Menu
LİSELİ GÖZÜYLE AHMET YÜKSEL ÖZEMRE VE HASRETİNİ ÇEKTİĞİM ÜSKÜDAR KİTABINA BAKIŞ
Deneme/İnceleme/Eleştiri • LİSELİ GÖZÜYLE AHMET YÜKSEL ÖZEMRE VE HASRETİNİ ÇEKTİĞİM ÜSKÜDAR KİTABINA BAKIŞ

LİSELİ GÖZÜYLE AHMET YÜKSEL ÖZEMRE VE HASRETİNİ ÇEKTİĞİM ÜSKÜDAR KİTABINA BAKIŞ

Ahmet Yüksel Özemre Hocamızın
Aziz Hatırasına!..
Öğrencilerim ilk kez 2003 Yılı’nda okulumuza teşrifleri ile tanıdılar Muhterem Ahmet Yüksel Özemre Hoca’mızı…
Yaklaşık iki yıldır talebelerimize, işlenen ünite konulara paralel olarak, zümre öğretmenleri olarak, kitaplar okutuyor ve okunan kitaplarla ilgili değerlendirmeler yaptırıyorduk. Bu yıl okutulan kitaplardan iki tanesi Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre Hoca’mızın “Hasretini Çektiğim Üsküdar” ve “Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım” adlı kitaplarıydı.
Hasretini Çektiğim Üsküdar” kitabı toplumda yitirilen değerlerin yeniden inşasına bir vesile teşkil edecek mahiyette idi. Kitabın okunması vesilesiyle bir Üsküdar ve İstanbul kültürü ve görgüsünün, Üsküdarlı Olma bilincinin toplumda yeniden filizlenmesine hizmet etsin istedik. Bu düşüncelerle okuttuğumuz bu kitabın meyvelerini toplamak umuduyla diye niyazda bulunmakla yetinmeyip, elimizde haylice biriken öğrenci yorumlarını da sizlerle paylaşmak istedik. Bu vesile ile, iki ay kadar önce yitirdiğimiz Türkiye’nin önemli bir değeri olan Muhterem Ahmet Yülsel Özemre Hocamızı da rahmetle yad etme vesilesi olur inşallah. Bu tür haberlerdeki duyarlılığından dolayı başta Ömer Lekesiz Bey’e ve tüm edebistan ekibine teşekkürlerimi de sunmak istiyorum.
Galatasaray-ı Mektebi Sultanisi’nde Sekiz Yılım, adlı kitap ise küçük yaşta koyulan hedefler ve o hedefe varmadaki çabalar, başarılar, bir ömre neler sığdırılabileceği, iyi bir eğitimin nasıl verildiğinin ipuçlarını da veriyor. Hem eğitim camiasına, hem eğitimi programlayanlar, hem de talebelere ışık tutacak altın bir anahtar gibi… Tabii ki ibret alana ve gürene, yoksa köre ne!..
Rahmetli A.Y. Özemre Hocamıza öğrencilerimin yazdığı bu kitap kritiklerinden söz ettiğimde oldukça ilgisini çektiğini hissetmiştim. Fakat gerek sağlık nedenlerinden dolayı, gerekse henüz bu yorumların word formatında olmayıp yazılı kâğıdı şeklinde olması sebebiyle kendisine bir türlü vermek nasip olamamıştı. Bu yüzden gönlümde ukde olarak kalan bu yorumları şimdi siz sevenleri ve gönül dostları ile de paylaşmak istiyorum. Ne yapsak yine de bir şey yapabildik diyemeyiz bu güzel gönül insanının hatırası için… Hatırası ve sevgisi daima dipdiri olarak sevenlerinin ve okurlarının derununda yaşayacaktır!..
En güzel kritik okuyucu üzerinde kitabın oluşturduğu kazanımdır fikrinden yola çıkarak, bir uzman gözünden ziyade, bir okur gözüyle kitapların okuyucu ile buluşmasının doğurduğu serüveni görelim istedim. Zira gençlerimiz geleceğimizdir. Bakalım onlar nasıl bakıyorlar, nasıl düşünüyorlar… Geçmişi, dünü ve bugünü, Üsküdar’ı nasıl yorumluyorlar. Yazılı okumak sıkıcı bir iştir ama ben bu kritikleri okurken oldukça haz aldım… Kafamda farklı açılımlar oluştu. Umarım sizler de aynı hisleri paylaşırsınız.
Bu vesile ile okudukları kitaplarla ilgili yorumlar yazarak samimi katkılar sağlayan tüm talebelerimin hepsine de ayrı ayrı teşekkürü bir borç biliyor ve her birini muhabbetle kucaklıyorum. Allah her birini iki cihanda aziz ve aleme Feyyaz kılsın!

LİSELİ GÖZÜYLE “AHMET YÜKSEL ÖZEMRE” VE “HASRETİNİ ÇEKTİĞİM ÜSKÜDAR” KİTABINA BAKIŞ
10. SINIF YORUMLARI:
— Öğrenci gözüyle “Yazarın bir Portresini çizin” dense hakkında neler söyler diniz? Sizce kimdir Ahmet Yüksel Özemre? Bu kitabın size kazandırdıkları nelerdir? Kitapta sizi en çok etkileyen kısımlar nereleridir?

