Menu
IŞIKLARIN KISIMLARI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • IŞIKLARIN KISIMLARI

IŞIKLARIN KISIMLARI

Işık, zatında ve zatına ışık ve zatında ama başkasına ışık olmak üzere iki kısma ayrılır. Arazî ışığın(1) bir başkasına ışık olduğunu bilioruz. O halde arazî ışık zatında ışık olmakla birlikte zatına ışık değildir, çünkü varlığı başkası sebebiyledir. Alacakaranlık cevher ise, bildiğimiz gibi, ne zatında ne de zatına apaçıktır.

Dirilik bir şeyin zatına apaçık olması, diri de idrakli ve fail olandır. İdrakin ne olduğunu zaten biliyoruz(2). Fiilin ışığa nispeti de açıktır, çünkü ışık zatı ile taşar. O halde saf ışık diridir ve her diri olan da saf ışıktır. Alacakaranlık cevher de zatını idrak etseydi, o da zatına ışık olur, karanlık cevher olmazdı.

Bir berzah veya alacakaranlık cevher, berzah ve cevher olduğu için diriliği ve bilmeyi gerektirseydi, bütün berzah ve karanlık cevherler için aynı durum söz konusu olurdu ki, bu doğru değildir. Alacakaranlık cevherin canlılığa ve bilmeye bir eklenti heyet sebebiyle sahip olduğu farz olunsa, aynı durum geçerlidir <alacakaranlık cevher o eklenti heyeti alacakaranlık cevher olduğu için gerektirseydi, diğer bütün alacakaranlık cevherler de o heyeti gerektirirdi ki, oysa böyle bir şey söz konusu değildir>. Dahası heyet, bir başkası için var olduğundan dolayı, kesinlikle zatına ve berzaha apaçık değildir. Öte yandan berzah zatında alacakaranlıktır ki, bu durumda ona bir başkası nasıl apaçık olur? Çünkü bir şeye bir başkasının apaçık olması için, o şeyin kendisi ilk önce zatında zatına apaçık olmalıdır. Heyet ve berzah ise zatlarına apaçık olmadıklarından, birbirlerine de apaçık olmazlar ve ikisinden bir zatına-apaçık-olan hasıl olmaz. Ayrıca heyet bir başkası sebebiyle var olduğundan, heyetten ve berzahtan zatıyla kaim bit şey de çıkmaz. Bu ikisinden zatıyla kaim olan sadece berzahtır. O halde ikisinden birisi zatını idrak edecek olsa, o da olsa olsa kendine ait zatı olan olabilir ki, o da berzahtır, çünkü heyet ve berzah bir değil iki şeydir. Ancak berzahın da zatında <zatına> apaçık olmadığını biliyoruz.

Bir başka açıklama: bir şey, başka bir şeyi, daha başka bir şeye apaçık kılabilir. Nitekim mahalle arız olan ışık böyledir <Işık, bir duvarı, bir insana apaçık kılabilir>. Ancak ikinci şeyin üçüncü şeye apaçıklığı, ikinci şeyin kendi zatına apaçık olmasını gerektirmez <İnsanın duvarı idraki, duvarın kendi kendisini idrak etmesini gerektirmez>. Bir şeyin, başka bir şeyi, daha başka bir şeye apaçık kılabilmesi için, üçüncü şey ilk önce kendi zatına apaçık olmalıdır ki, bir şey ona apaçık olabilsin <Işığın, duvara, yanındaki masayı idrak ettirebilmesi için, duvarın ilk önce kendi kendini idrak ediyor olması gerekir>.

Bu kural ortaya konulduğuna göre artık şunu söyleyebiliriz: bir şey, zatında zatına apaçık olmayanı zatına apaçık kılamaz <Işık, duvarı duvara apaçık kılamaz>. Çünkü bir şeyin kendisine kendisinden daha yakın bir şey yoktur. Oysa onun kendisi kedisinden gizli kalmış ve onun kendisinin kendisine gizliliği de yine kendisi sebebiyledir. Bu yüzden <dışarıdan> hiçbir şey onu onun zatına apaçık kılamaz. Çünkü bir başkasının onu zatına apaçık kılması, onun daha önceden zatına apaçık olmasını gerektiri ki, bu da muhaldir. Sonuç olarak berzah, zatı sebebiyle, zatına gizlidir ve bu yüzden hiçbir şey onu zatında apaçık kılamaz.

(1): Işık ikiye ayrılır: 1-Bir başkasının heyeti olab “arazî ışık”, 2-Bir başkasının heyeti olmayan “soyut ışık” ve “saf ışık” (s:118)

(2): Berzahlardan ve maddelerden soyutlanmış bir tat farz etsek, o, zatına tat olur, başka bir şey olmaz. Işığın da soyut olduğunu farz edersek, o da zatına ışık olur ve dolayısıyla zatına apaçık olur ki, bu da idraktir. (s: 125)

ALINTI: SÜHREVEDÎ, İŞRAK FELSEFESİ – HİKMET’Ü-L İŞRAK, ÇEVİREN: TAHİR ULUÇ, İZ YAYINLARI, İSTANBUL 2009, SAYFA: 126-128)