Menu
Modern Çağın İzdüşümü Olarak Bir Böcek
Deneme/İnceleme/Eleştiri • Modern Çağın İzdüşümü Olarak Bir Böcek

Modern Çağın İzdüşümü Olarak Bir Böcek

Franz Kafka’nın Dönüşüm adlı kısa romanı, yalnızca bir adamın dev bir böceğe dönüşmesinin değil, modern çağın bireyi nasıl tükettiğinin hikâyesidir. Gregor Samsa’nın dönüşümü, fiziki bir anormallik değil, sistemin birey üzerindeki görünmez ama keskin baskısının bir sonucudur. Kafka, çağının insanını bir böceğe dönüştürerek; insanlığın nereye doğru sürüklendiğini sorunsallaştırır.


Gregor Samsa, sabah işe geç kaldığında yöneticisinin öfkesini düşünerek panikler, ailesinin geçimini sağlayamadığında kendini suçlu hisseder. Kafka’nın yarattığı bu karakter, yalnızca bir satıcı değildir; o, kapitalist sistemin, aile sorumluluğunun ve ahlaki yükümlülüğün çarpık bir sentezidir. Dönüştüğü şey —bir böcek— yalnızca biçimsel bir grotesk değildir; bu, çağın insanını görünür kılmak için yapılan bir deformasyondur. Böcek, modern çağda işe yaramaz hale gelen insanın metaforudur.


Gregor’un asıl dönüşümü, işe gidemediği andan itibaren başlar. “İşlevsiz” hâle gelince, önce evdeki değeri, sonra insanlığı, sonra varlığı yok sayılır. Modern insanın değeri, artık ne kadar üretebildiğiyle ölçülmektedir. Kafka’nın bu tespiti, 20. yüzyılın başında yazılmış olmasına rağmen, 21. yüzyılın bireyini de doğrudan hedef alır.


Kafka'nın dehası, yalnızca bireyi değil, bireyin ait olduğu sosyal yapıları da masaya yatırmasındadır. Aile, Gregor’a sevgi duyan bir yuva değil; onun kazancına bağımlı, menfaat temelli bir yapıdır. Baba, oğluna duyduğu borçlu öfkeyle, anne ise çaresizlikle geri çekilir. Kız kardeş Grete ise bakım veren konumdan, dışlayan ve nihayet “yok sayan” bir role evrilir.


Kafka burada ailenin dönüşümünü de resmeder: Sevginin, yalnızca fayda çerçevesinde var olabildiği bir düzende, bireyin değeri koşulludur. Dönüşen sadece Gregor değildir; ailesi de onun işlevsizliğine göre şekillenir. Bu, modern toplumun ruhsal anatomisini açığa çıkaran çarpıcı bir eleştiridir.


Kafka’nın metninde fiziksel kapılar, psikolojik ve toplumsal sınırların simgesine dönüşür. Gregor artık konuşamaz, ama konuşsa da kimse dinlemeyecektir. Onu anlamak isteyen kimse yoktur çünkü sistemin dili duygu değil, verimdir. Aile üyeleriyle arasındaki kapılar kapalıdır, iş yerinden gelen temsilci onu “görmez”, annesi onu “tanıyamaz”, kız kardeşi ise zamanla ondan “tiksinir”. Bu, sadece Gregor’un değil, modern insanın iletişimsizlik ve yabancılaşma duvarlarıyla çevrilmiş hâlidir.


İnsanlıktan Çıkışın Anatomisi

Gregor’un dönüşümünün ardından yaşadığı şey yalnızca dışlanma değil, silinmedir. Önce adı unutulur, sonra sesi, sonra görüntüsü. En sonunda odasının bile boşaltılması, onun hem fiziksel hem sembolik olarak silinmesidir. Kafka burada çarpıcı bir biçimde şunu söyler: Modern insan, sistemin gözünde işe yaramadığında yalnızca değersizleşmez, yok olur.


Gregor'un ölümü, ailesi için bir rahatlamadır. Gelecek planları yaparlar, sokağa çıkarlar, yaşama geri dönerler. Bu son, sadece ironik değil; insanlıktan uzaklaşmanın nihai sonucudur: Bireyin hayatı, bir engel olarak algılanır.


Kafka’nın Dönüşüm’ü, modern insanın ruhsal deformasyonunun bir haritasıdır. Gregor’un bir sabah böceğe dönüşmesi, aniden gerçekleşen bir olay değil; sistemin içinde yavaş yavaş işlevsizleştirilen bireyin somutlaşmış hâlidir.


Gregor Samsa hepimiz olabiliriz: Sessizce itaat eden, kendi isteklerini bastıran, sadece başkalarına karşı sorumluluklarıyla tanımlanan modern insanlar. Kafka’nın anlattığı hikâye, fantastik değil; son derece tanıdık ve gerçek.


Bize düşen belki de şu sorudur: Henüz dönüşüm başlamamışken, insan kalmanın yollarını bulabilir miyiz?

Ayşe

1983 yılında Merzifon’da doğdu. 2006 yılında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. 2010  yılında İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Bölümü’nde Tezsiz Yüksek Lisansını tamamladı ve pedagojik formasyon eğitimini alarak öğretmenliğe adım attı.Yaklaşık 15 yıl boyunca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çeşitli kurum ve kuruluşlarda, engelli bireyler ve destek ihtiyacı olan çocuklarla  çalıştı. Bunun yanı sıra çeşitli eğitim kurumlarında Kimya ve Fen Bilgisi öğretmeni olarak görev yaptı. Hâlen öğretmenlik mesleğini büyük bir tutkuyla sürdürmektedir.Edebiyat alanında özellikle çocuklara yönelik içerikler üretmekten büyük bir mutluluk duyan yazarın, 2025 yılı Mayıs ayında, 3–6 yaş grubuna hitap eden “Hızlı Koşanlar Kasabası” ve “Benim Adım Cesur” adlı iki kitabı yayımlandı.Aynı zamanda Merzifon Bilgi Gazetesi’nde “Hikâye Bahçesi” adlı köşede düzenli olarak yazılar kaleme almakta; kişisel blogu üzerinden de yazın yolculuğunu paylaşmaktadır.İlk yayın deneyimini, 2025 yılında ‘23 Nisan Dergisi’nin özel sayısında yayımlanan “Egemenlik Ormanı” adlı öyküsüyle yaşadı.2025 Temmuz ayında yayımlanan Derin Kalem Dergisinin ikinci sayısında ise Gabriel Garcia Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık" eseri üzerine kaleme aldığı "Zaman Unutur, İnsan Tekrarlar: Macondo'da Yalnızlık Üzerine" başlıklı inceleme yazısı yayınlandı.

Daha fazla görüntüle