1. Cemre ŞİRİN- 10 FENC:
Ahmet Yüksel ÖZEMRE hoca Allah'ın kendine bahşettiklerini en iyi biçimde kullanmayı bilmiş ülkesine, insanlarına gerçek anlamda çok bağlı çok değerli bir bilim adamıdır. Her ne kadar bizzat tanışmasam da okuduğum kitapları dolayısıyla tanıdığım çok iyi bir insandır. Anladığım kadarıyla ülkesi, insanları için elinden geleni yapmaya çalışmış ülkesinin her türlü sorununa kendi şahsi sorunuymuş gibi çözümler aramış. Bu da kendisinin ne kadar yüce gönüllü bir insan olduğunu ortaya koymaktadır. Okuduğum kadarıyla herkesçe özenilecek bir yaşam sürmüştür. Her şeyden önce o bir eski Üsküdarlıdır. Bu da tabi kişiliğine çok olumlu katkılar yapmıştır. Nezaket, duyarlılık, hoşgörü ve saygı kavramlarından bahsettiğimizde kendisi çok önemli bir örnek teşkil eder. Sevda Hoca’mızın bir denesinde de belirttiği gibi ''Üsküdar sarayın damgasını taşır, saraylıdır''.Bu söz sanırım Ahmet Yüksel ÖZEMRE hoca için düşüncelerimi en iyi şekilde ifade etmektedir. Tekrar Allah'tan rahmet dilerim.
***
2. dönem okuduğumuz Hasretini Çektiğim Üsküdar kitabından en çok etkilendiğim bölümlere Gelince: İnönü döneminin zorlukları bölümü beni çok şaşırttı. O dönemde Kura’n öğretiminin yasaklanması, bu işin gizliden gizliye öğrenilmeye çalışılması, Kur’an bulunduranların cezalandırılması… Sonra balıkçıların balıkları resmen boyayıp satması, balıkları başka isimde satmaları, II. Cihan Harbi zamanında şekerin yerine pekmezin ya da kuru üzümün kullanılması… Ekmeğin yerine patatesin, kömür yerine tezeğin kullanılması, karneyle bazı gıdaların dağıtımı ve o yokluk günleri… Buna rağmen insanların asaletini gördüm; okudum ve çok etkilendim. Bu kitabı okumadan önce Üsküdar’ın bu kadar özel, kibar, marifetli olduğunu bilmiyordum. Artık Üsküdar’ın önemini daha iyi kavrıyorum. Böyle bir kültürel mirasa sahip yerleri korumamız gerektiğini anladım. Üsküdarlı olmanın bir gurur kaynağı olduğunu öğrendim. Ayrıca biraz da içimden “Ah! Eski Üsküdar’da yaşamak vardı” dedim. Aslında bence çok geç değil… Elimizde kalanları koruyabilir ve geliştirebiliriz. İçimizdeki insanı ortaya çıkararak aslında her yeri eski Üsküdar yapabiliriz. Ayrıca bu vesile ile bize bu kitabı okuttuğunuz için size çok teşekkür ederim hocam. Bize yine kültürümüzü kaybetmememiz gerektiğini hatırlattınız ve yaşadığımız yerin kıymetini ve insanlarımızın kıymetini anlamamızı sağladınız. Umarım ileride yaşadığımız her yer eski Üsküdar’a, kültürümüzü paylaştığımız herkes eski Üsküdarlılara benzer.
Yazarın bir portresini çizseydim bu tabloda beyazlar bol olurdu. Beyaz zarif güller… Beyaz temizliği, imanı, hoşgörüyü temsil eder. Kadınlara karşı zarif, çocuklara karşı hoşgörülü bir insan olduğunu düşünüyorum. Yüzünü görmesem okuduklarım kadarıyla gözlüklü, tonton, beyaz sakallı birini hayal ederdim. Yazar Üsküdar insanlarının asaletini, yardımseverliğini ve kibarlığını taşıyan bir insan. Saygılı, hoşgörülü, iyi eğitimli ve dindar… Ahmet Yüksel Özemre hakkında bildiklerim ise; Türkiye’nin ilk atom mühendisi olduğudur. Üsküdar’da doğmuştur. Galatasaray Lisesi’nde okumuştur. Sonra İstanbul Üniversitesi Matematik- Fizik Bölümü’nden mezun olmuştur. Sonra Fransa’da eğitim almıştır ve İstanbu lÜnv. Fen Fa. Teorik Fizik Kürsüsü, Kürsü Profesörü olmuştur. Sosyal Bilimler ve Dini bilimler konularında 400 kadar kitabı vardır. “Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım”, “Hasretini Çektiğim Üsküdar” “Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı” ve “Ah Şu Atomdan Neler Çektim”; “ Aklın Yolu İlimdir”, “ Gel de Çık İşin İçinden” isimli kitapları vardır.
2. Mehtap ŞENER–10 FEN A 399:
Eski Üsküdarlıların birbirine olan saygısı, gelenek ve görenekleri, insanların birbiriyle olan komşuluk ilişkileri ve yaşamayıp-yetişemediğim halde, içten içe bilmediğim ve özlemini çektiğim duygulardan bahsediliyor. Babamın bir asker olmasından dolayı daima, yazarın da dediği gibi askerlerin sanki düşmandan korur gibi bizi sivillerden korudukları, tel örgülerle çevrili, içinde her türlü sosyal aktivite yapabileceğimiz ayrı bir dünyada yaşıyoruz. Lojmanda dostluk ilişkileri var elbette ancak, eski Üsküdar’daki gibi Süryani ve Müslüman’ı bir arada yaşamıyor, kültür etkileşiminde bulunmuyorlar.
Ayrıca hasta ziyaretleri, hoş geldin oturmaları ve daha pek çok güzel gelenekte yok. Evinde hasta yatan kişiye çorbayla ziyarete gitmek bir yana, kimse kapısını bile çalmaz hatta hasta ölüme terk edilir, ölür, evinde iki üç ay ölü olarak durur da ancak kokusu çıkınca kapısı çalınır ve zavallı kişi ne yazık ki belki de ancak o zaman komşularını ağırlar.
Hakikaten keşke kırk elli yıl önce yaşasaydım da bu güzellikleri görebilseydim. Ancak çoğumuz fark edemiyoruz bu kadar çamura battığımızı… Eee derler ya; “ Göz görmeyince gönül katlanırmış!..”
Yazar, Üsküdar edebi-adabıyla yetiştirilmiş, kanaatkâr ama tüm bu güzellikleri yaşayıp doyamamış ve hasretini çeken bir insan. Daha önceki kitaplardan da bildiğim kadarıyla oldukça zeki yaradılışlı ve Allah’ın verdiği nimetleri iyi değerlendiren bir insan. Her şeye rağmen vazgeçmemiş; sabırlı… Yıllar önce yaşayabildiği güzellikleri bizlere de aktarmaya çalışıyor. Kendimizi az da olsa şanslı görüyorum. Çünkü kırk-elli yıl öncesinde olamamamıza rağmen, gözümde eski Üsküdar’ı, insanlarını, evlerini, Attar Dükkânı’nı, doğasını o kadar net canlandırdım ki adeta kısa bir film gibi yaşadım. Yazarla birlikte ve bu yüzden yazarın son derece paylaşımcı, öğretici bir insan olduğunu düşünüyorum.
Ahmet Yüksel Özemre, öğretim hayatı boyunca maddi zorluklarla okuyabilmiş, son derece azimli, başarılı bir insandır. Çok iyi kullandığı aklı ve zekâsıyla mesleki kariyerinde oldukça iyi yerlere gelmiş ve adeta bizlere ışık tutan fener olmuştur. Çünkü okumak bazen sıkıcı geliyor insana… Ben ara sıra yeter diyorum ancak, Ahmet Yüksel Özemre’nin hayatını öğrendiğim zaman, daha bir azimle sarıldım derslerime ve onu örnek aldım. Çalışkan insan tüm derslerde çalışkandır ve bence asıl püf noktası buradadır. Yazar da eğitim ve öğretim hayatı boyunca tüm derslerinde başarılı olmuş ve emeklerinin karşılığını almıştır. TÜBİTAK’taki görevleri, ilk atom mühendisi olması ve türkiye’ye kazandırdığı başarılar her insanın ulaşmak istediği meyveler ve ereklerdir. Okuduğum eserleri, “Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım” ve “Hasreti Çektiğim Üsküdar’dır.”
Bu kitabı okuduğumda her şeyden önce kelime haznem ve hayal gücüm biraz daha gelişti. Sonrasında eski Üsküdar’ı adeta yaşadım. Süryani komşularım oldu, her gün okuldan gelirken sıcak bir sohbet ettiğim esnaf arkadaşlarım ve doğayla iç içe bir konakta yaşadım. İçine tıkılıp kaldığımız lojmanların bizi nasıl hapsettiğini ve insanlardan ne kadar uzaklaştığımızı fark ettim. Yaşayamadığım, bilmediği duyguları özledim… Üsküdarlı esnafların dürüstlüğünü düşündüm; aradım diğer esnaflarda da ama tükeneli çok olduğunu fark ettim. Pek tatmadığım bayram ziyaretlerinin, hasta ziyaretlerinin, hoş geldin oturmalarının hasretini çektim adeta… Ve yazarı çok daha iyi anladım. Çünkü tüm bu güzelliklere sahipken onları hepten yitirmek, bir padişahın ülkesini, sarayını, servetini yitirmesiyle eşdeğer neredeyse... Hiç kolay olmasa gerek bu yeni dünyaya alışmak. En çok da yazlık sinemaları merak ettim ve gitmek arzusu duydum… Kitabı okuduğumda yaşamak istedim Üsküdar’ı o eski haliyle… Katışıksız, saf… Hayallerimde yaşadım belki ama yine de gerçekten yaşamak isterdim.
3. Kerem DORUK- 10 FEN C- 401:
Kitap gözümde yaşayan son Üsküdar beyefendilerinden olan Ahmet Yüksel Özemre tarafından yazıldığından gerçekçilik payının yüksekliği ve dilin akıcılığı dikkat çekilen kısımları da artırıyor tabii. Özelikle eski Üsküdar giyim tarzını anlattığı bölümde insanların yaşadığı zamanın sıkıntılarına rağmen, rahat, estetik ve gayet şık giyimler tercih ettiğini ve modern, çağdaş Türk imajının bu zamanlarda daha da geliştiği ve devam ettiğini anlatıyor. Kitabı okurken yazarın bu bölümde gayet dikkatli gözlemlerle yaptığı yorumlar, o zamanın adeta gözümde resmedilmesini sağladığını söyleyebilirim.
Ahmet Yüksel Özemre, olaylara geniş bir çerçeveden bakabilen, gayet girişken, gözlemleri ve yorumlarında büyük ölçüde dikkat eden birisidir. Hayatını akıcı yaşayan ve bunu eserlerine de katan yazar beyefendiliği, kişiliği ve yaptıklarıyla gerçek bir Üsküdarlı olduğunu kanıtlıyor. Kendisinin bu kitabının dışında bu kitabının dışında bir de “Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım” adlı kitabını okudum.
İstanbul, özellikle de Üsküdar hakkında şu ana kadar bu kadar da geniş bir bilgi birikimi olan bir yazar okumamıştım. A. Yüksel Özemre, eserindeki düşüncesiyle bende bir bilgi birikimi bıraktığını söyleyebilirim. Eser, Üsküdarlı olma bilincini okuyucuya öyle akıcı bir üslupla veriyor ki Üsküdar3ın büyüsüne kapılmamak insanın elinde olmuyor. Oraya gidip, eskiden orada ne olup bittiğini bilmek, geçmişle yaşamak ayrı bir tat veriyor bana. Bu kadar soylu bir beldeye gidip, aşık olmamak elde değil tabii ki… Yazar bana biraz da Üsküdar’ın bilinmeyen yönlerini, güzelliklerini gösterdi ve bu kitaptan sonra anlıyorum eskiler gibi şimdiki insanların da Üsküdar’dan neden kopamadığını... Niçin Osmanlılar zamanında Avrupalıların Üsküdar Beyefendilerinden etkilendiğini, örnek aldığını… Çünkü oranın havası bile geçmişte yaşananlardan bir esermişçesine geliyor yüzüme ve ben de o havayı teneffüs ettikçe ve geçmişimi bildikçe bedenime bir ferahlık iniyor.
4. Nuray BAKACAK -10 FEN A- 194:
Bu kitapta beni en çok etkileyen kısım Ahmet Yüksel Özemre’nin Üsküdar’ı tasvirleri sırasında inanılmaz derecede duygulu anlatımı ve oraya olan sadakatini her fırsatta dile getirmesiydi.
Balıkçılarıyla, sahiliyle, yaşantı biçimiyle, insanların birbirleriyle olan ilişkileriyle ve o anlatırken bile ona toz kondurmadığı Attar Dükkanı’yla Üsküdar’ı bambaşka bir yer cennetten bir köşe yapmış adeta. Yalnızca bir kısım bir yer değil beni bu kitapta etkileyen. Kitaptaki her kelime beni ayrı ayrı etkiledi ve Üsküdar hakkında derin derin düşündürdü. Ama yine de en çok ilgimi çeken bir nokta var ki sanırım hemen herkesin dikkatini çekmiştir. O Attar dükkânındaki sükûnet ve karşılıklı duyulan saygı beni şu anda böyle bir İstanbul’da yaşıyor olmaktan dolayı çok üzdü. Hani bize hep diyorsunuz ya : “İlla edep, illa edep” diye… O zamanlar edep ne kadar kıymetliymiş, günümüzde ne kadar alçalmış ve değerini yitirmiş şimdi anlıyorum. Haklısınız hocam gerçekten de “ illa edep, illa edep.”
Aslında sorularınıza vermiş olduğum cevapları hep bu kitabın bana kazandırdıkları sayesinde yazdım. Gerçekten görülmesi gerekenleri, insanlardaki sonu gelmez değişimi ve bu değişimin devamlılığını, her zaman soyutlaştırmaya hazır oldukları değerlerimizin ve geleneklerimizin önemini kavradım. Edep duygusunun günü gününe yok olduğunu varılan noktaların garipsenmemesindeki tuhaflığın farkına vardım. Sanırım bu yaşımda büyüklerin farkında olması gereken birçok şeyin farkındayım. Aslında istendiği takdirde hepimiz ne kadar çok şey yapabiliriz ve ne kadar çok şeyi koruyabiliriz onu anladım. Kısacası bu kitap benim hayatıma yön verdi.
—Öğrenci gözüyle yazarın bir portresine gelince, yazar eserlerinden ve yorumlarından anladığım kadarıyla, vatanına ve milletine çok bağlı bir insan. Fakat şu anki nesilden yana sıkıntıları var sanki içten içe duyduğu… Sakin ve bir o kadar da tez canlı birisi. Konuşmaları son derece düzgün ve edep seviyesinde… Doğduğu yeri (Üsküdar)’ı çok seviyor. Hayatındaki hemen hemen bütün güzellikleri doğup büyüdüğü semte bağlıyor. Her şeyin bir sebebi olduğunun farkında... Başarıları gözden kaçmayacak kadar büyük ve etkili. Bu başarıları elde etmesinde eminim ki iman-inanç gücünün de çok fazla etkisi var. Hayatı ve yaşamayı seviyor. Ama her şeyi de kararında yapmak lazım ona göre. İnsanları dinlemeyi ve tecrübe edinmeyi ve başkalarına tecrübe edindirmeyi seviyor. Aynı zamanda ailesini ve kızlarını da çok seviyor. Fotoğraflarında onun hep gülen yüzünü gördüm. O haliyle tıpkı bir pamuk dedeyi andırıyor. Çok sevimli bir yüzü ve son derece anlamlı bakan gözleri de sanki dünyanın bütün kirlilikleriyle kendisi arasına bir perde olmuş. Onu anlatmak çok zevkli ve bir o kadar da düşündürücü. Üsküdar’da doğmuş ve okuduğumuz kitapta da belirtildiği gibi oranın her şeyiyle bütünleşerek büyümüş. Okul hayatında başarılıymış. Yaşı ilerleyince evlenmiş. Fakat ilk eşini kaybetmiş. Daha sonra bir evlilik daha yapmış ve bu evliliğinden de bir kızı daha olmuş. Kızlarına ve eşine son derece bağlı. Kendisi Türkiye’nin yetiştirdiği sayılı beyinlerden biri… Birbirinden öğretici ve zevkli olan kitaplarını paylaşıyor bizlerle.
Başka eserlerine gelince: Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım, Üsküdar Ah Üsküdar, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı, Hasretini Çektiğim Üsküdar ve Fizik-atom alanında yazdığı kitapları vardır. İçlerinden benim okuduklarım Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım, Hasretini Çektiğim Üsküdar ve Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı’dır.

