“kaybolmayanlar için söylenmiştir”
Hani bir bahar günüydü
Sarıçiçeklerin serpildiği,
Irmakların aktığı zamanlardı…
Sessiz bırakılmış günün alnacında
Koştururken çocuklar hevesimiz kırılmış
Bir bağırtıyla bir mavzer bakışıyla korkup
Eviçlerine sığınmıştık
Meğer memleket sessizliğe bürünmüş
Bütün sesler boğulmuştu geceleyin.
*
Biz o zaman oyun oynayan çocuklardık
Hele karanlık çöktü mü evlerin üzerine
Bizim de yüreğimize çökerdi korkular
Öyle acı verirdi öyle yalnız bakardı
Bakardı ki sesimiz gitmiyor yıldızlara
İçten içe bir nefes alırdı canımızı
Bir gece ağıtı gibi dağıtırdı gökyüzüne…
*
Hatırladınız mı bilmem sokakta haramiler
Caddede asık suratlı nöbetçiler vardı
Sus pus olmuş ahali nazar değmiş çarşılı
Bir vakıa meydana gelse beddua çıksa
Tutardı şehrin ahalisi tutardı mutlaka
Uzun gece vardiyasında sessizce ağlar
Güneşin doğmasını beklerdi…
*
Aslında bütün bunlar kaybettirmek içindi
Kaybolmak rejim adlı yaratığın koynunda
Hepsi ama hepsi bir kadının oğulları olarak
Kaybolurken çağın azgın dişlileri arasında
Unutmayan tarih vazgeçmeyen vicdan
Bakardı dünyanın acıya bulanmış yüzüne
Nedir başımızda bu anlamsız imla derken
Kara bahtlı halkımın karanlık günleri
Değiştiremedi nedense alnındaki çizgileri
Sedef kakmalı bıçaklar silinmeyen yara izleri
Uzun namlulu tüfekler göğsünden vurulanlar
Ve kalın paletli tankların gümbürtüsü…
*
Hatırladınız mı bilmem
Kaç gece uykusuz
Kaç gece karartma
Kaç gece ev baskınları
Hatırladınız mı bilmem
Yıldızların olmadığı o geceyi…