Menu
BİR YANKININ ÖYKÜSÜ
Deneme/İnceleme/Eleştiri • BİR YANKININ ÖYKÜSÜ

BİR YANKININ ÖYKÜSÜ

Yankısının Peşinde, Kâmil Yeşil'in 6. öykü kitabı. Profil Yayınları'ndan çıkan kitap, iki bölüm ve uzunlu kısalı toplam 43 öyküden oluşmaktadır.

Kitapla aynı adı taşıyan ilk bölüm "Yankısının Peşinde", "Kelime" adlı öyküyle başlamaktadır. Öyküde; elin, kalem ve kâğıtla buluşmasının hemen ardından aldığı'yaz' emri üzerine, yazarın girdiği ruh hali tüm ayrıntılarıyla okura sunulmaktadır. Başta hissedilen bir korkudur. Kâğıda yazılacak olanın korkusu beraberinde sorumluluk bilincini getirir. Ve bu bilinç hâli, okura şu cümlelerle yansır:

"Kalemden çıkan metin, üzerine yemin edilecek bir metin olacak. Bu yeminden, sadece yazıya değil; yazılana, kaleme ve kâğıda da bir hisse düşecekti. Sonra hüküm, yazılanlara göre gerçekleşecek. Yazı, defteri, kitap hâline getirecek. Alıp okuyanlar, kitapta böyle yazıyor diyecekler."

Anlatım bir süre sonra yazarın kendisine doğru yol alır ve bu anlatımda yazarın kendi içsel sorgusuna tanık oluruz. Öykünün genelinde kaleme yüklenen sorumluluk bilinci, bu içsel sorgu ile yanyana yürür. Yürüyüşün sonu, anlatımın başladığı asıl yerdir aslında.

Kâmil Yeşil öyküsünde ses, önemli bir yer tutmaktadır. Öykülerin genelinde bir seslenme, sese doğru yönelme ve özellikle iç sese kulak verme hâli yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Kitabın devamında karşımıza çıkan "Makam" adlı öykü, bu tespiti doğrular niteliktedir. Öyküde, bir çocuğun, defalarca seslendiği halde kendisinden bir türlü cevap alamadığı annesine, sesini duyurabilmek için gösterdiği çaba ile annenin cevabı geciktirmesindeki sebep, büyük bir ustalıkla kaleme alınmıştır. Hikâyelerin genelinde varolan ironik anlatımın, bu öyküde daha da hissedilir şekilde ön plâna çıktığı görülmektedir. Öykünün finalinde annenin çocuğa "efendim" demesi; çocuğun beklediği cevabın ötesine geçerek, çocukluktan efendiliğe terfi edişi şeklinde okura sunulmuştur.

Gerek adı geçen öykü ve gerekse kitaptaki diğer öyküler için söylenebilecek bir özellik de, ayrıntı zenginliğidir. Öykünün vazgeçilmezlerinden olan detaycılık, Kâmil Yeşil öyküsünde önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitabı okumaya devam ettikçe, bu ayrıntıcı üslubun ivme kazanarak yoluna devam ettiği görülmektedir. Yazar, anlatımında mekânı yahut karakteri tüm ayrıntılarıyla vermeye çalışırken, detaycı anlatımın en büyük sorunlarından olan, anlatımda şaşma, farklı yöne sapma gibi durumlardan uzak kalmayı da başarmaktadır. Böylelikle öyküler, detayla güzelleşen ve ironiyle derinleşen bir anlatıma bürünmektedir.

Kitabın ikinci bölümü olan Tu(ğ)ra Kitabı'nda, anlatımın, birinci bölüm öykülerine göre daha somut ve daha ayakları yere basan bir anlatım tarzına büründüğünü görürüz. İkinci bölümün ilk öyküsü "Vatan Yahut Edebiyat" adlı öyküde, bir Edebiyat öğretmeninin öğrencisi tarafından resmedilişi konu edilmektedir. Anlatım; Coğrafya öğretmeninden Tarih öğretmenine, Tarih öğretmeninden müthiş bir manevrayla Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenine ve son olarak da Edebiyat öğretmenine geçer. Bu geçişlerde ele alınan tespitler altı çizilesidir:

"Okulun bu ilk günü anladık ki, eğitim-öğretim denilen sürecin bidayeti nihayetinde, nihayeti bidayetinde mündemiçtir."

Kitap içerisinde kurulan sahnelerde, farklı karakterlerin anlatıldığı birbirinden bağımsız öyküler, çoğunlukla bir arayıştan beslenmektedir. Bu arayış bazen bir sesin yankısını arayışı ile, bazen de bir karakterin kendisine yaptığı yolculuk iledir.

"Avara Kasnak" adlı öyküde, kahramanın sekreter kıza, kendisinden bîhaber olduğu Sait Faik'i anlatırkenki hâli, ironik anlatımın mizaha yatkın kısmında açığa çıkar. "Çok Edebi" başlıklı öyküde de telefonla konuşan bir kadın karakterin merkeze alınışıyla, Türkçe kullanımının günümüzde geldiği duruma atıfta bulunulmaktadır.

"Haber" adlı öykü, o günkü gazetede kendisi ile ilgili bir haber çıkmış olan kahramanın, haberin peşinden sökün eden merakın etkisiyle, gazeteyi aldığı büfeciye yönelttiği "bu gazete günde kaç satıyor?" sorusuyla başlamaktadır. Tiraj hesaplarının ardından da bir sorgulama başlar. Kahramanımız, gazetenin bu sayısının acaba nerelerde kullanılabileceğini merak eder. Onun için en güzeli, gazeteyi, bir basmaya sargı ya da bir lokumcunun içine lokum doldurduğu bir kese kâğıdı olarak düşlemektir. Öykünün sonunda  aynı gazetede okuduğu diğer haberin ardından, bu sayının önemini unutur ve okkalı bir küfür savurarak isyan eder halde yoluna devam eder.

İhtimal sorguları, gerçek ve hayal arasında kurulmuş dengeli bağ, olay örgüsündeki ironinin ustaca kullanımı, günümüz öykücülüğünde Kâmil Yeşil öyküsünü görünür ve okunur kılmaktadır. Bu meziyet yazarına başarı, okuruna zevkle okunulası öyküler kazandırmıştır ve kazandırmaya devam etmektedir.