5.Songül ARĞAÇ- 10FEN A- 234:
Yazar için söylenecek çok şey var aslında… Okuduğu lise malumunuz. Bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmaya elverişli bir lisedir. Ancak O, bunun aksine benliğine iyice sarılmış. Yani tam bir Evlad-ı Fatihan olduğunu düşünüyorum. Aslında kızmıyor da değilim kendime böyle bir insanın kitapları dururken niye oturup şarkı yarışmalarını seyrederim. Aslında çok duyulmamış olmasının sebebi, daha doğrusu suçlusu bizleriz çünkü alkışladığımız insanları iyi seçemiyoruz. Millet olarak buna dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum. Ahmet Yüksel Özemre’nin şahsını çok tanımıyorum ama onun hakkında bir model oluştu beynimde. Anlatmak yerine ondaki sıfatları maddelemek istiyorum:
zeki, -çalışkan, - vicdanlı: Hakkını yedirmez?- iyi bir yazar
Ahlaklı,- başarılı, - iyiliksever: İyi bir şair - iyi bir öğretmen
Bilgil -Arif, - Aşık: Bence iyi bir kul- İyi Türkçe konuşan bir şahıs.
Tanımamama rağmen hocam diyebileceğim bir insan çünkü ben ondan çok şey öğrendim.
Ahmet Yüksel Özemre; Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Teorik Fizik bölümü’nü bitirmiş, Türkiye’nin ilk atom mühendisi ve TÜBİTAK’ ta önemli görevler üstlenmiş bir bilim adamıdır. Yazarın “Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım” ve “Hasretini Çektiğim Üsküdar” adlı eserlerini okudum. Bildiğim kadarıyla bunların dışında “Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı” ve “Üsküdar Ah Üsküdar” isimli kitapları vardır.
Kitabında Etkilendiğim Bölümlere gelince:
Üsküdar Kahvehaneleri;
Günümüzdeki anlamından çok farklı olarak, bilinen güzellikleri paylaşıldığı ve birçok insan için faydası tartışılmaz düzeyde olan yerlerdi. Üsküdar’ın kahvehaneleri ilimde bencilliğin olmadığı zamanlarda, gül ehli gönüllerin paylaştıkça artan güzel bilgileri ve muhabbetin koyusunun mevcut olduğu yerler olan kahvehaneleri her ne kadar görememiş olsam da bu benim de hasretini çektiğim atmosferdir. Günümüzde sigara dumanından geçilmeyen, sapkınlığın en koyusunun hüküm sürdüğü kahvehaneler eskiden birer Ahmet yüksel Özemre yetiştiren yerlerdi. Anlıyorum ki kaybetmişiz yitirilen coğrafyalarda benliğimizi…
Üsküdar Çocuklarının Oyunları:
Kardeşim oyun diye yalnızca bilgisayardaki birkaç sanal karakteri öldürmeyi biliyor. Hiç tatmamış bir zamanlar çocukların üstü başı çamura bulaşınca, yere düşüp bir yerini kanatınca duydukları zevki. Mahalle demek koca bir aile demekti o zamanların Üsküdar’ında; hatta Türkiye’sinde. Bugün alt kattaki komşumuzun adını bile bilmiyoruz. Oysa o zamanlar yan sokaktaki Ayşe Teyze2nin kızı Bahar’ı ben kardeş bilirdim, annemse kızı. Şimdi düşünüyorum da acaba okul da olmasa benim kardeşim bilecek miydi “arkadaş” nedir? Ben Ahmet Yüksel Özemre’nin çocukluğundaki onlarla bütünleşmek isterdim. Kardeşim benim çocukluğumu özleyecek. Peki, ne olacak bu geçmişi özlemenin sonu.
Aslında yazarın hasretini çektiği birçok şey bugün bizlerin de özlediği şeylerdir. Samimilik ve muhabbetin bugün yok denecek kadar azken bir zamanlar ne boyutlarda olduğunu öğrendim. Osmanlı’dan bu yana süregelen bu güzellikler batılılaşma başlığı altında gün geçtikçe tükeniyor. Ve biz buna sadece bakmakla yetiniyoruz. İyi mi ediyoruz? Tabii ki hayır iyi etmiyoruz. Bir zamanlar coğrafyamızı kaybettik ama o coğrafyalarda hala benliğimiz yaşıyor. Biz benliğimizden vazgeçersek uzak yerlerde gizli ‘Biz’e kim sahip çıkacak? Ben diyorum ki bize ait olan şeylere sahip çıkalım.
6. Sinem SARI - 10FEN A-265:
Bu kitabı okuduğunda ilk olarak Ahmet Yüksel Özemre’nin bir Üsküdar aşığı olduğunu düşündüm. Ahmet Yüksel Özemre kitapta Üsküdar’ın eski Üsküdar olmadığından yakınıyor yani buradan da anlıyoruz ki Ahmet Yüksel Özemre yaşadığı yeri, memleketini seven, vatansever, çalışkan, azimli ve öğrenmeye aç biridir. Önceki kitaplarından anladığım kadarıyla öğrenmek için okul harçlığını bile kitaba verirdi. Sanat aşığı birisidir. Meraklı, araştırmayı seven, tarihiyle övünen bir yazardır. Çalışmaktan asla bıkmazdı. Ahmet Yüksel Özemre Türkiye’nin ilk atom mühendisidir. Galatasaray Mekteb- i Sultanisi’nde okumuştur. Ayrıca olimpiyat ve spor ile atletizm alanlarında başarıları vardır. Şu anda bazı üniversitelerde hocalık yapmaktadır. Galatasaray Lisesi’nde okurken bütün parasını kitaplara harcardı. Üsküdarlıdır. Fransızca, İngilizce, Almanca bilmektedir. Birçok ödülü vardır. Bildiğim eserleri Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım, Hasretini Çektiğim Üsküdar, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı… Bense Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım ve Hasretini Çektiğim Üsküdar kitaplarını okudum.
Bu kitapta beni en çok etkileyen kısım şurasıdır: Üsküdar’da yoğun olarak Ahmet Yüksel Özemre’nin de gittiği bir Attar Dükkânı vardı. Bu Attar dükkânının sahibi Saim ve Bekir Hoca idi. Ahmet Yüksel Özemre, oradaki sohbetlerdeki konuşulan konulardan çok hoşnut olduğu için sohbetleri dinlemeye gidiyordu. Sadece A. Yüksel Hoca değil başka birçok kişide oraya bu sohbetleri dinlemeye gidiyordu. Beni etkileyen başka bir şey ise Üsküdar’ın kokularıydı. Sahildeki balık kokuları gibi... Ayrıca eski ramazanlarda ailelerin bir arada toplanıp çok büyük bir kalabalık içerisinde bir arada eğlenmesi beğenimi kazandı.
Bu kitabın bana kazandırdıkları: Ben bu kitabı okumadan önce yaşadığım yer olan Üsküdar hakkında çok fazla bilgiye sahip değildim. Yani Üsküdar’ın geçmişi, gelenekleri, adetleri hakkında çok şey bildiğim söylenemezdi. Ama bu kitabı okuduktan sonra Üsküdar hakkında çok şey öğrendim. Başta kendim de bir Üsküdarlı olarak, bir Üsküdarlı nasıl olunur bunu öğrendim. Ve eskiden Üsküdar’da yaşamak istediğime karar verdim. Bu kitabı okuduktan sonra değil de ilk kitabı, Galatasaray-ı Mektebi sultanisi’nde Sekiz Yılım’ı okuduktan sonra da Ahmet Yüksel Özemre gibi olmak istedim. Hem onun gibi topluma çok şey kazandırmış biri ve hem de onun gibi bir Üsküdarlı…
7. Pelin ÖNER-10 FEN A- 271:
Kitapta beni en çok etkileyen kısımlarından biri Ahmet Yüksel Özemre’nin kitabın sonunda belirttiği bir Üsküdarlı’nın nasıl olduğu bölümüdür. Yazar kitap boyunca eski Üsküdar’ın güzelliklerini ve ona duyduğu özlemi anlatmıştır. Son kısımlarda da bir Üsküdarlı’nın güleryüzlü, birini görünce ona selam veren, dürüst vb. güzel özelliklere sahip olduğunu, yani Üsküdar’da yaşamanın güzel ve kolay olabileceğini ama Üsküdar’lı olmanın hiç kolay olmadığını söylemiştir. Ancak artık Üsküdar’da yaşayan herkesin eskiden olduğu gibi Üsküdar’lı olmadığını, bunun için eski Üsküdar’a hasret çektiğini anlatmıştır. Bu kısım beni çok etkiledi.
Ayrıca etkilendiğim bir diğer kısım ise; yazarın, Üsküdar’ın hava koşullarını vb. anlattığı bir bölümde bununla ilgisi olmayan fakat anlatmak istediği bir olaydır. Bir akşam Ahmet Yüksel Özemre, annesi ve babaannesi sofrayı kurmuş, babasının dönmesini beklerken üçü de camdan bakarken bahçelerine bir ışığın indiğini görmüşler. Bu olana inanamazken aynısı yine olmuş ve çok şaşırmışlar. Bir daha olması için beklemişler ancak bir daha olmamış. Yazar bu olaya hâlâ bir anlam veremediğini söylüyor. Ben bu kısımdan da etkilendim.
Bu kitabın bana birçok faydası oldu. Öncelikle çok faydalı ve eğlenceliydi. Yaşadığım yer Üsküdar hakkında birçok bilgi edindim, Üsküdar hakkında merak ettiğim her şeyi öğrendim ve bu çok zevkliydi. Zaten eskiden nasıl yaşadıklarını hep çok merak ederdim. Bu merakımı giderdi. Üsküdar’da yaşadığım için de yaşadığım yer hakkında birçok bilgi edinmemin bana çok faydalı oldu. Ancak kitabı okurken eski Üsküdar’ın nasıl olduğunu görünce içimden “insanlar ne kadar kibarmış” diye düşündüm. Eski Üsküdar insanlarının şimdikilerden gerçekten de farklı olduğunu anladım ve yazar gibi bende bir özlemini duydum. Bence çok faydalı ve güzel bir kitaptı.
Yazara gelince; bence ince ruhlu, kibar, duygusal, duyarlı bir insan... Ayrıca doğduğu Üsküdar’ı gerçekten çok seviyor ve eski Üsküdar’a karşı büyük bir özlem duyuyor. Üsküdar’ın eskiden olan en kötü bir özelliğini bile özlüyor. Bu anılarını anlatırken bir hüzün duyuyor. Bugün gördüğü yanlış şeylere duyarsız kalamıyor ve kızıyor. Tam bir Üsküdarlı ve tarif ettiği bütün davranışlara uyuyor.
Ahmet Yüksel Özemre hakkında bildiklerime gelince; Üsküdar’da doğmuştur; Bir abisi vardır, Galatasaray lisesinde okumuştur ve Türkiye’nin ilk atom mühendisidir. Ayrıca yazardır. Öğrencilik yıllarında gerçekten çok başarılı ve çalışkandır. Bunun yanında soysal olarak da çok aktiftir. Sporla çok ilgilidir. Gençlik yıllarında atletizm, uzun atlama vb. spor dallarında büyük başarıları vardır. Şu an evlidir ve çocukları vardır.
Ahmet Yüksel Özemre’nin okuduğum kitapları; “Galatasarayı Mekteb-i Sultanisin’nde Sekiz Yılım” ve “Hasretini Çektiğim Üsküdar”dır.
8. Serra AYHAN- 10 FEN A 251?
Kitapta beni en çok etkileyen olayların başında insanların birbirlerine bu denli hoşgörü ve saygı içinde olmaları geliyor. Buna birkaç örnek vereceğim:
O zamanlarda Üsküdar’da herkes birbirini çoğunlukla tanır ve mutlaka selam verir, halini hatırını sorarmış. Başka bir örnek, o zamanın esnafı bugünkülere göre çok değişikmiş. Esnaf müşterisini fazla harcamaması için uyarırmış. Meselâ attar dükkânından bir müşteri 50 ykr’lik baharat istediğinde, oranın esnafı 25 ykr’lik baharatın yeterli olacağını çünkü kısa zamanda bozulabileceğini müşterisine hatırlatırmış. Eğer esnaf diğer esnaf arkadaşı daha siftahını yapmamışsa müşterisine rica eder ve diğer taraftan alışveriş yapmasını istermiş. Böyle bunun gibi daha nice güzel davranışlar var o zamanın Üsküdar’ında… Yazar “Üsküdar’ın Sehaveti” olarak bunları adlandırmıştır.
Bu kitabı okuduktan sonra günümüzün eskiye göre ne kadar çok değiştiğini öğrendim. Yazarın anlattığı o eski Üsküdar’a hayran kaldım. Üsküdar’ın başta “sehaveti” olmak üzere bunun gibi karşılıklı iyi davranış ve ilişkilerinin artık kalmamış olması ne kötü... Ben de o zamanlarda o eski Üsküdar’da yaşamayı can-ı gönülden isterdim.
“Hasretini Çektiğim Üsküdar” kitabının yazarı olan Ahmet Yüksel Özemre ile ilgili düşüncelerime gelince, yazarlığındaki başarılarının yanı sıra birçok alanda başarılı bir insandır. Kendisi ülkemizin ilk atom mühendisidir. Bunun yanı sıra yazarlıkta da kendini kanıtlamıştır ve birçok eseri vardır. Bildiğim diğer eserleri; “Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım”, “Üsküdar Ah Üsküdar”, “Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı”... Kendi alanında bu denli başarılı olan Ahmet Yüksel Özemre, çocukluğunda birçok spor dalıyla da uğraşmıştır. Ayrıca bir Üsküdar aşığıdır.
Üsküdar’da Münib Paşa Konağı’nda doğmuş, büyümüştür. Okuduğumuz bu kitapta eski Üsküdar’a olan özlemini dile getirmiştir. Okuduğum kitapları; “Hasretini Çektiğim Üsküdar”, “Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım”, “Üsküdar Ah Üsküdar”dır.
9. Mahbub TOPDEMİR- 10 FEN A/ 207
Kitabın tamamı beni gerçekten çok etkiledi. Böyle bir yerde yetiştiği, böyle insanların tecrübelerinden yararlandığı için Ahmet Yüksel Özemre’yi çok şanslı buluyorum. Doğrusu onun yerinde olmak isterdim. Dediğim gibi kitabın birçok kısmı beni etkiledi. Günümüzde de Üsküdar hâlâ yazarın anlattığı gibidir umarım. Zamanın herkesi her yeri bozduğu gibi Üsküdar’ı da bozmamış olmasını umarım.Attar Dükkanı’nda yapılan sohbetler çok hoşuma gitti.Sonra esnafın dürüstlüğü…
Mesela balıkçılar bayat balıkları satmazmış, sonra insanlar bir şey aldığı zaman eğer bu gereksizse zarar etmek pahasına esnaf bunu söylermiş. O insanların kibarlığı, yardım severliği… Mesela bir doktor varmış fakir hastalara gittiği zaman yanında tavuk götürür bırakırmış. Sonra parası olmayanlardan para almayan bir doktor vardı…
