/dostlukları sıcak, şipşirin bir kenar mahallesindendim, Başkentin
fakülteler caddesi yağmur sonrası hep tertemiz...
ve uzaktan aşkları.../
..
-sana önce, kaderimin hayatımın belirsizliğine ilk şekli verdiği
o ânı anlatmalıydım lelia!
yıllar önceki, kendimden o ilk yol ayrımımı-
henüz /onyedi/ydim
fakülte kapısında toy bir öğrenciydim..
yoldaşlarımın yollarından ayrıldığım tek nokta yalnızca
/düşünce kulvarımı kendim belirleme/ sevdam
değiş/tir/mem için tüm zorlamalara inatla direnişimdi
ne geldiyse başıma, işte bu yüzden geldi..
sanırım bibaşıma ilk boykot kırma günümdü
/halkın şu gereksiz kalabalıkları/ndan bir grubun
hariçten okul içine kalkıştığım o gönüllü atağa engel olmak adına
giriştikleri o kibar(!) iknâ çabaları sırasında, aralarından çıkıp
daha önce, kapıda bizzat elden dağıttığı fraksiyonu almadım diye
çığlık çığlığa yapışıp yakama ve hırsını alamayıp apış arama
sırf şu uzaktan bakıp, platonik sevmelerim hatrına
sataşmalarına hiç aldırmadığım
ve /kız/ diye de hiç el kaldırmadığım
bitişine beş kala mecburen, ona sebep bıraktığım okulun
o en güzel, en balçık ve militan kızıyla
hani neslimi gözlerden sakladığım, o uluorta trafiğe kapalı alanda
henüz oluşmaya yeni yeni başlayan zavallı geleceğimi de karartma pahasına
ileride bana iyi(!) bir hâtıraya dönüşecek
sevgiyle(!) sunduğu o sıkı tekme vesilesiyle tanışmıştım!
oysa o ilk tanışma töreninin hemen ertesinde
arkadaşlarına bir kez daha yakalanacak
sırf benim için kurdukları mükellef kötek sofralarında
cömert ikrâm(!)larına mazhar olacak
“tıka basa doluyum!.tek lokmaya daha yerim yok!” desem de
ısrarlı tekliflerine “eyvallah!” edip
son bir çelik çekirdeği belime zorla yiyecektim..
ama canımı asıl yakan hiç de bu olmayacaktı lelia
şu insancıl(!) sevilmelerden daha çok koyan
yıllar sonra, hayat artık ucuzken
hani ben bir lokma bir hırka, ucu ucu/z/una yaşarken
o, anamdan bile sakladığım şerefli basuruma
hunharca bir bıçak attırmak için bir ufak operasyonla
bugün artık oldukça sağlam bir neşter
ve hastaneler zinciri sahibi o kızın
bir garip tesadüfle çaresiz, o müşfik hekim ellerine
kendimi düşürüşümdü..
ama Allah var, tanımazlıktan gelip
yüzüme hiç kaçamak bakmayacak
kapısına gelenin ben olduğumu düpedüz anlayacaktı..
gösterdiği o fevkalade ilgiye rağmen yine de
gururuma yenilmeyip
yıllar önce, önce kendisinin ve sonra abisinin
büyük hasar verdiği cevizlerimin diyetini
utandım ve istemedim
gün geçtikçe omuriliğime daha da bir oturan
o asil kurşundan da hiç söz etmedim!
oysa ne çok isterdim abi-kardeş bir zamanlar
beni başka türlü sevmelerini..
o zaman belki birine biraz ‘ilkel ve asosyal bir eş’
ötekine ‘serseri bir enişte! olabilirdim!
yine de nankörlük etmemeli ve itiraf etmeliyim şurda lelia
beni, sıkıyönetim bildirileriyle aralarından hiç su sızmayan
o sert sözlü ve çakır gözlü, yüzbaşı abisi
sonra da cidden çok sevmişti..
hani darbe günlerinde ben, ölümüne seviştikçe ölümümle
haşmetli sevgilerini hiç esirgemeyen nicesi gibi
hiç eksik olmadıydı o da, uzun zaman
o hiç boş kalmayan kapımdan..
biliyorum, şunca zaman çok şey söyledim lelia!
ne olur ürkme şu itici sözlerden
şu ilkelliğime, hani modernizmin o meşhur deyimiyle
bugün ‘ot bir hayat’ı şöyle tercih edişime
şu insan içine çık(a)mama eylemime bakıp, kınama beni!
fobi nasıl ki mantığı olmayan korkuysa bilimsel dilde
ve nasıl biraz insansam ben de
biraz mantıksız olabilirim, hani!
ben de severdim yaşamayı lelia!
hani geceleri bakıp ‘benim!’ dediğim
o yıldız gibi, nice güzellik kayarak gitse de göğümden
bilir de severdim çiçeği, böceği, kuşu, tabiatı hayatı
dahası şiiri, şarkıyı ve aşkı..
anlayamadığım tek şey yalnızca
hayatın zorlama bir neşeden ibaret olmadığıydı..
bugün hüznüme bir veznim yok, bağışla
ve şu isyânıma bir kafiyem!
ama her fanî gibi, benim de titreyecek bir kuyruğum
herkes gibi, benim de sırasını bekleyen bir günüm
bir gün benim de tadacağım bir /ölüm/üm var
ve alt tarafı bu bir /ölüm/ olacak, üzülme!
bugün artık o dipsiz ve karanlık günlerin ilişmiyorum /f/aslına
şu nasırlı geçmişime şöyle görünmez ağlar atıp
âhını çekmiyorum işlemediğim günahlarımın..
şimdi, kavgasız/kararsız/desensiz düz bir hayatı
nerdeyse dibine tutmuş şu yaşama sevincimle karıp
bir cümleye sığdırma bedbahtlığımı da alıp yanıma
içi boşal/tıl/mış şu elli bir bölümlük hikâyemin
en sinik yerlerini silerek, gelip en çarpıcı sahnesine
zevkle kaçırarak dünün o acımtırak tadını
dayanıp /sonum/un sonuna
hiç uzatmadan son noktasını koyuyor
ve işte, gözüm yine arkada bir kez daha
masalımın sonunu daha sana
bir kez daha anlatamadan gidiyorum lelia!