Menu
“CİCERO, TREBATİUS’A ESENLİK DİLER”
Deneme/İnceleme/Eleştiri • “CİCERO, TREBATİUS’A ESENLİK DİLER”

“CİCERO, TREBATİUS’A ESENLİK DİLER”

Marcus Tullius Cicero, M.Ö. 3 Ocak 106 yılında dünyaya gelmiş M.Ö. 7 Aralık 43 yılında vefat etmiştir. Romalı devlet adamı, filozof, hatip ve yazardır. Dönemin en iyi öğretmenlerinin gözetiminde hitabet, felsefe ve hukuk eğitimi alır. Marcus Tullius Cicero, kardeşi Quintus Tullius Cicero ile birlikte genç yaşta Roma’ya gelir, orada felsefe ve hitabet tahsil eder. Felsefenin hitabet için önemli olduğunu anlayan ilk Romalıdır. Bir kültür merkezi olan Anadolu ve Rodos’da zamanın ünlü filozoflarını ve hitabet ustalarını dinleyerek kendini geliştirir. Roma’ya döndükten sonra da hukuk alanında faaliyet gösterir, daha sonra da konsul olur.

Mithridates Savaşı’nın neden olduğu karışıklıktan kaçıp Roma’ya yerleşen Epicurusçu Phaedrus’un Stoacı Diodotus’un ve Academiacı Philo’nun derslerine katılır. Akademi filozofu Antiokhos’dan Platon felsefesini, Stoacı filozoflardan Stoacı felsefeyi dinlemiştir. Roma’da felsefe üzerine yazan ilk düşünür olarak bilinir. Cicero ve Seneca, Stoacılıktan etkilenen önemli düşünürlerdir. Stoacılığın temelinde Epikürcü felsefe yer almaktadır. Bu iki felsefe akımı Roma’da birlikte yan yana yaşamış olmakla birlikte Stoacılığın Roma düşüncesi üzerindeki etkisi fazladır. Cicero tam bir Roma düşünürü olup Roma Stoacılığının doğal hukuk öğretisini formülleştirerek kendisinden sonraki Roma düşünüşünü bu doğrultuda etkilemiştir.

Cicero’nun doğal hukuk kavramı, Stoa felsefesine dayanır. Yasalar kitabında, felsefe, insanların hem kendilerini, hem de doğal düzendeki yerlerini bilmelerini sağlayan bir araç olarak sunulur. Cicero’ya göre yasa, doğanın içine yerleştirilmiş egemen akıl olup, insanlara ne yapmaları gerektiğini emreder.

Üç kitaptan oluşan “De Natura Deorum” yani Tanrıların Doğası adlı eserinin birinci kitabında Epicurusçu öğretiyle bu öğretiye karşı Academiacı görüşü, ikinci kitabında Stoacı öğretiyi, üçüncü kitabında ise Stoacı öğretiye karşı Academiacı görüşü ele alır.

Cicero’nun eserleri yaşamıyla paraleldir. Şiirle başlayan yazın hayatı, onun asıl yeteneği olan düzyazıya geçmesiyle değişmiştir. Avukatlık mesleği gereği yaptığı savunma ve suçlama konuşmaları Cicero külliyatının ilk dönem eserlerini oluşturur. Zaman içinde bunlara teknik eserler de eklenir. M.Ö. 84 yılında hatipler için el kitabı niteliğindeki, dört kitaptan oluşan, günümüze sadece iki kitabı ulaşan “De Inventione” adlı eser Cicero’nun ilk düz yazı eseridir.

Platon’dan da etkilenmiştir. Hatta siyasal eserlerinden ikisine Platon’un siyasal eserlerine verdiği adları verir. Bunlar, “Devlet” ve “Yasalar” olarak bilinen eserleridir.

Cicero, Yunan düşüncesini Roma’da tanıtmak için büyük bir çaba harcamış, çeviriler yapmış, açıklayıcı kitaplar yazmıştır. Bir retorik kuramı da geliştirmeye çalışmış ve bu konuda da “Oratore” (Söylevci Üzerine), “Orator” (Söylevci) ve “Brutus” adlı eserleri yazmıştır.

Cicero ahlâkın düşük oldu bir dönemde gençliğe ders vermek, yardımda bulunmak istemiştir. “Cato Maior” adlı eseri gençlerin kaçınmalarını istediği tehlikelerden söz etmek amacıyla yazmıştır.

