Menu
UMUDUN BAŞLADIĞI YER
Deneme/İnceleme/Eleştiri • UMUDUN BAŞLADIĞI YER

UMUDUN BAŞLADIĞI YER

Ülkemizdeki her bürokratın Masal Bitince gibi bir yapıta imza atması gerekiyor. Çünkü bu tarz kitaplar tarihin bir başka şekilde okunması demektir ki, bu da resmi tarihin yanılgılarından, kabullerindenve dayatmalarından kurtulmamıza ve hayata, tarihe, sosyolojiye kısaca sosyal bilimlere daha farklı bir gözle bakmamıza olanak sağlar

Ülkemizde, bürokratların edebiyat dünyasındaki sayısı hayli fazladır. Şimdi bunlara bir yenisi eklendi. Kadir Çalışıcı’nın kaleme aldığı Masal Bitince adlı eser, Ötüken Yayınları’nın titiz çalışması sonucu edebiyat dünyasında yerini aldı.

Masal Bitince, gazetelerin çoğunlukla üçüncü sayfalarına düşen ve popüler haberciliğe kurban giden konuların, ülkemizdeki sosyo-kültürel köklerini gözler önüne seren anlatılarla yüklü bir kitap.

Çalışıcı, uzun yıllar Türkiye’nin değişik illerinde kaymakamlık, valilik ve merkez valiliklerinde bulunmuş. Onun, bürokrasinin sıkıcılığından ve tekdüzeliğinden edebiyatın renkli ve engin iklimine sığındığını gösteren Masal Bitince, özellikle Doğu’da hayatın olağan kareleri olarak görülen fakat insan onuru ile örtüşmeyen gözlemleri okuyucuya taşımış.

Altı anlatının bulunduğu Masal Bitince, Töre bölümü ile başlıyor. Küçük bir kızın Doğu’daki törelere göre cezalandırılmasının acı sonuçlarını gözler önüne seriliyor. Çalışıcı Töre’de bir kelebeğin insan özgürlüğü ile olan ilintisini kurarken, edebiyatın o naif dilinden faydalanmayı had safhaya çıkarmış. Bir yanda kelebek hafifliğinde bir özgürlük varken, öte tarafta törenin ağır ve ezici havası tek anlatı içinde ustalıkla verilmiş.

Yaşlılık belini bükse de dimdik

Kitapsızlar başlıklı anlatıda, yaşlı bir ninenin, yaşlılık karşısında eğilen belinin, zalim yöneticiler karşısında dik duruşuna şahit oluyoruz. Dilinden düşürmediği beddualarıyla Arife Nine, hayatın renklerini bir gökkuşağında toplamış gençliğine özlemle baksa da umudunu yitirmemeye yeminli duruşuyla Kara Davud’a pabuç bırakmaya niyeti olmayan sevimli bir karakter çiziyor.

Özür Borcu adlı anlatı ise bir köylü çocuğu olan Kadir’in ilk gençlik aşkındaki örselenmişliği ile yıllar sonra kaymakamlık makamında karşılaşmasını anlatan içten ve sıcak bir konu ile karşılaşıyoruz. Zila, sınıf farkını iyi bilen ve bunu bir büyük bir maharetle kullanan kentli bir kızdır. Ancak yıllar sonra Kadir’i makamında ziyaret ettiğinde, yıkık, yıpranmış örselenmiş ve hayatın bütün trajedisini yüklenmiş bir kadındır artık. Kadir Çalışıcı’nın kitabındaki bütün anlatılarda olduğu gibi bu anlatıda da gözlemler, yaşanmışlıklar edebiyatın renkli tonlarından akmış satırlara. İlk gençlik aşkına yazdığı şiirin ve notun derinliği de yine Çalışıcı’nın edebi üslubu içinde anlam kazanmış görünüyor.