Yazar Üsküdar’ı gerçekten çok güzel bir şekilde anlatmış. İnsanları, mimarisi, gelenekleri ve daha birçok şey… Böyle bir yerde yetişmek herkese nasip olmaz. Bu yüzden Ahmet Yüksel Özemre’yi gerçekten çok şanslı buluyorum. Neden bu kadar iyi bir kişiliğe sahip olduğunu bu kitabı okuyunca daha iyi anladım. Öyle insanlarla ve öyle bir çevrede yetişen birinden de bu beklenirdi zaten.
Günümüze bakıldığındao zamandan çok farklı... İnsan böyle bir çevrede yaşamın güzelliklerini unutuyor. Kitabı okuyunca bu güzellikleri hatırladım. Her ne kadar çevre böyle değilse de iyi insanların, dürüst insanların olabileceğini, her şeyin karşılıklı olmadığını, başkalarına yardımın bizden bir şey götürmeyeceğini, aksine kazandıracağın anladım. Her ne kadar zor bir dilek olsa da umarım bir gün her yer kitapta anlatıldığı gibi olur.
Yazar hakkında düşüncelerime gelince, Ahmet Yüksel Özemre’yi “Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım” adlı kitabını okuduğumda tanıdım. Gerçekten çok sevmiş ve hayran kalmıştım. Onun gibi olmak istemiştim. Hâlâ da istiyorum tabiî ki. Ayrıca A. Yüksel Özemre’nin öğrencilik yıllarındaki çok yönlülüğü bence çok güzeldi. Şimdi öğrenciler ya sadece derslere sarılıp başlarını dersten kaldıramıyorlar ya da tamamen sosyal aktivite eğlenceye veriyorlar kendilerini. Oysa Ahmet Yüksel Özemre bu alanların hepsiyle birden uğraşmış ve başarılı olmuştur. Yapamam demek işin kolayıdır. Oysa O bunu yapmamıştır. Gayretle, azimle çalışarak başarılı olmuştur. Ahmet Yüksel Özemre; çalışkan, geleneklere bağlı, dürüst, azimli, çalışan, her şeyden tat almaya çalışan bir insandır.
Günümüzde gençlere kimi örnek aldıkları sorulduğunda mafya dizilerindeki kabadayıları söylüyorlar. Çoğu bunun farkında değil belki ama bu gerçekten çok acı bir durum. Ahmet Yüksel Özemre gibi çok insan var. Bunlar dururken örnek aldıkları kişilere bakın. Bana sorarsanız, ben Ahmet Yüksel Özemre ve onun gibi insanları örnek alıyorum. Ayrıca bu güzel özelliklerini de nerden aldığını “Hasretini Çektiğim Üsküdar” kitabını okuyunca daha iyi anladım.
Ahmet Yüksel Özemre Üsküdar’da doğdu. Galatasaray Mekteb-i Sultanisini bitirdi. Üniversitelerde öğretmen olarak çalıştı. Sportif alanlarda da çeşitli başarıları vardır. İlk atom mühendisimizdir. Bildiğim eserleri “ Hasretini çektiğim Üsküdar”, “Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı”, “ Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım”. Ahmet Yüksel Özemre’nin bilimsel konularda yazılmış eserleri de vardır.
10. Aylin ÇINAR- 10 FEN A- 192:
Beni en çok Üsküdarlıların kendi aralarındaki ilişkileri etkiledi. Özellikle belirli kişilerin Attar Dükkânı’nda toplanmaları ve yazarın “rindane, hakimane, dostane” diye nitelendirdiği sohbetleri… Erkek çocuklarının sünnet düğünleri de çok renkli olurmuş. Aileler büyük masrafa girmekten kaçınmaz; fakir ya da zengin olsun çocuklarına unutmayacakları bir düğün yaparlarmış. Ayrıca kadınlara ve çocuklara karşı gösterilen saygı ve itina da günümüzle kıyaslanacak olursa etkileyiciydi. Bir kadın kahvehanenin önünden geçerken kahvehanenin içindekiler davranışlarına dikkat eder, en arsız insanlar bile bu davranışa özen gösterirmiş… Eczaneleri de bence çok farklı ve güzelmiş. Doktorlar ilacın formülünü yazar eczacı da hazırlarmış. Bu kitap bana özellikle insanlığın ve aynı zamanda dünyanın geçirdiği ve geçirmekte olduğu büyük değişimi gösterdi. Yazarın anlattığı; insanların üslupları, birbirlerine karşı muhabbetleri, yaşadıkları ortam çok özendirici ve bir o kadar da uzak geliyor. Sanırım anlattıklarına göre yazar da bu değişimi hayret ve üzüntüyle karşılıyor.
yazarın bir portresine gelince; Öncelikle edebe, ahlaka büyük önem veren biri. Gerçek dinini gerekse sosyal hayatını lâyıkıyla, haz duyarak yaşayan, çok özel bir kişilik. Ayrıca ilmi yönü de çok etkileyiciydi. Bahsettiği eski Üsküdarlı özelliklerini tamamıyla taşıdığını düşünüyorum.
Ahmet Yüksel Özemre;1935 doğumlu. Özemre ailesinin 2 çocuğundan biridir. Galatasaray Lisesi mezunu eski bir Üsküdarlıdır. Üsküdar Ah Üsküdar, Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı ve adını hatırlayamadığım birkaç eseri daha vardır. Ben bunların sadece; Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde Sekiz yılım ve Hasreti Çektiğim Üsküdar adlı kitaplarını okudum.
11. Bekir DURMAZ- 10 FEN A- 188:
Beni Üsküdar’ın balıkçıları ve Üsküdar’ın Kadınları bölümü çok etkiledi. Eskiden Üsküdar’daki balıkçılar çok dürüstlermiş. Şimdiki esnaf gibi malın kötüsünü değil iyisini satarlarmış. Vale’yi vurdukları zamanki eğlenceleri beni çok etkiledi. O zamanki Üsküdar kadınları ailesine çok düşkünmüş. İffetli ve dürüstlermiş. Şu anda eski Üsküdar Kadınları’nı bulmak çok zor. Onlar gibi iyiliksever olanlar gerçekten azaldı. Bu yazarı üzdüğü gibi beni de üzüyor. Bu kitabı okumadan önce Üsküdar hakkında pek bir bilgim yoktu. Bu kitabı ve sizin www.edebistan.com ’daki yazılarınızı okuduktan sonra bu Mübarek belde Üsküdar’ı çok daha iyi öğrendim. Okumadan önce eski halini de şimdiki gibi zannediyordum. Oysaki çok fark varmış. Nerde o eski Üsküdar denilecek kadar değişmiş. Ben bu kitapla bunları kazandım.
—Öğrenci gözüyle yazarın bir portresi: Yazar Galatasaray-ı Mekteb-i Sultani mezunu çok değerli bir şahıstır. Onun gibi yazarlarımız şu anda çok az. Edepli, kişilikli, kendini bilen, eski alışkanlıklarına ve büyüklerinden gördüklerine bağlı olan, toplumsal sorunlarla ilgilenip bunlara çözüm bulmak için uğraşan, Üsküdar’a gönülden bağlı olan bir yazarımızdır. Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım, Hasretini Çektiğim Üsküdar ve Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı yazarın bildiğim ve okuduğum eserleri. Bir de kızı Feza Özemre ile yapmış olduğu bir çevirisi olan “ Yesrib’de Bahar “ adlı kitabı okudum.
12. Murat Nurullah BALIK-10 FEN C- 223 :
Kitabın en çok etkilendiğim kısımlarından biri Üsküdar kadınlarının çok iffetli ve namuslu olmalarıdır. Onlar mahalleden ya da başka bir yerden geçerken orda içki, esrar içenler bile arkalarını dönüyorlardı. Sonra genç yaşta dul, sakat kalsalar bile kolay kolay başka biriyle evlenmiyorlardı. Hasta ziyaretlerine gidiyorlardı. Dikkatimi çeken başka bir kısım ise Üsküdar doktorlarıdır. Bunlar hastaları ücretsiz muayene ediyorlar, ilaç alamayacak kadar kötü durumda olanların ise ilaçlarını kendileri veriyorlar, hatta bir iki doktor fakir hastalara giderken yanında tavuk götürüyordu… Bir de karartmalı yıllardan çok etkilendim.
Bu kitap sayesinde eski Üsküdar yaşamı, Üsküdar’ın özelikleri, Üsküdar’da geçen zorlu yıllar gibi konularda bilgi sahibi oldum. Eski Üsküdar insanının ne kadar namuslu, iffetli, güler yüzlü, anlayışlı olduğunu öğrendim. Üsküdar’da dünden bugüne nelerin değiştiğini; Üsküdar çocuklarının Kur’an ahlakı ile yetiştiğini öğrendim ve Üsküdarlı olmanın bir ayrıcalık olduğunu anladım.
Yazarın bu kitabının dışında bir de “Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım” adlı kitaplarını okudum.
13. Sezen KAYIKÇI- 10FEN A- 238:
Kitap bir bütün olarak etkiledi beni. İçeriği etkileyici. Şimdi gördüğüm Üsküdar’ın eskiden bambaşka bir Üsküdar olması beni çok şaşırttı. Kitabın beni etkileyen noktalarına gelirsek “ Karartmalı Yıllar” ve “ İnsan İlişkileri” olduğunu söyleyebilirim. Karamalı Yılları’nda neyden etkilendiğimi soracak olursanız hemen söyleyeyim. Şehir anlaşılmasın diye tek bir ışığın bile yanmaması, insanların bu kadar sıkıyönetimde olması şimdi bulunduğumuz durumdan farklı olduğu için beni etkiledi. Değişik geldi
İnsan İlişkilerinin ise şimdiden çok farklı olması yani daha düzgün, daha seviyeli olması etkiledi beni. Kadınların eşlerine “ bey”, erkeklerin eşlerine “ hanım” diyerek hitap etmeleri şimdi kaç kişide kalmıştır. Mahalle takımı diye adlandırılan grubun bile kadınları rahatsız etmemek için içtikleri sigarayı söndürmeleri veya saklamaları, göz göze gelirde rahatsız etmiş oluruz diye yollarını değiştirmeleri insan ilişkilerinin ne kadar düzgün, belirli bir saygı çerçevesi içerisinde olduğunu göstermektedir. Başta da belirttiğim gibi kitap bir bütün olarak etkiledi beni ama bahsettiklerim biraz daha fazla etkileyenlerdendi.
Hasretini Çektiğim Üsküdar kitabı bana eski Üsküdar’ı evlerinden, insanlarından tutun kokularına, çöplerine kadar tanıttı. Bu bilgilerin yanı sıra bana dürüstlüğü, saygıyı öğretti. İnsanlar eskiden oldukları gibi şimdi de dürüst olsalar her şey çok farklı olurdu. Her yer eski Üsküdar olurdu. Kitabı okumadan önce merak etmiştim, Üsküdar nasıl bir yer ki özlem duyuluyor oraya diye; şimdi gayet iyi anladım. Eski Üsküdar’la şimdiki Üsküdar arasında dağlar kadar fark var. Ben o zamanı yaşamamış olmama rağmen, Üsküdar’ın eskisi gibi olmasını istedim. Bu kitapla insanların nasıl değişebildiğini de öğrendim. Ben o zamanki insanları örnek alıp, onlar gibi olacağım.
—Öğrenci gözüyle yazarın bir portresine gelince: Yazarı birkaç kelime ile ifade edecek olursam, hayatı boyunca hep iyi İşler yapmış, kimsenin kötülüğünü istememiş, olaylar karşısında nasıl davranması gerektiğini bilmiş bir insandır. Arkasından yetişen nesile iyi bir örnek olarak gösterebiliriz Ahmet Yüksel Özemre’yi. Hiçbir insan mükemmel değildir denilse de benim için bir mükemmellik örneği.
Ahmet Yüksel Özemre hayatı boyunca başarılı işlere imza atmış bir insandır. Bu başarılarının en başında “Atom Mühendisliği” gelmektedir. Türkiye’nin ilk Atom Mühendisi’dir. Onun eserlerinden Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım ve Üsküdar Ah Üsküdar adlı eserlerini okudum. Okuldaki yoğun ders çalışmasından dolayı ancak sizin ödev olarak verdiklerinizi okuyabildim. Yaz tatilinde diğer eserleriyle de tanışacağım. Hayatta örnek alınacak bir insan ararken, beni Ahmet Yüksel Özemre’yle tanıştırdığınız için teşekkür ederim.
14. .Kaan GENÇ- 10FEN A-201:
Yazar Üsküdar’ın her şeyine özlem duyuyor-çöplerine bile- eminim ki biz de o günleri yaşamış olsaydık özlem duyardık. Çünkü Sn. Özemre öyle anlatıyor ki insan okurken o anda kendini orada bulmak istiyor. Benim en çok dikkatimi çeken kısım balıkçılardı. Yani günümüzde sahtekârlık öyle bir yayılmış ki adam gözünün içine baka baka yalan söylemekten utanmıyor. Bildiğimiz palamutu biraz küçük olmasından faydalanarak sana çinekop diye satacak adam. Ya böyle bir utanç var mı ya… Dış ülkelerde hiç dinden imandan anlamayan adam bile helal para kazanıyor. 2 kuruş fazla kazanmak için böyle rezil yollara başvurmuyor. Yani bizim onlardan eksiğimiz yok, fazlamız var. Ne diye böyle yapmayı tercik ediyorlar aklım ermiyor. Şu güzel memleketimiz böyle üç kuruşluk insanlar yüzünden ne hallere düşüyor.
Yazarın en son, eserlerinden, Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım’ı okudum. Diğer eserlerinin tam ismi aklıma gelmiyor ama birkaç şey hatırlıyorum. Fizik hakkında bir serisi vardı. Ben de doğma büyüme Üsküdar’lı olduğum için herhalde. bu kitap, Mekteb-i Sultani’den daha çok etkiledi beni. Üsküdar’ın eski halini yaşamak isterdim.
Şöyle bir düşünüyorum da şu kadar ömrümde henüz böyle birisiyle karşılaşmış mıyımdır acaba? Pek sanmıyorum. Hiç kimse dört dörtlük değildir. Ama Ahmet Yüksel Özemre dört dörtlüğe çok yakın bir kişilik. Portresini çiz deseler övmekle bitirebilir miyim bilmiyorum. Kişiliği herkesi özendirecek bir kişilik. Tam bir İstanbul Beyefendisi… Özellikle dürüstlüğü çok ilgimi çekiyor. Ben de böyle bir insan olmak isterdim ama her babayiğidin harcı değil bu. Yazdığım kitaplarla etkilemek isterim tabi ama Allah herkese farklı yetenekler vermiş. Rızkımızla yetincez artık?