Antikçağ’da söylev sanatına zirve yaptıran kişi şüphesiz Cicero’dur. Konuşma sanatındaki yeteneği ve bilgisi, dostları için en büyük destek olurken, düşmanları için en büyük engel olmuştur. Cicero, konuşma sanatı konusundaki bilgisini kuramsal eserlerinde, yeteneğini de siyasal ve yargısal alanda verdiği söylevlerinde ortaya koymuştur.

Cicero retorik alanındaki yeteneğin önemini “De Inventione” adlı eserinin I.l bölümünde şu şekilde vurgulamıştır: “Konuşma becerisini felsefe ve ahlakî değerlerle destekleyebilen kişi hem kendisi hem de toplumu için son derce yararlı bir insan olacaktır.”

Aynı eserin I.5 bölümünde ise “Güzel konuşma becerisi, genelde hem kişisel hem de kamusal meselelerle çok yakından ilgili olan yegâne şey olduğu için, hayatı güvenli, onurlu, şerefli, hatta hoş kılar. Çünkü bütün insanî meselelerin rehberi olan bilgelikle desteklenirse devlet en büyük yararı ondan görür. Güzel konuşma becerisini elde eden kişiler onun sayesinde şan, şeref ve itibar kazanırlar. Bir dost için en emin ve güvenli destek yine ondan gelir. Dahası, bence insanoğlu birçok açıdan hayvanlara oranla daha zayıf ve güçsüz olmasına karşın, konuşabildiği için, onlardan üstündür. Dolayısıyla kişi aynı açıdan insanlara da üstünlük sağlayabilir. Bu üstünlük sadece yetenek ve alıştırmayla sağlanmaz, aynı zamanda ustalık (sanat, sistemli eğitim) işidir” demektedir. Cicero “Inventione” adlı eserin başında felsefe olmadan retoriğin, retorik olmadan da felsefenin büyük bir başarı ve yarar sağlayamayacağına inandığını belirtmiştir.

Yine “De Oratore” adlı eserin I.20. bölümünde “Benim düşünceme göre hiç kimse, bütün önemli konularda ve sanatta bilgi sahibi olmadan gerçekten her türden övgüye layık bir hatip olamaz” şeklindeki sözlerinden, ideal bir konuşmacının nasıl olması gerektiği anlaşılmaktadır. (Akşit, 2006) 

Cicero’nun eserlerinde retorik ve mantık ilişkisi, retorik ve felsefe ilişkisi ayrı bir inceleme konusu olduğundan bu makalede detaylı yer veremedik.

Cicero’nun söylevleri ve mektupları Roma Cumhuriyetinin son dönemine dair iç siyasi koşullarını daha yakından tanımamızı sağlamaktadır. Antikçağ’da hitabet sanatı çok önemli bir yere sahiptir. Roma ve Helen şehirlerinin siyasi ve toplumsal koşulları hitabet sanatını zorunlu kılmıştır. Cumhuriyet dönemi Roma’sında Halk Meclislerinde ve mahkemelerde alınacak kararları etkilemek ancak etkileyici hitabet sayesinde mümkün oluyordu.

Bir politikacı ve hatip olarak Cicero Roma’da iç çatışmalar döneminin tanığı olduğunu belgeleyen “Philippicae Söylevlerini” vermiştir. Bu söylevlerin en belirgin özelliği Romalı bir komutan olan Marcus Antonius’u eleştirmesidir. Bazı rivayetlere göre bu söylevler Cicero için yolun sonu olur. M.Ö. 43 yılının 7 Aralık günü başı kesilerek idam edilir. Başı Cicero’nun konuşmalarının kalabalıklar tarafından alkışlandığı kürsünün bulunduğu “Forum Romanum”daki “Rostra” da halka teşhir edilir, elleri ise Senato binasının kapısına çivilenir.