Kaderi sürgün olan aile

Mihri Tav, kökeni Kafkaslar’a dayanan bir ailenin anne ve teyze dilinden aktarılan sürgün trajedisine odaklanmış içli bir anlatı. Bürokrasinin sürgününe kurban giden bir kaymakamın, sülalesinin de yıllar önce Kafkaslar’dan sürgün edilişinin kader planında örtüşen duygusal yapısı bu anlatıda edebi bir derinlik ile okuyucuya sunulmuş. Valinin, bir toplantıda yaptığı konuşmaya fikren katılmadığını söyleyen bir kaymakam başka bir uzak şehre ‘sürgün’ edilir. Çok sevdiği şehirden ayrılmayı istemeyen kaymakam, bürokrasinin ehl-i keyf durumlarından birisine maruz kaldığını bilir ve boyun eğer. Fakat bu olay onu yıllar önce annesinin ve teyzesinin anlattığı Kafkas göçüne zorlanan toplulukların dramına götürür. Anlatıya adını veren Mihri Tav, mitoloji kaynaklarında Elbruz adı ile anılan ve kutsal olduğuna inanılan bir dağdır. Anne ve teyze, topraklarına olan sevdalarını Mihri Tav ile ölümsüzleştirmişlerdir. Onlara göre Mihri Tav, bir kara sevdadır fakat sürgün bu sevdayı bir yasak aşka dönüştürmüştür. Sürgünün trajik yüzünün bir sevdaya dönüşmesi hiç şüphesiz vatan toprağına bir daha ayak basamama korkusunu da içerir. Anlatının içinde yer alan Mihri Tav söylencesinin sözlü kültürde ürettiği şiir-ağıt örneği, çok kültürlülüğün siyaset ve ideolojiden uzak perdelerini aralaması bakımından önemli bir yere sahip.

Yaralı Kuş ise, bir özürlünün duygusal dünyasına inmeye çalışan kaymakamın çırpınışlarını içeriyor. Kadir Çalışıcı’nın bu anlatıda da edebi naifliği gözlerden kaçmıyor. Kısmet adlı genç ve özürlü bir kızın dünyasındaki renksizliğin ve umutsuzluğun resmini gören kaymakam, onu gökkuşağının altından geçirmenin ümidi ile hayatın renklerini göstermek istiyor. Fakat kader, bir özürlünün yaşamına dokunmaya çalışan bir çaresiz kaymakam çıkarıyor önümüze.

Kitabın son anlatısı, kitaba adını veren Masal Bitince. 1980 döneminde, insanları savurduğu kimliksizlik içinde bürokratlar da çeşitli sürgünlerle, tayinlerle karşılaşır. O yılları yaşayanlar bilir ki, kurallarını kendilerinin koymadıkları bir hayata mahkum edilmişlerdir. Üstelik o hayata katkı yapmaları da beklenir. Böyle bir ortam içinde duygusal, hassasiyet sahibi ve ülkesi için elinden gelen ne varsa yapmaya yeminli, vefalı bir kaymakam ile karşılaşırız. İnsanların vefasızlık ile başlayan yozlaşmalarını birebir yaşayan kaymakam, hayatın dar alanlarına yine edebiyat ile kaçar ama ülke gerçeklerinin yakıcı dramlarını da gözler önüne sermekten çekinmez. Acıların, yoksullukların kol ezdiği bir coğrafyada duyarlı bir bürokratın, edebiyatın sağaltıcı ikliminde bu acıları dile getirmesi, onun kuru bir gözlem ile yetinmeyip, gözlemlerine duygularını, çözümlerini, ideallerini ve düşlerini eklemesi oldukça anlamlıdır.

Masıl son bulurken neler olur?

Masal Bitince, üslubu, olaylara bakış açısı, gözlemlerin betimlemelerle bütünleşmesi, naif anlatımı, güçlü vurgusu ve hayatın gerçeklerini edebiyata taşıma başarısı ile dikkat çekiyor. İnsanın edebiyata kattıkları ile edebiyatın insana kattıkları arasındaki dengeyi Çalışıcı’nın titiz üslubunda görmek mümkün.

Son olarak; bir bürokratın duygusal dünyasını edebiyat ile harmanlarken edindiği hassasiyeti göstermesi bakımından kitaptan bir alıntı yapmak istiyorum: “İdareci olarak, kurumlaşmış yanlışlara karşı, kuraldışı bazı güzelliklerin büyülü gerçeğini bilmeme rağmen, duygularımın tonunu, sesimin rengini, gülüşümün akışını, gövdemin devinimini hesaplamaktan, içimdeki suların  yatağını değiştirmekten, sonu hep çıkmazlarda biten yollara sürülmekten ne kadar yorgunum” diyor Çalışıcı.

Masal Bitince, masalın bittiği yerde acıların başladığını değil, acıların masalların içine gizlenmiş umut tanecikleri olduğunu göstermesi bakımından alanında önemli bir yapıt.

(STAR KİTAP EKİ, 14 OCAK 2011)