LİSELİ GÖZÜYLE “AHMET YÜKSEL ÖZEMRE” VE “GALATASARAY-I MEKTEBİ SULTANİSİNDE SEKİZ YILIM” KİTABINA BAKIŞ
Ahmet Yüksel Özemre Hocamızın
Aziz Hatırasına!..
Öğrencilerim ilk kez 2003 Yılı’nda okulumuza teşrifleri ile tanıdılar Muhterem Ahmet Yüksel Özemre Hoca’mızı…
Yaklaşık iki yıldır talebelerimize, işlenen ünite konulara paralel olarak, zümre öğretmenleri olarak, kitaplar okutuyor ve okunan kitaplarla ilgili değerlendirmeler yaptırıyorduk. Bu yıl okutulan kitaplardan iki tanesi Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre Hoca’mızın “Hasretini Çektiğim Üsküdar” ve “Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım” adlı kitaplarıydı.
Hasretini Çektiğim Üsküdar” kitabı toplumda yitirilen değerlerin yeniden inşasına bir vesile teşkil edecek mahiyette idi. Kitabın okunması vesilesiyle bir Üsküdar ve İstanbul kültürü ve görgüsünün, Üsküdarlı Olma bilincinin toplumda yeniden filizlenmesine hizmet etsin istedik. Bu düşüncelerle okuttuğumuz bu kitabın meyvelerini toplamak umuduyla diye niyazda bulunmakla yetinmeyip, elimizde haylice biriken öğrenci yorumlarını da sizlerle paylaşmak istedik. Bu vesile ile, iki ay kadar önce yitirdiğimiz Türkiye’nin önemli bir değeri olan Muhterem Ahmet Yülsel Özemre Hocamızı da rahmetle yad etme vesilesi olur inşallah. Bu tür haberlerdeki duyarlılığından dolayı başta Ömer Lekesiz Bey’e ve tüm edebistan ekibine teşekkürlerimi de sunmak istiyorum.
Galatasaray-ı Mektebi Sultanisi’nde Sekiz Yılım, adlı kitap ise küçük yaşta koyulan hedefler ve o hedefe varmadaki çabalar, başarılar, bir ömre neler sığdırılabileceği, iyi bir eğitimin nasıl verildiğinin ipuçlarını da veriyor. Hem eğitim camiasına, hem eğitimi programlayanlar, hem de talebelere ışık tutacak altın bir anahtar gibi… Tabii ki ibret alana ve gürene, yoksa köre ne!..
Rahmetli A.Y. Özemre Hocamıza öğrencilerimin yazdığı bu kitap kritiklerinden söz ettiğimde oldukça ilgisini çektiğini hissetmiştim. Fakat gerek sağlık nedenlerinden dolayı, gerekse henüz bu yorumların word formatında olmayıp yazılı kâğıdı şeklinde olması sebebiyle kendisine bir türlü vermek nasip olamamıştı. Bu yüzden gönlümde ukde olarak kalan bu yorumları şimdi siz sevenleri ve gönül dostları ile de paylaşmak istiyorum. Ne yapsak yine de bir şey yapabildik diyemeyiz bu güzel gönül insanının hatırası için… Hatırası ve sevgisi daima dipdiri olarak sevenlerinin ve okurlarının derununda yaşayacaktır!..
En güzel kritik okuyucu üzerinde kitabın oluşturduğu kazanımdır fikrinden yola çıkarak, bir uzman gözünden ziyade, bir okur gözüyle kitapların okuyucu ile buluşmasının doğurduğu serüveni görelim istedim. Zira gençlerimiz geleceğimizdir. Bakalım onlar nasıl bakıyorlar, nasıl düşünüyorlar… Geçmişi, dünü ve bugünü, Üsküdar’ı nasıl yorumluyorlar. Yazılı okumak sıkıcı bir iştir ama ben bu kritikleri okurken oldukça haz aldım… Kafamda farklı açılımlar oluştu. Umarım sizler de aynı hisleri paylaşırsınız.
Bu vesile ile okudukları kitaplarla ilgili yorumlar yazarak samimi katkılar sağlayan tüm talebelerimin hepsine de ayrı ayrı teşekkürü bir borç biliyor ve her birini muhabbetle kucaklıyorum. Allah her birini iki cihanda aziz ve aleme Feyyaz kılsın!

