Menu
PİERRE-JEAN JOUVE'DAN Ç/ALINTI...
Deneme/İnceleme/Eleştiri • PİERRE-JEAN JOUVE'DAN Ç/ALINTI...

PİERRE-JEAN JOUVE'DAN Ç/ALINTI...

Tous les mouvements de ce que nous appelons art moderne
sont dominés par la recherche de forme.
(Modern sanat diyoruz ya, işte onun bütün hareketleri, jestleri,
devinimleri form arayışının hakimiyeti altında.)
Pierre-Jean Jouve


***
Le Poète est un diseur de mots. ... Le diseur de mots est celui
qui dans l'extrême veille, harponne un équivalent du rêve.
(Şair kelimelerin dilegetiricisidir, deyicisi, söyleyicisidir…
Kelimelerin dilegetiricisi dediğimiz şol kimesne yani Şair had
safhada bir şuur ile, tam bir teyakkuz halinde, alabildiğine ayık
bir haldeyken düşe muadil her ne ise, her ne ise rüyet’vari – yani
görülen-gözleri-açık-rüyada-gibi – onu, evet onu yakalar
kıskıvrak, zıpkınlar, tutup perçeminden kavrar.)
Pierre-Jean Jouve


***
L'Art, en même temps qu'il a pour fonction d'éterniser, a
pour premier but de ressusciter en nous des états d'enfance,
c'est-à-dire de nous émerveiller.
(Şuveya bu işlevinin yanı sıra ebedileştirici bir işlevi de olan
Sanat’ın ilk ereği ve dahi öncelikli amacı bizde [öleyazan]
çocuklukluk hallerini, sabiyane ahvali yeniden canlandırmaktır,
yani [zombi’vari, zıbarık, lâşe-gibi olan, ola-yazan] hayatı
yeniden ihya etmektir bizi çocukluk hâletine döndürmeyi,
çevirmeyi, geri götürmeyi deneyerek, kısacası bizi [içinde boylu
boyunca ölü gibi mayışa-kaldığımız, içinde narkoz, morfin,
afyon yutmuşcasına uyuya-ve-uyuşa-kaldığımız, içinde serhoş serhoş
dolaşa-durduğumuz, dolaşa-dolaşa düğüm düğüm kör-
düğüm olduğumuz, güya canlı-diri-devinimli ama esasında kör-
sağır-ve-kötürüm olduğumuz] şu ‘hayat’tan, yani sözümona
hayattan uyandırarak çocukluğun terâvetli, neşveli, canlı,
dipdiri, hârikûlâde  hâletine uyandırmaktır. [Çocukluk hallerini
hatırlatan, onlara geri çağıran, onları ihya işine kalkışan Şiir bir
uyaran’dır esasında, ama psikodrop’vari değil hiç bir biçimde!])
Pierre-Jean Jouve


***
(Le poète) est celui qui connaît, c'est-à-dire qui transcende,
et qui nomme ce qu'il connaît. Ce qu'il connaît, et comment
il le connaît, dépasse constamment sa volonté, sa vanité, et la
volonté de tout le monde.
(Şair ârif kimsedir, yani müteâl olanla temas kuran ve bilmesine
konu olan her ne ise onu adlandıran şu kimsedir; işbu Şairin
bilmekliği ve bildiğini ne şekil bilmekliği onun iradesini aşar,
onun  şişinmekliğini, içinin boşluğunu, beyhude kibrini aşar,
dahası herkesin, elâlemin, tüm dünyanın iradesini de aşar.)
Pierre-Jean Jouve


***
Incapable de transiger, je suis incapable de combattre.
(Uyuşuma, uzlaşmaya, oydaşmaya kabiliyetim olmadığından,
cedele, mücadeleye, döğüşe-dalaşa, itiş-kakışada mecâlim yok
benim!)
Pierre-Jean Jouve

***
Je répugne à me lire dans les citations.
(Kendimi ç/alıntılanmış görmek tiksindiriyor beni!)
Pierre-Jean Jouve

**  *  *

Le Combat de Tancrède et Clorinde’den:



Tancrède acının sessizliğini bozup
Diyor: Bileyim hiç değilse
Senin adını. Eğer bunca bilinmemiş cesaret
Ağaçlar arasında kalacaksa, ve dua
Yer bulabilirse kendine silahlarda
Açıkla bana adını ve kim olduğunu
Bileyim (hâlâ yaşayan ağzından)
Kim onurlandıracak benim zaferimi ya da ölümümü.
Ve o ona dedi: Boşuna sormaktasın
Benim hiç açmadığımı, ama bil yalnızca
Tanı benim imzâmı
Ben kuleyi ateşe verenlerden biriydim!
Bu sözler üzerine öfke yeniden açıyor kalbin
Kara kapaklarını. Ve onlar ki güçsüz

Ulaşıyor yeniden onlara kavga. Gücün öldüğü yerde
Çıplak delilik yönetiyor darbeleri parmağıyla
Tek ölüm susamışlığı bağlıyor vücutlara
Hayatı ve şu geniş yaraların kalınlığını
Ve şu aşk kokusunu – ama Clorinde’in saati
Geldi.

Daldırıyor güzel göğüs içine
Kılıcı – ve yelek sıcak bir sel ile doluyor
Ki görüyor onu, hissetmeden önce, günün parıltısıyla
Kara kara oynayan seli,
Çünkü çelik ilmekler çift göğsü sıkmakta
Kandan yelek üstünde, o ölecekken

Pek az duyulan acılı sesinden
Erkeksi sesinden en uç ses çıkıyor:
(İnansız ulustan doğmuş olanın
Ölümünü seyretmede şanslı Hıristiyan)
Sonunda kendisi için yeni bir tinin
Söylettiği söz, ve dilini bilmediği,
Çünkü şimdiden umut toparlıyor onu, ey saf dil,
Çünkü şu karanlık hayatta inansız bir ruhu
Şimdiden Tanrı kapmak istiyor başka hayatta.

“Dost, sen yendin korkunç bir aşk ile
Affediyorum seni, ve sende ölümcül güçleri
Affet! Ve vücudumu değil
O artık hiçbir şeyden korkmuyorken
Ama ürkünç ve ölüm tehdidini duyan ruhumu
Ve beni değil ama şu cinsiyeti ve şu öfkeleri
Ve şu geceyi! Dua et yararı için
Ruhun ve öncelikle gölgesiz bir suyla
Sun bana vaftizi
Ki en eski günahı yıkaması gerekiyor.”

Ve bu bitkin sözlerdeki zayıf
Ve yumuşak bir erdem giriyor Tancrède’in kalbine
Söndürüyor her öfkeyi, gözlerini yaşla dolduruyor.

Türkçesi: A. Soysal

Diğer Yazıları