İp koptuğu yerden bağlanır. Bu sözün insan tabiatına ait kusurları nazara veren bilgece söylenmiş bir söz olduğunu söyleyebiliriz.Bu yüzden, ip nereden kopmuşsa oradan düğüm atmak en doğru olanı yapmaktır. Başlangıçta atılan doğru adımlar, hayırlı sonuçlar doğurur. Devam eden hallerde de, yaşanan kırılmalarda da aksaklıkları gidermek için atılacak adımlar bir başlangıç –ilk- sayılır. İnsan hayatındaki inişler ve çıkışlarda bu tür aksaklıklarla çok sık karşılaşmaktayız. İyi ve kötü tabiatta yaratılan insanın iyi işler yaptığında bundan hâsıl olan güzelliklerin kendine ve etrafına faydası olduğu gibi, yaptığı kötü işlerin de hem kendine hem de etrafına zararı dokunur. İşte düğüm tam burada işi yarar hale geliyor.
İşlediğiniz bir günah karşısında sizi hayattan koparan bir sürü sebep olabilir. Allah, insanın kusurlu yapısını bildiği için kapıyı tam olarak kapatmamıştır. İnsanın gafletten uyanıp kendine gelmesiyle yaşanan nedamet hali onda yenilenme arzusunu uyandırır ki bu da nasuh bir tövbe ile gerçekleşebilir ancak. İşte bu durumda atılacak düğüm bir Müslüman için tövbedir. Tövbe, insanın kusurlarının farkına varıp, bir daha dönmemek üzere sebat göstermesidir. Böyle bir içsel tecrübe yaşayan birisi için güç ve merhamet sahibi Allah umulmadık kapılar açar, rahmetinin sonsuz ikramına mazhar kılar. Tam bir teslimiyetle Rabbine sığınan kulun, sağlam bir dayanak noktası oluşur. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Al-i İmran; 103).
Tedebbür kıvamına gelen Müslüman’ın o sağlam ipe tutunmak suretiyle sırat-ı müstakime doğru yol alacağını ifade edebiliriz. Aksi takdirde, kalbini dünyanın ciflerinin doldurduğu kimse için acı bir son kaçınılmaz olacaktır. Attığı her adımda diri bir bilince sahip olmakla kalbini bu ciflerden uzak tutar, böylece vera sahibi olur. ‘Vera, sakınmak, ölçüp biçmek (tedebbür)’ demektir. İbn Arabi bu vasfı elde etmiş kimselerin şu özelliklerine dikkat çeker: “Allah’a karşı edebin ve insana şifa veren vera’nın gereği olarak, kendi nefislerine izafe ederler. Nitekim Hızır, yaptığı görünüşteki kötü davranışı hakkında ‘istedim ki’ 18/79, iyi fiili hakkında ise ‘rabbin istedi ki’ 18/82 demiştir. Hz. İbrahim de şöyle bulurmuştur: ‘Hasta olduğumda’ 26/80. Halbuki, ‘beni hasta ettiğinde’ dememiştir. Allah, bize öğretme amacıyla şöyle buyurur: ‘Sana isabet eden her kötülük nefsindendir’ 4/79. Fütûhât-ı Mekkiyye, 2. cilt, sh. 252.
İnsan tabiatı karmaşık bir yapıdadır. Ruhu ve kalbi güzel olan insan için ne kadar yüce sıfatlar varsa kullanıldığı gibi, aksi bir yapıdaki insan için de olumsuz sıfatlar kullanılır. Birincisi için örneğin, yüzü güneş gibi parlıyor, kalbi çocuğunu emziren anne gibi şefkat dolu denirken; ikincisi için, dili yılan gibi ısırıyor, yüzü timsahtan daha ürkütücü denir. Birinci durumdaki kişinin bu sıfatları kazanmadaki hüneri yukarıda yazdığımız ayeti kerimede teşbih olarak anlatılan ‘ip’e, İslam’a sağlam bir şekilde tutunmaktan kaynaklanıyor. Diğerinin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için atacağı adımlar, geçmişte kopardığı ipin uçlarına sağlam düğümler atmak olmalıdır. Bundan başka çıkar yol gözükmüyor. Doğru bir istikamette yürümeyi temsil eden ipin kopmasıyla açılan uçurumlarda savrulan insanın, tövbe havuzunda yıkanmak suretiyle yeniden yola girebileceği, bu ümidin her zaman var olabileceği bilinmektedir. Hangi cihetten bakarsak bakalım, bizi kusurlu hallerimizle de kapısından içeri alacak bir Yaratıcının var olduğunu biliyoruz. Bu yüzden hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlı olan insanın güvendiği halatın sahip olduğunu güç aldatıcıdır. Hz. Süleyman’ın kudreti yüzyıllar sürmüştü de, sonuçta bir kurtçuk onun yere düşmesini sağlamıştı. “[Süleyman da ölümü elbet tadacaktı; fakat] Biz o'nun ölümüne hükmettiğimiz zaman, asâsını kemiren kurttan başka öldüğünü gösteren bir işaret yoktu.” (Sebe; 14).
Atacağımız düğüme imkânımızın olmayacağı an gelmezden evvel, bizi hayatta sağlam tutacak düğümleri hünerli bir şekilde atmamız faydamıza olacaktır. Bu düğümler ister kendimiz için ister başkası için atılmış olsun, sonuçta hayrı kendimize dokunacaktır.