bismihi teala
...07 ekim 1428 cumaertesi/kirmasti...
ubeydiye risalesi (büyüyenay yay) shf 85:
bu insanlık âleminin gereği mücahededir; mücahedesiz derviş olmaz; ya’ni, yol açılmaz.
mücahede yolunda bir kararın ardından pek çok ilahî imtihan ortaya çıkar (başına tenbellik, nefsî/bedenî zevkler vs gibi ayartı ve engeller sarılır); mertlik, işte o vakit karar(ın)dan dönmeyip mücahedeye (sabırla, metanetle) devamdır; gevşememek, ihmal etmemek, ertelememekdir... yoksa, (bir) karar verip sonra nefsine yenilip dönmek, sebat ile mücahedeyi sürdürmemek delilik belirtisidir. hakk’ın gazabını çeker.
mücahedeye devam, nefsi katletmekden başkası değildir. (ölmeden evvel ölmek!)
her bir husus böyledir: mücadesiz olmaz.
mücahede, meselâ, bir iş ile ciddi manâda uğraşmağa gayret etmekdir. o işe nefsin (bütün “canım istemiyor.. off-poff, öff-pöff..’lere rağmen; havamda değilim, havaya giremiyorum..lara rağmen; bütün ehl-i keyf hücrelerin ve zerrelerin: aman şimdi sırası mı, diye işi kerih bulmasına rağmen; atalet ve tenbelliğin isyan bayrağını açmış üfül-üfül dalgalandırmasının) hilafına gayret ile devam etmek erlik(belirtisi)dir.
... «kalbi hak’dan başkasına bağlamağı en büyük günahlardan da günah tutmuşlardır; sen ise küçük günah bile saymayorsun!»
...
o arkadaşın hali pek dandikçe, pek bir muhal: olayların içinde sakin, ayağı sağlam duramadığından, moralini hemen bozup kendini canhıraşâne dışarı attığından, zihinsel mobilizasyonu, akledebilme sür’ati dumura uğramış; bundan nâşi de, toplumsal/ictimaî cesareti sönmüş ve pısırık, çekingen, ürkek, ve hatta, hakkını aramak için küçük parmağını oynat(a)mayan biri olup çıkmış...
...
bazı anlar bana açıldığı olur. bu muhal halini, kendi de bir sublimatif defans mekanizması olduğunu bile-bile, deflarca itirazıma rağmen defalarca dile getirir: namaz kılar iken, baktım, kaçıncı rek’attayım, unutmuşum. namazı bozup iki yanıma baktım. bir yanımda (hepsinin kökünü kazıyacaksın sözünden ahmaklığı ayan-beyan) bir ahmak, bir yanımda (güzel/pahalı giyinince milletvekili intihap edileceğine cidden inanan) bir ahmak... bu vasatta gel de olaylara katıl ve bu olayları tahlil ve tenkit et!
«göğe yer lâzımdır ki faaliyetinin/işinin eseri zâhir olsun!» (6/533)
...
pencşenbe günü, bayramın (lafta) birinci günü, gerçekde ise arefe günü yola revan ile kirmasti’ye geldik. orda yemek-burda yemek.. derken, yarın besili, ya’ni mezbahalık bir öküz halini almış, yarın dönüyoruz.
...18 ekim 1428, cıharşanba, ist...
belediye otobüsünde, bay blanch adlı, hurufatı gözü yoracak oranda küçük ve ralıksız vasat isviçre romanının son yiğirmi sahifesini okudum. kelimenin tam anlamında bir isviçre romanı: tatsız tuzsuz. zaten isviçrenin başına gelen ve terketmeyen menfilik, zillet, hep bu yüzden: kibir, kendini beğenmişlik, gurur. oysa bu hal, zenginlere nazaran, isviçre gibi sefillerde ziyadesiyle çirkin. çok yüzeysel ifade etmek gerekir ise: gayretli ve çalışkanlarda kibir bir dereceye kadar kabul edilebilir, amma, hem tenbel ve bu yüzden (paradan para kazanmakdan naşi) sefil ve zelil durumdakilerde pek itici.
ecnebi/gavur desteği ile yayımlanmış bu itekli kitabı okumak zorunda değilsin, eğer, benim gibi baca temizleme ihtiyacı gibi tuhaf bir ihtiyacın yok ise. bunun gibi palyoçalara, cücelere, kompleks (aşağılıklık) yumaklarıyle vaktini kilitleyip heder etmek zorunda değilsin.
zavallı avrupalı romancılar! bakın, kitaplarınız büyükelçiliklerinizin maddi desteği olmadan, dilenci ve rüşvet desteği bulmadan yayımlanamayor!
kendinden menkul bir şeyler yazamayorsunuz:
«hayatının sonunda mükemmel bir arslan çizebilmek için her gün bir arslan çizen şu çinli veya japon usta gibi»
sen de, sonunda mükemmel bir hikaye yazabilmek için, ömrünün her günü bir hikaye müsveddesi çiziktirsen...