“bir kelime seç kendine
adın olsun” demiştim, hani
bir adın yoktu kalemden önce
çöle safran saçan
üryan eşkâllere nispet
bıçkın bir çocuk gibi
muhkem kadere sokulup
söze bulanan apansız
bir kelime
günahtan kalma dudaklarında
dokundukça susan harflerden
singin bakışlara armağan
her ne kalmışsa yüreğinde öksüz
döndüğünde kendine
suyla ve ateşle
ve sınanmış kokunla nedametten
üç kere vuruldukta bağrına
bir kelime
kemikten ve kandan
kendine mahfuz