Menu
VUSLAT NE ZAMAN
Deneme/İnceleme/Eleştiri • VUSLAT NE ZAMAN

VUSLAT NE ZAMAN

Gönüller yalnızlık köşesine taht kurdu, şiirler gurbet kokuyor.
Şairler günbatımlarının kızıllığıyla yoğurdu şiirlerini. Kelimeler hasretini yüklendi, mısralar hüzün denizinde yüzüyor dalga dalga. Rüzgârlar, seni bir Mecnun edasıyla Leyla bilen duygularımızı taşıyor koynunda.
Ufuklar tutuşurken gün batımlarında küle döndü yüreğim. Sen yoktun. Yokluğun kor oldu içimde. Her gün batımında, güneşin yorgun vedasıyla alazlanır yüreğim.
Bir zamanlar sevdan ile yeşeren yüreğimde, şimdi nice taze baharların özlemi var. Kardelenler büyüten yamaçlarda çiğdemler çiçeğe dursun, papatyalar umuda. Her yağmurda başaklar gibi göveren umutlarım, gökkuşağı tadında filizlensin istedim.
Ve seni özlemek diri kılıyor beni cân!
Bulut bulut olan özlemlerim, esrik dokunuşlarla boşalsın istiyorum hasretimin çöl kumlarına. O yanık, o içli sözlerin dokunsun bulutlarıma, dokunsun özlemlerime. Yağmur yağmur incelsin, merhamete gelsin yüreğim. Kirpiklerimden süzülsün gözyaşlarım; yağmur, bulutlardan süzülür gibi.
Ayrılığına kundaklanan güneşler vuslatına ne zaman uyanacak? Bülbüller şakıyacak mı şafak alacasında? Martılar çığlık çığlığa güneşe kanat çırpacak mı serazat? Yusufçuklar, kuyuya atılan, gurbetlere yollanan Yusuf’ların feryadını değil artık, vuslatın muştusunu söylemesin mi daha?
Nice zaman evlatlarına akıttığı gözyaşlarını nurdan örtüsüyle silen şefkat abidesi analar, şimdilerde senin gurbetinle akıttıkları gözyaşlarını siliyor, duaya durulan kutlu zamanlarda.
Yusuf’un hasretiyle inleyen bir Yakup olduk yokluğunda. Gözlerimiz yollarda, senden gelecek muştuyu bekliyoruz. Gönlümüz, Yakup’un iniltilerine şahitlik eden hüzün evimiz oldu. Onun gözlerini açan vuslat gömleği gibi, bizim de körleşen vicdanlarımıza aydınlıklar bahşedecek bir selam bekliyoruz önce ve sonra seninle vuslatı cân!
Değil mi ki:
“Aşk cemresi kalbi donukları irşâd eder
Dostun bir güzel selâmı viran gönülleri âbâd eder”
Yağmur bulutlardan boşanıp da doludizgin, dudağı çatlamış toprağa vuslata koşarken ey sevgili, çatlayan gönül toprağımıza senin vuslatın ne zaman?
Yağmur sonrası göğe taht kuran ebemkuşağını seyre dalarken, güvercinler uçarken yağmurlarla arınmış göğün semasında, ebemkuşağının her bir renginden dualar devşirdim desen desen.
Sözlerinle yeni baştan yeşersin yüreğim. Bakışlarından nice güneş aydınlığı yayılsın ufuklarıma. Bizim günahlarımız için akıttığın gözyaşların, gönül toprağımızda yediverenler açtırsın yeniden.
Gurbet semalarının, gurubun kızıllığını içmiş akşamlarında, seni özleyen gönüllere göz kırpan bir gamzeli yıldız da sen ol!
Ah ki, sen güneşin doğup battığı ufuklara kervan kervan sevgi yollayan gurbet süvarisi, hüzün abidesiydin yâr! Ya şimdi?.. Bizim sana yollayacağımız, vefa ikliminde yeşeren dualarla teselli olmak istiyorsun. Dilerim, Rabbim kırık dökük ifadelerimizle ettiğimiz duaları kabul buyurur da önce seni ahvalimizden haberdar, sonra da gönlünü âbâd eder.
Şefkat ikliminde yetişen masum dudaklarda adın, dualara karışıp ötelere yollanır oldu. Bebeklerin mini mini elleri göğe nurdan helezonlar çizerken, sen vardın hıçkırıklara karışan dupduru kelimelerde.
Bir de vuslatın bayrağını çeksen kuş uçmaz kervan geçmez gönül semalarımıza.
Şiirler vuslatınla şenlense. Anneler bebeklerine vuslat ninnileri söylese. Gurbet, kuytu limanlarda beklemeye dursa. Vuslat gemileri yol alsa ufuklara sana muhtaç gönüllerce, yüz binlerce.
Kaç şubat geçti yokluğunda art arda. Şubat soğuklarında üşüyen güneşler, baharlarda ısınmak istiyor, vuslat iştiyakının hayaliyle şenlenen gönlüm gibi.
Gel ki, gelişinle gönlüm tutuşsun yeniden. İçimde pervaz etsin sevda bülbülleri. Güneşler bülbül nağmelerine uyanırken, gönlüm gül yangınlarından taze ateşler devşirsin domur domur.
Buket buket baharlarla ne olur gel. Gel ki, gözleri sürmeli âhûların ürkekliğiyle titreyen gönlüm, toy atlar gibi şaha kalksın

Diğer Yazıları