Allah'ın arslanı kesil.

İnanmayan, Danimarka'daki karikatür krizine düşünce özgürlüğü kapsamında gerekçe bulmaya çalışan Rasmussen Türkiye'ye geldiğinde atılan manşetleri, Rasmussen'in defolarını ortaya dökmek cehdinde olduğu apaçık merkez medya başlıklarını hatırlasın.

Daha da inanmayan, karikatür krizi gündemdeyken yazılan ana akım medya başlıklarını, irtica haberleriyle koşut biçimde incelesin…

Rezil karikatürlere, minare yasağına tepki göstermeyi eleştiriyor değilim ama, aynı ana akım medyaya bakıyorsunuz, vaktiyle kamu kurumlarında ya da okullarda mescit olmadığı için merdiven altlarında namaz kılanları hedef gösteren de bunlar, oluruyla olmazıyla tartışılarak bir sonuca varılması gereken Taksim'e cami önerisini, rejimin ölüm kalım meselesine dönüştürüp bu uğurda kelleler alıp canlar yakanlar da bunlar, bir şehirlerarası otobüsün namaz molası vermesini, "Cumhuriyet elden gidiyor" naralarıyla karşılayıp ortalığı toza dumana boğan da bunlar...

Hayır, hem İstanbul'un minarelerinden okunan sabah ezanını duyduğun an içindeki canavarın rahatı bozulsun, her fırsatta "irtica"dan yakınmayı ilericilik göstergesi, aydın olma kriteri telakki edip, laikliği din düşmanlığı olarak algıla, hem de minareye yasak getirdi diye İsviçre'ye posta koy. Çok pardon ama bu, bir parça çelişki anlamına gelmez mi ve dostlar sizi biraz da tutarlılıkta görmek istemez mi?

Ne oldu da dinin kamusal hayatta görünür olmasından ölesiye nefret ettiğine yemin edebileceğiniz bu tiplemeler; minare sevdalısı, camii aşığı, din sempatizanı kesildi?

Bu manzara; aydın görünümlü, ortalama Türk elitinin bakışının çarpıklığından neşet eder ki; şöyledir efendim:

Hristiyan geleneklerine, kutsal günlerine, Christmas'larına gizli bir öykünmeyle sonsuz bir hayranlık besleyip, Papa'nın taç giyme törenini filan "Bizde niye dini bir aristokrasi yok?" diye hayıflana hayıflana takip ederler ama öte yandan Türkiye'deki kiliseler, havralar sözkonusu olduğunda tahammül eşikleri o havalara girmez. Hristiyan din adamlarının saldırıya uğramasına hassasiyet gösteriyor gibi yapıp bir yandan "onlar da misyonerlik yapmasaydı" mesajını satıraralarına yedirmekten hiç imtina etmezler.

İslam dini ve gösterenleri de alır payını alır bu yaklaşımdan:

Dindar yanını AB çabaları ve liberal ekonomi politikalarıyla bile görünmez kılamamış, bu uğurda seçmenine verdiği sözleri tutamamış hükümeti, tepesinde pişirilmek üzere hala bozalardan boza beğenmeye zorlarken, "AB'ye bu dinle mi gireceğiz?" endişelerini yurtdışında siyasilere eşlik eden başörtülü eşler üzerinden tartışıp, dinin kamusal alanda görünme oranını sıfırlamak için gerekirse hukuk dışı yollara başvurmayı bile göze alıp; bir yandan da İsviçre'ye karşı "minarelerimizi yedirtmeyiz" havalarına girerler.

Allah bilir, bir de takdirname filan beklerler.

Takdir bir yana, mümkün olduğunca uzak durulması, koşar adım uzaklaşılması gereken bir milliyetçilik çeşididir bu ulusalcı milliyetçiliği…

Hem kendi içinde "din dogmadır, bilimselliğe aykırıdır. İmam hatip, başörtüsü siyasi semboldür" der, hem de istediği gibi şekil verebileceği bir oyun hamuru kıvamına getirmek istediği dini, "minareler siyasi semboldür" diyenlere karşı öne sürer.

Milliyetçiliklerin tarih sahnesine çıkışını geciktirmiş olan dini; milliyetçiliğine katık eder, tuz eder, biber eder...

(YENİ ŞAFAK, 08 ARALIK 2009)