GALATASARAY-I MEKTEB-İ SULTANİSİ’NDE SEKİZ YILIM” ADLI KİTABIN ÖĞRENCİ YORUMLARI

— Öğrenci gözüyle “Yazarın bir Portresini çizin” dense hakkında neler söyler diniz? Sizce kimdir Ahmet Yüksel Özemre? Bu kitabın size kazandırdıkları nelerdir? Kitapta sizi en çok etkileyen kısımlar nereleridir?

1. BEYZA ÇELİK-9D- 387:
— Yazar son derece azimli, inançlı ve hırslı biri; yarıca en az zeki olduğu kadar da çalışkan ve kendinden emin… Kendisine duyduğu güven çalışmasıyla birlikte ona büyük başarılar katmış ve o da bu başarıları taşımayı bilmiş. Yani kendine duyduğu güven onu benmerkezci, ukala ve saygısız biri asla yapmamış. Zaten bu kitapta hocasına duyduğu derin saygıyı ifade ettiği bölümde anlıyoruz. Ayrıca yazar birçok spor derecesi elde ettiğinden ve uzun sürede zor bir spor olan uzun atlamayla uğraştığından atletik bir insan olduğunu ve spor yapmayı çok sevdiğini anlıyoruz. Ve yine ayrıca yazarın3.5 yıl süreyle yedi gün ( dini bayramlar hariç) daimi oruçlu geçirmesi, onun ne derece nefsini küçültebildiğinin ve ne müthiş bir otokontrole sahip olduğunun çok sağlam bir kanıtıdır diye düşünüyorum.
—Benim gözümde Ahmet Yüksel Özemre Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi mezunu, Türkiye’nin ilk atom mühendisidir. Ülkemizi yurtdışında birçok konferansta temsil etmiş, İstanbul Ünv.’de profesörlük yapmış, TÜBİTAK başkanlığı yapmış önemli bir bilim insanıdır. Benim bildiğim diğer eserleri; Üsküdar Ah Üsküdar, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı, Çernobil Komplosu, Türkiye’nin Çernobil Çilesi… Şu an sadece “Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım”, adlı kitabını okudum.
—Bu kitabın bize kazandırdıklarına gelince; Ben bu kitabı okumadan önce ne kadar küçük çaplı şeyler bildiğimi ve çoğu insana göre ne kadar geride olduğumu düşünüyordum. Bu kitap da bendeki bu düşünceleri İyice pekiştirmiş oldu. Yazarın örnek hayatından çalışmanın faziletini, kendine güven duymanın getirilerini, yeteneklerin geliştirildiğinde bir deha ortaya çıkabileceğini, doğru bildiğim bir şeyin arkasından ne pahasına olursa olsun koşmam gerektiğini ve tabii ki tekrar tekrar ne kadar geride olduğumu ve neredeyse hiçbir şey bilmediğimi anladım. Ayrıca kitapta imanı tam olan bir insanın zor zamanında Allah’ın nasıl yardımda ve lütufta bulunduğunun da apaçık kanıt vardı. A.Y.Özemre’nin sene sonu bitirme sınavlarını verirken Matematik’te hocasının ona karşı haksızlığı üzerine yaşadığı anlar oldukça etkileyiciydi.
—Kitapta beni en çok etkileyen kısımlar, yazarın hocalarıyla giriştiği münakaşa kısımlarıydı. Yazarın hiç korkmadan, çekinmeden doğru bildiği şeyleri savunmasına hem şaşırdım hem de imrendim. Doğrusu benim için kendinden emin, özgüveni tam, hatta bir parça da gözü kara davranmıştı yazar ama ben olayın daha kötü yerlere gitmesini beklerken, lehine sonuçlanması, hatta sonuçta haksız durumda kalanın hocası olması ve yazarın kendi hakkını argo tabirle söke söke de olsa almış olması beni etkiledi.
Ama kitapta bundan başka beni büyüleyen unsurlar da var. Bir diğeri ise okulun çalışma disipliniydi ki söylenmeden geçilemeyecek kadar önemli bana göre… Senelerce altında yaşadığı o muhteşem çalışma disiplinine ( sabah erken kalkma, ağır dil eğitimi, sabah etütleri, gece çalışmaları) resmen büyülendim.

