güneşin gelişini sakladığı
bir evin pencereleridir çocukların gözleri
vakit ki ipi kaçırılmış uçurtmalar
Hasan oğlu bir köylü
çehresinden bedeller döker taşraya
göğsünde çağlayan kutsal ses ve yorgun aş
göçebe imli toprağa mühür
eğni düşük bir yamacın koynunda
gelişine göverir bir iç,
gelişi, güneşi doğuran bir dağ
bir sezgileniş ki anne sıfatlı belki
belki uğrayıp geçen anlama sisi
çalar endişenin kapılarını
o bekleme ve
çayırlar, çocukların merasimi
yürür mevsim, elenir yer
yerin yüzlerinden bir daha ve bu kez
toprağa mühür
filizleri, güneşi ve lokmayı gövdeleyen bedeni
yıkar bir matem ehli
sabahın eteklerinde güneşe abanan gözler
arkasında bunca ağaç
çiğ damlası, sarmaşık moru bir rüzgara
uzağında çağıran sofrada iki dünyayı nehirler
Hasan oğlu bir köylüdür o baba
konuşmazlar ülkesinde iskan
vakit ki ipi kaçırılmış uçurtmalar
ve çayırlar çocukların merasimi