Sosyal ve politik yaşamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dil bilimciler, filozoflar ve hukuk tarihçileri Cicero’nun yazmış olduğu eserleri Politik-Siyasi Söylevler, Edebi-Felsefî Eserler ve Ailesi-Dostlarına Yazmış olduğu Mektuplar şeklinde üç temel kategori altında sınıflandırmaktadır. Bu eserlerin tamamının ismini burada belirtmemiz mümkün değildir. Cicero, gerek kaleme almış olduğu edebi ve felsefî eserlerle, gerek vermiş olduğu söylevlerle ve gerekse aile yakınları, dostları ve politik rakipleri için yazmış olduğu mektuplarıyla olsun, aktarımlarının geneliyle dönemin Roma Tarihi’ne sıkı sıkıya bağlı kalmış ve Roma Cumhuriyeti’nin M.Ö. I. yüzyılının ilk yarısına ışık tutmuştur.

Marcus Tullius Cicero yalnız siyaset alanında değil, edebiyat alanında da çalışmıştır. Siyaset ve adaletle ilgili nutukları, felsefî eserleri mektupları günümüze kadar gelmiştir. Bugün ailesine ve dostlarına yazdığı bine yakın mektup olduğu bilinmektedir. Öldüğü yıla kadar mektup yazmayı sürdürmüştür. M.Ö. 59-54 yılları arasında kendisinden iki yaş küçük olan kardeşi Quintus’a yazdığı mektuplarla tanınır. Cicero mektupları kişisel özelliklerinin yanı sıra yazıldıkları dönemlerin tarihsel koşul ve özelliklerini de yansıtan oldukça politik metinler olarak karşımıza çıkmaktadır. Üslubu kendine has bir özellik taşır. İç dünyasını, yaptığı işleri tam bir açık yüreklilikle anlatmıştır.

Bu bilgilere ek olarak Cicero, Romalılara terim bilgisi kazandırmak amacıyla dil üzerine çalışmalar yapmış, yaptığı Latin yazın ve felsefe terim bilgisi çalışmaları ile dilin yüksek ve zengin yapısının ortaya çıkmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Cicero’nun felsefe, hitabet ve dil üzerine düşünceleri orijinal dildeki örnekleri ile incelemiş eserler mevcuttur.

Cicero’nun mektupları sayesinde Roma’nın son dönenme ilişkin iç siyasal koşullar, Eskiçağ’ın birçok dönemine göre çok daha yakından tanınmaktadır. Roma’da yazınsal mektup tarihi, Cicero ile başlamaktadır çünkü ondan önceye tarihlendirilecek mektup yok denecek kadar azdır.

Roma yazınında mektup tarihine baktığımızda; mektuplar genelde papyrus üzerine (charta: yaprak), siyah mürekkebe (atrementum) batırılmış kamış kalemle (calamus) yazılırdı. Yaprak yetmediğinde, ikinci bir yaprak birincisinin sonuna yapıştırılırdı. Mektup bitince, yuvarlanıp rulo yapılırdı (volumen), ip veya şeritle bağlanıp mühürlenirdi. Yakındaki kişilere ise genelde, zamanımızın tavla tahtası gibi açılıp kapanabilir bir tahta tabletin (codicilli) içine doldurulmuş ve yayılıp düzeltilmiş balmumu (cera) üzerine, stilus denen çivi gibi ucu sivri ve kafası çivininkinden çok daha geniş olan metal araçla kazılarak yazılmış mektuplar gönderilirdi. Mektubu alan kişi, okuduktan sonra, aynı tablete, stilusun başı ile balmumunu düzeltip kendi cevabını yazabilirdi. Mektuplarını, kimileri kendi elyazısıyla (chiropraphus) yazardı, kamuda önemli bir yeri olan, kimi varlıklı kişiler de “librarius” ya da “servus ab epistulis” denen sekreter durumundaki kölelerine yazdırırdı. Mektubu gönderenin adı, alıcınınkinden önce yazılırdı. Esenlik dilekleri de günümüzdeki gibi mektubun sonunda değil, alıcının adıyla birlikte aynı başlıkta yapılırdı. (M.Tullius Cicero C. Iulio Caesari salututem plurimam dicit: Marcus Tullius Cicero, Gaius Iulius Caesar’a çok esenlikler diler.) Mektup yine vale iyi dilek sözcüğü ile biterdi.

