Güz tek hecelik bir kelime kattı şiire, surları aştık, tufandan yırttık deniz
Kamburları sevdik, göllere kayıklar indirdik, yeraltı camilerine açıldık deniz
Bir dostum Türkçenin göklerinde, biriyse naat yazacak yaşa ermedi
Ben kaç kulaçtan sonra yüzme öğrendim sularda bilmem ki deniz
Her çeşit günaha tanık oldum, parayı sikke yapmadım, küpleri kırdım
Ben doğduğumda hem Ebubekir yoktu, Osman sustu, Yunus konuştu deniz
Kardeşlerimi daha görmedim halbuki, arkadaşların senin yanında idi
Göynüme bir sıkıntı yapıştı kaldı, Türküler duydum önce, baygındım deniz
Yeryüzüne dağılmış af sesleri ,inlemeler,kulağımda çanlar çalıyor
40 yaşındayım hava parçalı bulutlu,yağmur yağacak belki deniz
Kırk yaşında taşlara okumayı öğrettin dağı büktün,bükülmedin Efendim
Ben senin her haline uyan raylar döşedim toprağa,dalgalandım deniz
Senin evine yönelip, bütün olumsuzluklara set çekip, tor atıp nehirlere
Benden uzak bana yakın tuzlu gök, buharlaştı içimde boydan boya ,deniz
Bir çerağ, önümüze püskürtülen sis, gözümden ırak mavi sular
Ruhumuz rumca yükleri sırtlayan balıklara hayat veren deniz
Bir el var, karla kaplı sibirya soğuklarında üşümeyen dağ gibi
Şöyle sözler böyle sözler, ateşlere övgüler içinde yangın, deniz
Limon kokuları aldığı cesaretle kayboldu, karışık işler yüzünden hep
Yol, gittikçe yol, ada erkenden göründü, senin gibi ağlayacak deniz
Alesta kayanın kovuğundan ışık bulur da gelir bir çürüme başlamış
Her gün eriyen buzdan heykeller, ırmaklara yalvaran süraka deniz
Kuyudan gözlerimi al, çıkrığın sesini bastır, urganlara sır üfle hemen
Bilirim her gece boynuna ağrılar saplayan, yıldızları üstüne örten deniz
Gece yürüyüşüne çıkıp bir çeşmeye varan mehtap, şimdi cennet- i mualla
Toprağı yırtıp çıkan her sürgün bir gün hannane olacak mı sandın deniz
Pruvadan neler görülür; palmiyeler, kumdan fışkıran güneş, çatlayan yaprak
Bumbaya yaslanıp da şimdi, salladıkça rüyamı gerçek yapan car, kusva deniz
Uyanıp göremem, uyurum göremem, seher olur kalkarım, göremem
Gökdelen kapatır önümü, şehre gücüm yetmez, sende boğulurum deniz
Benim sakalıma beyaz harfler yürüdüğünden beri tuşlara acılar çektiriyor
Şimdi hangi şerefli saç arkadan bağlanır, gemileri yürütür, hayf olur deniz
Şaşkınım en siyah gelincikleri kalbimdeki tarlalardan toplamak istedim
Veysel’e koş dedim, şiirimi 7 askıya al dedim, pervanemi köpürt dedim deniz
Muhasser vadisinde benim kılıcım eskimedi ,körelmedi ,yırtılmadı, yanmadı
Gümüşsuyu’ndan aşağı koşarak gittim,Boğaz’ın sularına karıştım yine yandım deniz
Hangi gazvede tenine yapışan kum tanesi varsa o olaydım ben de
Yesrip’te evinin taşlarına karışan kil çıkaraydım içimden, kum salaydım deniz
Faça etmeden, fener görmeden, farşa basmadan senden can çektim ağımla
Gırcala aldım, gel -gitlere aldırmadım sende her katreyi içtim Hicaz dedim deniz
Çenemin kasları açılsın fuzuli sözlerden uzaklaşayım artık kağıtları tutuşturayım
Tabiata nam salayım en görkemli canlıları büyüteyim hem de ıslah olayım deniz
1977 Sivas-Suşehri doğumlu, Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak çalışmakta. Taş Beşik ve Minyatür Okuyucuları, Türkçenin Göklerinde olmak üzere üç şiir kitabı yayımlandı. Şiirleri ve yazıları İpekdili, Dergah, Merdivenşiir, Karabatak, Yediiklim, Hece, Fayrap, İtibar, Muhit dergilerinde yayımlandı. İstanbul’da yaşıyor.