Bilindiği üzere sosyolojide toplumun temeli olarak aile tarif edilir. Bu benzetmeden hareketle toplumların ruhi temeli ise ilahi olsun batıl olsun din kaynaklı manevi ruhtur. Bu ruhun somutlaşmış şekli o toplumun dilidir. Bu dilin esası ise temelde toplumun ruhunu yansıtan isim, kelime ve sözcüklerdir.
Bir toplumu bozmak istiyorsanız öncelikle onun ruhunu bozmalısınız. Ruhu bozmak için ise toplumun diliyle oynamalısınız. Dil ile oynamak için de kelime, sözcük ve isimlerden başlamalısınız.
Bu başlangıçla dilimize müdahaleyi hatırlatmakla birlikte burada asıl üzerinde duracağımız dil meselesi değil ‘Mehmet’ isminin serencamıdır.
Katılmayanlar olabilir ancak ‘Mehmet’ isminin asıl kaynağı Peygamber Efendimizin ismi ‘Muhammed’dir.
İslam oluştan itibaren Türkler özellikle çocuklarına isim vermede Peygamberimizin ismini direk ve olduğu gibi kullanıp telaffuz etmemişlerdir. Zira Peygamber’e olan sevgi, saygı ve muhabbetten ötürü bu sevgide, saygıda, muhabbette boş bulunup kusur ederiz hassasiyeti bu yaklaşımı sonuç vermiştir.
Ebeveynin çocuğa kızıp öfkelenmesi ve bu öfkeyle gelecek uygunsuz ifadeler geçmiş Müslüman Türk toplumunda Peygamber’e saygısızlık olarak görülmüştür. Elbette Peygamber’in isminin kullanılmaması da doğru değildir. İşte bu noktada Muhammed ismini kendi telaffuzlarıyla kullanmışlardır. Yüce dindar milletimizin bu hassasiyeti bütün dini değerleri telaffuzlaştırıp sembolleştirmiştir. M.Ü İlahiyat Fakültesi hocalarımızdan Doç. Dr. Emin Işık bir derste bu hassasiyeti anlatırken ‘Arapların bayraklarına kelime-i tevhidi yazı ile yazdıklarını Türklerin ise bunu ay ve yıldızla sembolleştirdiklerini’ ifade etmişti.
Arap alfabesiyle Muhammed isminin yazılışı ile Mehmet isminin yazılışı aynıdır. Yeni İslam oluşta atalarımız Osmanlı dönemi de dahil bunu ‘Mehemmed’ şeklinde telaffuz etmişlerdir. Günümüze ise ‘Mehmet’ şeklinde gelmiştir. Mehmetçik kelimesinin kaynağı da aynıdır.
Geçmişte Anadolu’da açıkladığımız sebeplerden Peygamberimizin isminin orijinal kullanımına neredeyse rastlanmaz.
Direk telaffuzuyla kullanımı, söylenmesi, yazılması günümüzde yaygınlaşmıştır. Tek veya birleşik bir isimle yeni nesle geçmiş toplumsal ince hassasiyeti kaybetmiş ebeveynlerce ince bir riya ve övgü anlayışıyla çokça konulur olmuştur.
Geçmişte dine, Peygamber’e saygı hassasiyeti önde iken günümüzde övgü, övünme, gösterme hassasiyeti öne çıkmıştır. Öz ve ruh unutulmuş adeta bir kenara itilmiştir. Ebeveynin başkalarına karşı çocuğunu övgüsü onu başarılı kılmadığı gibi geçmiş hassasiyeti bırakıp ‘Muhammed’ isimlerinin yaygınlaştırılması çocuğu ve ebeveyni dindar kılmamaktadır.
Eğitimci olarak çok sayıda ‘Muhammed’ ismiyle karşılaştığımız çocukların hemen hiçbirinde dini değerleri ve saygıyı bırakalım normal ahlaki değerlerde bile çokça zafiyetler görüyoruz.
Maalesef her hususta görsele ve şekilciliğe doğru giden bir toplum oluyoruz. Esasta toplumda bu öz vardır. Ancak Selçuklular ve Osmanlılar derin bir vukufiyet kaynaklı gösterdikleri hassasiyetle bu yanlışa girmemeye özen göstermişlerdir.
Anadolu insanında tezahür eden dine bağlılık ve Peygamberimize olan saygı ve sevgiden dolayı hurma çekirdeğine gösterilen saygı hassasiyetini yitirmişsek tek çocuklarımızın değil her yeri ‘Muhammed’ ismiyle donatsak da artık bize hayat veren ruhu kaybetmişizdir.