Marcus Tullius Cicero’nun yazdığı ve başkalarından aldığı mektuplardan yalnız 931 tanesi günümüze kalmıştır. Bunlardan yaklaşık yüz tanesi kendisine gönderilen mektuplardır. Bunlar dört gruba ayrılır. Birinci grupta; atlı sınıfından zamanın en zenginlerinden, saygın kişilerden biri, Cicero’nun en yakın arkadaşı olan Atticus’a yazdıkları ve ondan aldığı mektuplar             ( Epistulae ad Atticum) bulunur. Bunlar on altı kitapçıktan oluşur ve her kitapçık farklı sayıda mektup içerir. İkinci grup Cicero’nun yakından tanıdığı, o zamanın önemli kişilerine yazmış ve böyle kişilerden almış olduğu mektupları (Epistulae ad Familiares) içerir. Bunlarda farklı sayıda mektup içeren on altı kitapçıktan oluşur. Üçüncü grupta kardeşi Quintus Cicero’ya özellikle M.Ö. 59-54 tarihleri arasında yazdığı 2 adet mektup (Epistulae ad Quintum Fratrem) bulunur. Dördüncü grupta ise, Brutus’un Atticus’a yazdığı, Cicero’yu eleştiren mektubu da kapsayan, Marcus Brutus’a M.Ö. 43 yılında yazdığı ve ondan aldığı 25 mektup (Epistulae ad M. Brutum) yer alır. Cicero’nun sekreteri Tiro, efendisinin kendisine dikte ettiği ve saklamaya değer bulduğu mektupların ayrıca kopyalarını çıkarmıştır. Bunları birbirine ekleyerek rulo halinde bir koleksiyon oluşturmuştur. Özellikle 16 kitapçıktan oluşan ad Familiares grubuna giren mektupların günümüze kadar gelmesi Tiro ve onun bu uygulamasının sonucudur.

Cicero’nun mektupları çok büyük farklılık göstermektedir. Atticus’a yazdıkları genelde yazınsal mektuplar değildir. Bunların çoğu eleştiri içerikli olup yayınlanması durumunda birçok önemli kişiyi incitebileceğini düşünen siyasi centilmenlik anlayışıyla yazdığı mektuplardır. Kimi mektuplarda neredeyse şifreli, imalı bir dil kullanmıştır. Bu amaçla çoğu kez sayısız Yunanca sözcükler kullanmıştır. Ayrıca çok sayıda, not denebilecek kadar kısa, çabucak yazılmış olanlar vardır. Dil çoğunlukla yazınsal değil, günlük konuşma dilidir. Birçoğu yazınsal biçimden yoksundur, düşünce ve duygular, dedikodu denebilecek kadar serbestçe açıklanmıştır. Epistulae ad Atticum’un değeri, özellikle mektupların içeriğinde, kişiliği, düşünceleri, zevkleri, siyasi görüşleri gibi, birçok açıdan Cicero’nun kendisi, Atticus ve o dönemin kimi siyasi olayları ve kişileri hakkında, kısacası dönemin tarihi ve Roma uygarlık tarihi ile ilgili oldukça çok bilgi vermesinde, yorumlar yapmasında yatmaktadır. Dört gruba ayrılan mektupların ortak özelliği o dönem üzerine yazılmış, ayrıntılı bir tarih kitabı niteliği taşımasıdır. Cicero mektuplarını resmi nitelikli ve kişisel olmak üzere ikiye ayırır.

 

Cicero birçok mektup türlerinin olduğunu belirtir. Bunlardan haber mektupları, kendisinin benimsediği samimi ve esprili mektuplar, ciddi havalı mektuplar diye bir ayırım yapar.

İkinci türe en iyi örnek, Cicero’nun C.Trebatius Testa’ya, M.Fadius Gallus’a ve L. Papirus Paetus’a yazdığı mektuplardır. Bunun yanında mektuplardaki konular esas alındığında; kutlama mektupları, avutma mektupları ve tavsiye mektupları olmak üzere alt sınıflara da ayrılmaktadır. Ad Familiares’te hemen hemen bütün bu türden mektuplar bulunmaktadır.

Cicero’nun bu dört koleksiyonun çeşitli kesimlerine serpilmiş birkaç yazınsal türden mektup da vardır. Bunlara en iyi örnek, Sulpicius Rufus’tan aldığı, Cicero’yu kızı Tullia’nın ölümü nedeniyle onu avutmaya çalışan mektup, ciddi mektup türüne giren mektuptur. Diğer bir yazınsal mektup şekli de yapıtların başına konan ve hem yapıtı yakın birine adayan hem de bütün yapıta bir mektup havası veren mektuplardır. Yazınsal mektubun tarihçesi ile ilgili daha detaylı bilgiye Gül Özaktürk’ün “ Yazınsal Mektubun Tarihçesi” başlıklı makalesinde bulmak mümkündür.

