X. yüzyılda kaleme alınan Şehname, Firdevsi'nin naif ve pek çok yerde feminen tasvirlerine rağmen çok güçlü erkek karakterler çizmesiyle dikkat çekicidir. Asıl itibariyle İran tarihini bir destan şeklinde anlatan Şehname; Keyumers, Siyamek, Huşeng, Tehmurs, Feridun, Sam, Bijen, Sâve, Hûman, Keyhüsrev, Gûderz, Siyavuş, Keyhüsrev, Gostehem, Lehhâk, Feriborz gibi sayısız kahramanla öne çıkar.
Kahramanların en belirgin özelikleri savaşçı olmalarıdır. Fakat bu basit bir savaşçılık ve kahramanlık değildir. Erkek çocuk doğar doğmaz daha anne sütündeyken ona giyeceği taç, oturacağı taht, sahip olacağı hazineler bir bir işlenmeye başlar. Üç yaşındaki çocuk sülalesinin değerini bilen, toplum içindeki konumunu öğrenmiş ve üstleneceği sorumluluk bilincini güçlü bir şekilde kendisinde hisseden bir erkek evlattır.
Savaş meydanına çıkması ok, yay, mızrak, gürzle tanışması üç yaşından sonraya tekabül eder ki artık toplum o çocuğu bir erkek olarak görüp, meydanda göstereceği başarı ile onu onurlandırır.
Altı yaşında bir erkek evlat, artık bir statü sahibidir. Elinde iri gürzü kınında kutsal kılıcı başında sülalesinin duasıyla duran tacı ile erkek evlat, soyunun temsilcisidir.
Göçebe toplumların böyle kahraman erkeklere duyduğu ihtiyaç erkek figürünün asırlar boyunca kahramanlıkla özdeşleşmesini gerektirmiştir.
Fakat göçebe toplumun kadınlarında da benzer kahramalık fenomenlerini görmek mümkün. İpekler içerisinde binbir nazla büyüyen selvi boylu ay yüzlü kiraz dudaklı misk kokulu gözü gün yüzü görmemiş kadınlar savaş meydanlarında kahramanlık gösteren bu erkeklerden pek de geride değillerdir. Özellikle Türk uygarlıklarına baktığımızda savaşçı erkeklerle izdivaç yapan kadınların da benzer güçlere sahip olduğu görülmektedir. Bu konuda en belirgin örnek Manas Destanı'nın romantik bölümlerinden biri olan, Kanike ile Manas'ın meydana çıkıp güç gösterisinde bulunarak birbirlerini denemeleridir.
Kahramanlık devrinin erkeklerinde aşk figürü de kahramanlıktan ayrılmaz bir bütündür. Zal, Rudabe'ye ulaşabilmek için büyük kahramanlıklar sergilemek aklını kullanmak, meydanlarda başarılı olmak zorundadır. Rudabe'nin beklediği sevgili de ancak bu kahramanlıklarla kuşanmış bir erkektir. Aynı şey Kavus'ta da Rüstem'de de Siyavuş'ta da Keyhüsrev'de de geçerlidir.
Kutsal değerler için gösterilen kahramanlığın yanına aşk için gösterilen kahramanlıklar da eklemlenir ve bu durum, hayatın bölünmez bir parçasıdır.
KARİYERLER ÇAĞINDA ERKEK
Kahramanlığın günümüzde evrim geçirdiğini söyleyebiliriz. Yine erkekle ilişkilendirilen kahramanlık, "piyasa kriterleri" çerçevesinde kutsal hale gelir. Erkek çocuk, küçük yaşlardan itibaren piyasada karşılaşacağı zorluklar, avantajlar, riskler menfaatler üzerine bina edilen bir anlayış içinde büyütülür. Kariyerin tek hedef olarak gösterilmesi küçük kahramanın egosunu tatmin eden ve benmerkezciliğini besleyen en güçlü fenomendir. Eğitim hayatı boyunca da çocuğa piyasa değerleri içerisinde kahramanlıklar göstermesi başarılara imza atması sınırlarına sığmaması herkesi alt etmesi tek ve ulaşılmaz olması aşılanır. Onun tahtı, tacı, gürzü, mızrağı; üzerinde yaşadığı topraklarda ve dünya çapında göstereceği kariyer derecesiyle özdeşleşmiştir.
Günümüz savaş meydanı artık piyasadır. Kahraman bütün teçhizatını kuşanarak meydana çıkacak ve rakiplerini alt edecek donanımın peşinde koşmaktadır.
Taksim metrosunun Osmanbey istasyonunda duvarda bulunan mozaik tablo çoğumuzun dikkatini çekmiştir. O tablo bir av tablosudur. Bir ormanda avlanan erkeklerin, avlayış biçimlerindeki artistik hareketler, kurnaz teknikler ve büyük bir karmaşaya meydan vermeden süren av ritüelleri vardır. Aynı tablonun, değişmiş figüranları ile günümüzde Taksim metrosunun üstünde aynen devam ettiğini söylemek mümkündür.
Erkeklerin yine kahramanlık peşinde koşarak "kariyer" sevdalılarına dönüştüğü bu çağda kariyer; siyah çantanın içindeki önemli evraklar, iş görüşmeleri, ihale dosyaları, projeler kabarık cv'lere eklenen kahramanlık gösterileridir. Bu çağın erkekleri bu bakımdan birer yırtıcı aslan gibi kariyerlerinin peşinde koşarak kahramanlıklarına kahramanlık katmaktadırlar.
Kanike'nin asırlar önce meydanda Manas'a karşı gösterdiği kahramanlığın şimdiki mirasçıları olan kadınlar ise, erkeklerden bazı alanlarda açık ara önde olmanın hazzını yaşarken, elde edilmesi gereken tek şey kahramanlık (kariyer)dir.
Çağımızın kahraman erkeklerinin kariyer meydanında gösterdikleri başarılardan aşkın da nasiplendiğini söyleyebiliriz. Aşk, gösterilen kahramanlıktan sonra hak edilen bir ödül gibi altın tepside erkeğin önüne sunulan bir avdır. Erkek bunu, gösterdiği baaşarıyla hak etmiştir. Ne kadar kahramansa o kadar iyi aşka sahip olma hakkını da elde etmiş sayılır.
Kadınlar da bunun farkında olmalılar ki savaş meydanında gösterdikleri üstün başarılardan dolayı günümüz kahramanlarına yiğitliklerinin bir nişanesi olarak kendilerini takdim etmenin yoğun çabası içindedirler. Savaş meydanındaki pornografiyi, görünme arzusunun kabarık iştahını başka türlü açıklamak mümkün değildir.
Şehname gibi mitolojik, yer yer romantik çoğu zaman dramatik bir destan külliyatının beni götüreceği yer tümüyle ironi mi olmalıydı?
Taksim metrosuna yolunuz düşerse o devasa mozaik panoya bakıp Şehname'deki anlatıların günümüzde nasıl bir ironiye dönüştüğüne, bizi acı acı gülümsettiğine şahit olabilirsiniz.
(edebistan temmuz 2011)