2. NARİN KOÇAK- 9D- 345:

— Öğrenci gözüyle “Yazarın bir Portresini çizin” dense hakkında neler söyler diniz? Ve sizce kimdir Ahmet Yüksel Özemre? Bu kitabın size kazandırdıkları nelerdir? Kitapta sizi en çok etkileyen kısımlar nelerdir?
— Yazar çalışkan, azimli, istediğini yapabilmek için bir şeylerden mahrum kalmayı göze alan, iradeli ve güzel ahlaklı, toplumumuza çok şey katmış birisidir.
Ahmet Yüksel Özemre Türkiye’nin ilk Atom Mühendisi ve Teorik Fizikçisidir. Ah Şu Atomdan Neler Çektim, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı, Çernobil Komplosu; Üsküdar Ah Üsküdar, Türkiye’nin Çernobil Çilesi adlı kitapları vardır. Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım ve Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı adlı kitaplarını okudum ve Üsküdar’ın büyüsü içinde kayboldum diyebilirim. Çok akıcıydı. Arkadaşımdan almıştım bu kitabı.
—Bu kitabın bize kazandırdıklarına gelince; Ben gerçekten bu zamana kadar lay lay lom yaşadığımı anladım. Aslında bizler gerçekten kalbimizle, inancımızla çalışsak bu ülkeyi çok daha iyi yerlere getirebiliriz. Güzel ve herkesin okuması gereken bir kitap… Benim de artık hedefim Ahmet Yüksel Özemre’nin külliyatını bitirmek.
—Kitapta beni en çok etkileyen olayları şöyle sıralayabilirim: “Bizim yaşadığımız dönemi geçmişe göre kıyaslarsak, insanlarımız ekonomik açıdan olsun, aile yaşamı olarak olsun çok daha rahat. Bu dönemde bile kitaba verilen paranın gereksiz olduğunu düşünen o kadar çok insan var ki çevreme bir baktığımda hayret ediyorum. Ahmet yüksel Özemre, o zamanlarda harçlığını biriktirerek ( hem de harçlığının az olmasına rağmen) sürekli kitap alması, (adlılarını da süs olsun diye rafa atmıyor), okuması, özümsemesi, iyice anlayarak hazmetmesi o bilgileri… Sürekli okuyor, anlamaya çalışıyor… Bir de kendimle veya çevremle kıyasladığım zaman gerçekten insani özelliklerimizi kendimizi zorlayacak kadar kullanmıyoruz. Oysa A.Yüksel Hocamız sürekli bir şeyler öğrenme, kendini geliştirme çabasında; yani gerçekten etkileyici… Ben bu noktada gerçekten kendimi kınıyorum…”
Bir başka etkilendiğim mevzu ise şudur: “ Günümüzde şöyle bir anlayış var; Eğer çalışkan, sürekli kendini geliştiren bir insan olmak istiyorsan hayattan elini eteğini çekeceksin, kitapları hatim edeceksin gibi yanlış bir tabir var. Hâlbuki Ahmet Yüksel Özemre öğrencilik hayatında, kişilik olarak ve arkadaş çevresinde gayet başarılı bir insandır. Özellikle öğrencilik hayatındaki başarıları küçümsenecek başarılar değil… Neyse benim demek istediğim bu kadar başarılı olurken aynı zamanda birçok spor aktivitelerinde de üstün başarı göstermiş. Bu da etkileyici bir husus... Yani halk içerisindeki bu kanının yanlış olduğunun ispatıdır. Ayrıca bu kitaptan sadece biz öğrencilerin ders almamız gerektiğini düşünmüyorum. Büyüklerimiz de okumalı… Gerçekten insanın hedef koyması doğrultusunda iyi ve etkileyici bir kitap... Ben anneme de verdim okuması için. O da şu anda okuyor.”
Etkilendiğim başka bir olay da şöyle: Bizler zor bir iş görünce, of puf edip zorluklardan kaçıyoruz. En küçük örneklerinden verecek olursam kendi adıma ben İngilizce Dili’nin kurallarını, gramerini biliyorum fakat pratiğim olmadığı için akıcı bir şekilde hayatıma sokamıyorum. Fakat, Ahmet Yüksel Özemre’nin hayatına baktığımda 12-13 dil biliyor.
Bunlardan 5 tanesini çok iyi biliyor. Bu Diller; Almanca, İngilizce, Fransızca İspanyolca ve İtalyanca. Şöyle bir düşündüğümde, ben 4. sınıftan beri İngilizce Dersini görüyorum ama hala çok iyi ve akıcı değil. Demek ki ben o kadar azim gösterememişim. Çünkü gerçekten A. Yüksel Özemre bunca zaman içinde neler katmış hayatına ve toplumumuza… O istemiş, amaçlamış ve yapmış. Elbette ben Özemre Hoca kadar kısa sürede çok çok iyi şeyler yapamam ama en azından daha çok gayret göstermem gerektiğini anladım. Hele 12–13 Dili söyledikçe sanki beynimde bir fırtına kopuyor. Bu gerçekten çok güzel bir şey…

3. MİRAÇ YILDIZ 9D- 344

Öğrenci gözüyle “Yazarın bir Portresini çizin” dense hakkında neler söyler diniz? Ve sizce kimdir Ahmet Yüksel Özemre? Bu kitabın size kazandırdıkları nelerdir? Kitapta sizi en çok etkileyen kısımlar nelerdir?

Kitapta beni çok fazla etkileyen bir kısım yok. Ama birkaç tanesini yazmak gerekirse ilk olarak, Prof.Dr. Ahmet Yüksel Özemre’nin çok azimli birisi olarak 2 Üniversite bitirmiş ve 12 tane dil biliyor olması beni çok şaşırtmıştı. Nasıl azim etmiş ve o kadar büyük başarılara ulaşmıştı. 12 tane dil öğrenmişti. Gerek Kâbe İle Konuşan Adam, gerekse bu kitap hem dinini güzel bir şekilde yaşamak hem de ilim öğrenmeye ve bilime karşı bu kadar azimli olması ve pek çok konuda bilgili oluşu beni çok etkiledi.
Yazarın bir portresini çizmek gerekirse ilköğrenim hayatından başlamalıyım, sonra Lise ve Üniversite. Sonra Bilim ile ilgili çalışmaları ve en son olarak da yazarlıktaki başarıları… Başarılı bir eğitim öğretim hayatı geçirmiş. Türkiye’deki ilk atom mühendisi sıfatını taşıyan ve de Yazarlıktaki çok başarılı eserleri ile çok başarılı bir geçmişinin olduğunu görüyoruz. Bana sormak gerekirse Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre’yi dünyaca ünlü bilim adamlarından hiçbir farkı yok. Gerek zekâsı, gerek bilime ve insanlığa katkısı açısından olsun… Yaşantısı bunları açıkça ortaya koyuyor.
Bu kitap bana böylesine başarılı bir eğitim hayatı geçirmiş birisinin hayatını öğrenmemi sağladı. Böyle bir kitabı okurken acaba ben de onun gibi olabilir miyim, benim de öğretim hayatım başarılı geçebilir mi? Ben de dünya çapında örneğin atomla ilgili çalışmaları olsun, insanlığa kazandırdıkları olsun, onun gibi tanınabilir miyim gibi düşünceler geçiyordu içimden. Bana kazandırdıkları ise, başarıya ulaşmak için kendime bir hedef koymam ve o hedefe ulaşabilmek için var gücümle mücadele etmem gerekliliğini anlamam oldu. Bu kitabı dışında çevirmiş olduğu Yesrib’de Bahar adlı kitabını da okudum.

4. ENES AKDEMİR-9D-374

— Öğrenci gözüyle “Yazarın bir Portresini çizin” dense hakkında neler söyler diniz? Sizce kimdir Ahmet Yüksel Özemre? Bu kitabın size kazandırdıkları nelerdir? Kitapta sizi en çok etkileyen kısımlar nereleridir?
—İçindekileri belli etmeyen, ani parlamaları olan, kararlarını hemen verip o anda uygulayan, kitap ve okuma aşkıyla yanan ama bazı şeylerde zamanını boşa harcamayan biridir. Portrede bunları ne kadar yansıtabiliriz bilemiyorum.
Benim gözümde Ahmet Yüksel Özemre Okul hayatı birinciliklerle geçmiş bir atom mühendisidir. Aynı zamanda gençliğinde atletizm de yapmıştır. Birçok rekorlar elde etmiştir. Yazarlık da yapmaktadır. Ayrıca Lise ve Üniversitelerde öğretmenlik yapmıştır. Bazı eserleri: “Üsküdar Ah Üsküdar, Akademik Yıllarım, Üsküdar’da Bir Atar Dükkânı, Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım.
Okuduğum yalnızca üzülerek belirtmeliyim ki Galatasaray-ı Mekteb-i Sultanisinde Sekiz Yılım.
Bu kitabın bize kazandırdıklarına gelince; N. A. Anadolu Lisesi’ne sonunculuk ile girdim. Bu durum okula başladığımda bende karamsarlık uyandırdı. Kendimi hep diğerlerinin yanında silik gördüm. Ama bu kitabı okuduktan sonra bunun böyle olmadığını gördüm. Ahmet Yüksel Özemre okulda ikinci olurken öğretmenin baskılarıyla 1. olmaya başlamış. Ama eğer Yüksel Bey’in kapasitesi olmasaydı; daha fazla çalışmasaydı 1. olamayacaktı. Ben de kendimde bunu gördüm. Benim kapasitem onlarla denk. Eğer daha fazla çalışırsam onları geçebilirim. Bu yüzden teşekkürler sana AHMET YÜKSEL ÖZEMRE

Kitapta beni en çok etkileyen kısım Yüksel Bey’in okulda 2. olurken Öğretmeninin baskısıyla 1. olmuştur. Ama Yüksel Bey’in zaten 1. olma kapasitesi vardır. Bu kapasiteyi kullanmaması bana kendimi hatırlattı. Ben de kendimin kapasitesini kullanmadığımın farkına vardım. Bu yüzden beni çok etkiledi. Kitapta diğer etkilendiğim şey yazarın 3.5 sene yalnızca bayramları hariç her gün oruç tutabilmesiydi. Bu yazarın nefsini kontrol altına aldığını ve çok sabırlı olduğunu gösterir. İnşaAllah bunlar bize de nasip olur.(Âmin!)