Kişisel mektuplara örnek olan ve makalemizin de başlığını oluşturan Cicero’nun hukukçu Trebatius’a yazdığı mektuptur. Cicero’nun yaşadığı devir siyasî ve askerî olayların sık yaşandığı bir devirdir. Tüm Gallia’yı Roma’nın bir eyaleti haline getirmeye çalışan Caesar, harb mevsiminde ordusunun başında bulunur, kışı ise Roma’da geçirirdi. Fakat M.Ö. 54 yılı kışında Gallia’da isyan çıkar. İsyan Nerv’lerin Caesar’ın ordu kumandanlarından Quintus Cicero’nun ordugâhına yaptıkları bir baskın hareketi ile başlar. Her ne kadar Marcus Tullius Cicero’nun kardeşi Quitus Tullius Cicero, hasta olmasına rağmen, tedbirli hareketi sayesinde girişilen bu isyan hareketini bastırmışsa da, huzursuzluk verici bu durum Caesar’ın o sene kışı ordularının başında geçirmesini gerektirir. Gallia’da Caesar’ın maiyeti arasında askerlikten hiç anlamayan hukukçu Gaius Trebatius Testa da vardır. Okuyuculara sunacağım bu mektubu güç durumda dahi istihzayı elden bırakmayan Marcus Tullius Cicero, Trebatius’a Gallia’dan Roma’ya hiç de iyi haberler gelmediği bir sırada yazmıştır. Cicero’nun Trebatius’a yazdığı mektubu okuyalım.


                                          Cicero, Trebatius’a esenlik diler

                                                   (Roma, Aralık 54)


Mektubunu okudum; Bundan bizim Caesar’ın seni büyük bir hukukçu sandığını öğrendim. Herkesin seni bilgili sanacağı yerlere varmış olmaktan elbette sevinç duyarsın. Eğer Britannia’ya da gitmiş olsaydın, gerçekten o koskoca adada senden daha bilgili bir hukukçu bulunmazdı. Müsaadenle biraz gülelim; çünkü bunu sen istiyorsun. Doğrusu Ceasar’ın seni kendiliğinden çağırmasını biraz kıskanıyorum; oysa başkaları O’nun yanına yaklaşamaz, gururundan değil, işlerinin çokluğundan tabiî. Mektubunda işlerinde hiç bahsetmiyorsun. Emin ol, senin işlerine benimkilerden daha az ilgi duymuyorum. Kışlada soğuktan ve işsizlikten uyuşup kalırsın diye çok korkuyorum. Üşümemek için güzel bir ocak ateşinden istifade etmen gerekeceği fikrindeyim. Mucius ve Manilius da (tanınmış iki hukukçu) bunu uygun buluyorlar, üstelik yanına fazla kaput da almadın. Öte yandan sizin orada şimdi eteğinizin tutuştuğunu da işitiyorum. Bu haber üzerine emin ol senin için çok endişelendim. Ama sen askerlikte hukukçuluktan daha ihtiyatlısın; çünkü yüzmeye çok düşkün olduğun halde okyanusta yüzmek istemedin (Caesar’ın Britanya seferi kastediliyor), biz seni Roma’da Gladiator oyunlarını seyretmekten menedemezken, sen araba savaşlarını da seyretmek istemedin. Bu kadar şaka yeter. Caesar’a hakkında ne kadar itina ile yazdığımı kesin olarak sen biliyorsun, ne kadar çok yazdığımı da ben. Şunu bil ki, beni çok seven bu iyi yürekli adamın iyi niyetine inanmaz görünmemek için artık yazmıyorum. Bununla beraber son yazdığım mektubumda onu uyarmayı uygun buldum. Böyle de yaptım. Neticeden ve aynı zamanda durumundan ve bütün niyetlerinden beni haberdar et. Çünkü ne yapıyorsun, ne bekliyorsun, ayrılığın ne kadar uzun sürecek, bilmek istiyorum (M.Ö. 54 yılında Gallia’da vuku bulan ayaklanma kastediliyor). Şuna inan ki, senin benden uzakta olmana biraz daha kolaylıkla katlanabilmem için biricik tesellim bu durumun sana bir fayda sağladığını bilmemdir. Fakat böyle bir şey yoksa benden, seni Roma’ya çağırmadığım için, senden, derhal buraya gelmediğin için, daha akılsız biri bulunamaz. İster ciddi, ister şakalı bir karşılaşmamız yalnız düşmanlardan değil, kardeşlerimiz Haedular’dan da değerli olacak. Bunun için her şeyi bir an önce bilmemi sağla ki “ya teselli ederek, ya yol göstererek, ya da kendim çalışarak yardım edeyim.”