Kitapta etkilendiğim diğer bir konu ise, bir gün hocasının “ Vatan haini kimdir?” diye bir sorusu, cevapları duymadan bile beni çok etkiledi. Bunu neden sorduğunu anlamamıştım. Ama yazar cevabı doğru verip, öğretmenin evet doğru, vatan haini işlerini ve devlete karşı görevlerini yapmayandır. Sizin göreviniz derslerinize çalışmak” deyip açıklayınca bu soru bende ayrı bir şey uyandırdı. Bu beni o kadar derinden etkiledi ki sınavda iken derinlerden öğretmenin yardımıyla çıktım.

5. MUSTAFA YILMAZ -10 TM-A 261:

Kitap Ahmet Yüksel Özemre Hocamızı benim aradığım idol koltuğuna oturtuverdi. İlerde iyi bir yere gelebilmek için çabalamaya karar vermemi sağladı. Daha önemlisi o mevki de nasıl faydalı işler yapabileceğimi gösterdi. Özellikle de Milli Eğitimle alakalı bir mevkide bulunursam bu kitap rehberim olur. İyi bir eğitim nasıl verilir nasıl alınır bunu öğrendim. Ve diğer okullarda neler verilemiyor ya da alınamıyor onu gördüm. Her okul Galatasaray Lisesi gibi debisi yüksek bir nehir olmalı. Ancak bu sayede vatan, millet yükselir ve yücelir. Ayrıca kitap hayattaki zorluklara rağmen neler yapabileceğimi anlattı bana. Bütün olarak etkiledi.

Dürüstlüğü, cesareti, adaleti, insan gibi insan oluşuyla örnek aldığım biri. Çok isterdim Hocama talebelik edebilecek nitelikte olmayı tıpkı onun gibi… Bunun gibi nice özendiğim, etkilendiğim nitelikleri vardır. Öncelikle Ahmet Hocamız gıdığına kadar dolu bir insan. Ayrıca isabetli sorular sorma isabetli cevaplar arama, kararlılık, özgüven gibi bir sürü iyi niteliği bu okuldan almıştır. Bu sekiz yıl insanın hayatının en güzel sekiz yılı olsa gerek. Kardeşlik, dostluk, saygı, hoşgörü çerçevesindeki arkadaşlıklar kimi etkilemez ki. Okuldan mezun olanlar yine yüksek mevkilere gelebiliyorsa bu eğitim hala devam ediyordur.
ilk önce Enderun mektebi olarak temelleri atılan Galatasay Lisesi Osmanlı yönetiminde etkili olan yöneticiler yetiştirmiştir. Ancak zamanla Cumhuriyetle birlikte adı Galatasaray Lisesi olmuştur. Bu lise günümüzdeki gibi, azınlıkların milliyetçilik duyguları ile girdiği yabancı okullardan çok farklıdır. Günümüzde bu okulların Türkleri cephe alan insanlar yetiştirmek gayesinde olduklarını düşünüyorum…

Galatasarayı ile okulumuzun eğitimini karşılaştıracak olursam, diğer liselere göre oldukça iyi bir konumda olmasına rağmen ben bu kitapta tanıdığım Galatasaray Lisesi ile bizim Anadolu Lisemizi kıyaslayamam. Galatasarayı Lisesi’nin stratejik, fiziksel konumu herhalde oradaki öğrencilere bir yalının sahibiymiş hissini yaşatıyordur. Yunusları izlerken kütüphanede araştırma yapmak bambaşka olsa gerek.

Tüm bu güzellikleri bir kenara bırakıp eğitimine bakacak olursak, bu konuda karşılaştırma yapmaya dilim varabiliyor ufak ufak. Galatasarayı Mekteb-i Sultanisi kökeni nedeniyle lisemizden ve diğer liselerden çok farklı. Çünkü ilk hali Enderun Mektebi’dir. Bunun anlamını biliyoruz. Ülkeyi buradan mezun olan insanlar idare ediyordu. Böyle bir mektebin devamı olan lise de elbette çok farklı olacaktır. Dersler Fransızca görülüyor. Yani yabancı dil süper. Hocaların ana dili ile okuttuğu yabancı dil aynı. Saymakla bitmez iyi tarafları ancak bana göre şu eksikleri var; haftada sadece 2’şer saat Matematik ve Türkçe görüyorlar. Çok yetersiz. 24 saat Fransızcayı azaltıp diğer derslere biraz daha yer verilmeliymiş. Bizim okulumuz hazırlık sınıflarında aynı hatayı yapıyordu ancak bu bakanlıkla ilgili. Fakat diğer sınıflarda okulumuz ders saatlerinin dağılışı yönünden oldukça iyi. Tabi bu da bakanlıkla alakalı… Bunun yanı sıra Özemre Hocamız lisedeki öğrencilerin nasıl bir kardeşlik duygusu beslediğinden bahsetmiş. Okulda hoşlanmadığını söyledikleri arkadaşlarının hayatta gizli ya da aşikâr nasıl yardımlarına koştuklarını yazmış. Bu yönüyle Galatasarayı Lisesi beni çok etkiledi.
Bu yılki Tarih dersinin bize kazandırdıklarına gelince, sınıfta öğrencilere sorumluluk verip onları araştırmaya teşvik ederek, sunum yaptırılmasının çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca okutulan kitapların her cümlesiyle ufkumuzu genişlettiğine inanıyorum. Bunların yanında dağıtılan testler ve dipnotlu konu anlatımı kolaylık ve kalıcılık sağlıyor.

6. Enes KAYA 11 YTA

Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre 1953- 54 yılı Mekteb-i Sultaniye’de eğitim gören bir öğrencidir. Okuduğumuz kitapta kendi hayatını anlatmıştır, anılarını paylaşmıştır. Şu an bulunduğu yer kendi alanının en iyisi. Bu bir tesadüf olamaz. Belli bir azimle çalışmayla oraya gelmiştir. Okuduğu Lisede çok farklı kültürden insanlar olduğu için iyi ile kötüyü kendi başına ayırt etmeyi öğrenmiş ve sağlam bir karaktere sahip olmuştur. Daha lise çağında acıyı ve tatlıyı tattığından mütevellit okuldan mezun olduktan sonra da hayatında başarıya koşmuştur. Şu anda bulunduğu nokta da bunu en iyi göstergesi olsa gerek.

Bu kitapta beni en çok etkileyen olay, A.Yüksel Özemre’nin haklı olduğunu düşündüğü konularda sonuna kadar savaşması, hakkını akıllı yollarla aramasıdır. Öyle ki bir hocasıyla arasında geçen diyalogda hocası onu kovuyor, o ise haklı olduğunu söyleyip hocasının gitmesini söylüyor. Bir diğer olay ise Cem olayında Papaz ile Cem Sultan arasında geçen ahlak dışı konuşmalar ve Hıristiyan dünyasının karanlık yüzü… Etkilendiğim diğer bir olay Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre okulunda çok başarılı bir öğrenciydi. Fakat bir türlü okul birincisi olamıyordu, sürekli ikinciydi. Bu başarısı sadece derslerde değildi. Atletizmde de birçok başarıya imza atmıştır. Bu başarıları kendi okulundan değil BJK’ dendir. Çünkü tıfıl olduğu gerekçesiyle hocası onu atletizm takımına almamıştır.

Osmanlı Devleti Duraklama Devri’nin ilk başlarında Avrupai

SEVDA

1970 yılında Kırklareli'nin Pınarhisar İlçesi’nde doğdu. Lüleburgaz Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesi’ni bitirdi. 1992 yılında Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını 2014 Yılı’nda Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Tarihi Ana Bilim Dalı, Yeniçağ Bilim Dalı’ndaki “Yüksek Lisans” Eğitimini “ 15/3 No.lu Dubrovnik Düveli Ecnebiye Defteri: (H.1057-1073/M.1647-1663) (İnceleme Metin) adlı teziyle tamamladı. Yazar SEVDA DIRAGA CANBAZ 1992 Yılı’ndan beri Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Tarih öğretmenliği görevini sürdürmenin yanı sıra İstanbul Üniversitesi Siyasal bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okumaktadır.

Sahasındaki bilgi birikimini öğretmenlik tecrübesiyle de pekiştirme gayretindedir. Alan bilgisini, bu sahada yaptığı okuma ve araştırmalarla sürekli geliştirmiş ve canlı tutmuştur. Özellikle tarihî bilgilerin daha ilgi çekici, anlaşılır ve herkes tarafından okunabilir hâle getirilebilmesini ve İstanbul Kültür Bilincini gençlere aktarmayı kendisine amaç edinmekte ve bu konuda yazılar yazmakta olan yazar, bu yazılarını mekânla bütünleştirmek amacıyla kültür gezileri için yurt dışında yaklaşık 30’a yakın ülkeye geziler yapmıştır. Bu gezilerinde öncelikle Osmanlı Coğrafyasını dolaşmayı amaç edinerek bu birikimini yazılarına aktarma gayretindedir. 

Canbaz, mesleği gereği lise düzeyindeki gençlere tarihi ve bu yolla kültürümüzü öğretmek ve sevdirmek amacıyla “Bir Kardeşlik Ülkesi” isminde bir kitap telif etmiştir. Fütüvvet kültürünün ele alındığı bu eserden sonra ikinci kitabı “Hikâyelerle Deyimlerimiz” Damla Yayınları tarafından basılmıştır.

Farklı dergilerde yazıları olan Canbaz’ın, “Anton Çehov’un Kırk Dört Yılı” başlıklı makalesi ise Hece Öykü dergisinde yayınlanmış (İki Aylık Öykü Dergisi, (2006): 162-8) ve bu makale uluslararası bir yayın taramasında yer almıştır (MLA International Bibliography, Web. 14 Apr. 2010.)

Çeşitli dergilerde çıkan yazıları ve basılan “Bir Kardeşlik Ülkesi”, “Hikâyelerle Deyimlerimiz” adlı kitaplarıyla tanınan Sevda DIRAGA CANBAZ, öğretmenliğin yanı sıra teorik konuları, ilmî usullerle birleştirip edebi ve orijinal ürünler vermek amacıyla halen yazı çalışmalarının yanı sıra Uzman Tarih Öğretmeni olarak MEB’deki görevine devam etmektedir.

Daha fazla görüntüle