 

                                                                                                                 M.Tullius Cicero

                                                                                                                ( Ad fam. VII, 10 )

                                                                                                         Çeviren: Dr. Meliha Koşan

  

Cicero ile ilgili ilgi çekici bir bilgiyi de belirtmek isterim. Cicero’nun yıllar önce yazdığı bir eserin günümüzde internetin ve modern tasarımın içinde yer alması dikkate değerdir.

Lorem Ipsum metni Cicero’nun etiğe bir bakış niteliğindeki M.Ö. 45 yılında yazdığı “Finibus Bonorum et Malorum” yani “İyi ve Kötünün Uç Sınırları” anlamına gelen eserinden kaynak alıyor. Lorem ipsum metni 1.10.2 ve 1.10.33 bölümlerinden alınmıştır. Bu kitabın 1500’lü yıllarda popüler olması nedeniyle ilgili paragrafın bu metne girdiği düşünülmektedir.

Lorem ipsum, yaygın olarak kullanılan bir yer tutucu metne verilen isimdir. Dolgu veya sahte metin olarak da bilinen bu tip yer tutucu metinler, aslında anlamlı bir şey söylemeden bir alanı doldurmaya yarayan metinlerdir. Nihai üründe gerçek kelimelerin nasıl görüneceği konusunda fikir verir.

Lorem Ipsum, matbaacılıkta kitap basımı ,web sitesi tasarımı, reklamcılıkta taslak onayı amacıyla ve grafikerler tarafından yazı tipi (font) seçimi amacıyla kullanılmaktadır.

Ayrıca Cicero’nun “İyi ve Kötünün Uç Sınırları” adlı eserinden kaynak alan Lorem Ipsum terimi yazar Selman Nuriler’in öykü kitabının da adı olmuştur.

Cicero düşünce dünyası üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Bununla birlikte her çağdan farklı düşünürler onun Roma’yı birey, geleneksel toplum düzeni ve devlet üçgeninde ele alan eserlerini tekrar tekrar okumuş, her okumada onun zamanın ötesine ve her çağın insanına seslenen tespitlerini ciddiye almıştır.

Cicero’nun kendi halkını bilgilendirmek için yazdığı eserleri yüzyıllara uzanan bir etki oluşturduğu açıktır.

Dilerim bu kısa makale, Marcus Tullius Cicero’nun eserleri üzerinde yeni bir ilgi uyandırır. Zira her eser, her şahıs, ancak düşünce konusu yaptığımız, yeniden ele aldığımız zaman sınırlarını aşar ve bizi besleyecek yeni bir kaynak halini alır.

 

Mektubun orijinal tercümesi korunarak, aynen yazılmıştır.

Millî Eğitim Bakanlığı, 1964, Mektup Türü Üzerine, Tercüme Dergisi, 77-80 (XVI), s.39-41

F.Gül Özaktürk, Yazısal Mektubun Tarihçesi, Archivum Anatolicum, Yayın No:381, sayı 4, s:143-165, 2000.

Çağatay Akşit, Yargısal Söylev Türünde Cicero’nun Kuramları ve Uygulamaları adlı yüksek lisans tezi, sayfa 7-8, 2006.

FATMA LEYLÂ

Hacettepe Üniversitesi Almanca Biyoloji Öğretmenliği’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Fen Fakültesi Sistematik Zooloji Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. TÜBİTAK Deniz Bilimleri Çevre Araştırma Grubu’nun projelerinde araştırmacı olarak çalıştı. Şiirleri halen Edebi Kültür Dergisi sitesinde yayınlanmakta.