Menu
adına hazırım
Şiir • adına hazırım

adına hazırım

1.

parça pörçük
bir şiir bu
hem bütün benim gibi
ha var ha yok

2.

rutûbet kokuyor genzim
balçık her yanım kara balçık
çözüldü çözülecek dilim
koptu kopacak tufan
el aman

3.

ne
zaman boşalacak
bu gergin bu meyus yay
alın çatına dünyanın kötücül aklıma
kaçak sayılsak da kehânet gecelerinde
yarım kalsa da suçumuz
alıştık kalbimize yenilmeye
alıştık nietszche’nin ölümüne
dar vakitlerde ölmeye
ya hallâc-ı mansûr’a

takvimler göstermese son günü
ne çıkar uzun gelse
çentiklenmese hayat birikmese
yok olsa denizde masmavi köpük köpük
gecikse attar’ın anka’sı zümrüt siyahı
kopsa tufan kim erer salâha
nuh değilse adı kim

körelen bir bilmece bu
eksikte yok olan parçada bunalan
kelâmı olmayan mihrap mı ne
ne karıncasız yaz ne vahasız çöl
yetebilir mecbur kalbime
sultanı olsa da bir güzeller güzeli
gökten üç elma düşse de tek evime
çıkamam kerevetine
neden

4.

kim sussa
kim yalnız kalır
kim tek başına, nerede
duvar altında kalmasa hâlâ
çıkabilse çan seslerinden
hac yolunda kervanların önünde
uçsuz bucaksız bir anda
ipek yolunda, kuşkulu
allah bilir, kim

5.

söyleyip kurtulacağım
sözlerim (mi) var baht-ı siyah
adımı geri verdirtmeyecek
mezarda bile kanayacak kımıl kımıl
kararlı ve katı
şeytanın
kulakları çınlasın

oysa her söz fazladır biraz
biraz daha yakın ölüme
köpekler düşmüşse peşine
sır üflenmişse apansız
açılmışsa aklımızı yaran yarık
suç ve ceza ve diriliş
sessizce geçmişse önümüzden melekler
yağmuru beklerken biz
güneşi ve yari
bir deri bir kemik

6.

bir ateş tesellisi
bir tatlı söz
her akrebin içinde
kalamadığında şeksiz şüphesiz
örtün beni örtün, diyeceği bir vakitte
büzüştüğünde yine kendine
içini soğutacak kor serinlik
mühürlenmiş evlerden
serperek duasını yüzlere bir bir
esirgenmek için

kucakla-mak için
(-ya bilmek için) ol kelimeyi
çok günahım var, biliyorum
bağışlanacak
çok ad, anmayı unuttuğum
yıllardır levh-i mahfuz’da
aliyyül âlâ

7.

sehven yaşanmış bir hayat
için nedir elzem olan
sağa selam secde-i sehiv
var mı kitapta yeri
hangi kitap
sonra yeniden yazılmışsa
tahrip makamında
yenilendikçe yenilmişse
kim

bir de öteki çıktı şimdi
gökten zembille inmedi, malum
bir başkası mı ben
hani demişti ya rimbaud
yoksa benden içeru
benden gayb
bir ben mi var bende

aklım mı karıştı ne! hayır
ahvalime sığındım mı çırçıplak
şeytan girse de aramıza mütemadiyen
gecikse kimileyin çok gecikse mehdî
su gibi aktım su gibi su
kûze eylenmek için kûzâha inat
cerh tadil
c e r h ta dil
tadilcerh

8.

hiç beden aramadım belâ’dan
ne sözüme ne kendime
kimse sormadı ister misin
diye hiç kimse, neden
bürünmek için ete kemiğe
nefes almak körükçe
sehven ısırmak elmadan sehven
ısırdıkça ısırmak sonra şehveti
bir olamadan bir, bir
olmak ne zaman
ne

ne sözler söyledim
ne hazlar yaşadım ne
ne söyledimse kimin için
yaşadımsa kimin kim
kaç söz kaç haz eder
kaç haz neye tekâbül
- haz sayılır mı hiç ey ahmak-
haz!.. haz… hazırım
hazırım bir volkan gibi solumaya
kül kül zonk zonk
işte akıyor magma
m
a
g
m
a
akma!
a
l
e
v

a l e v

huuu!

ya hu
hu
(Hece 154- Ekim 2009)

9.

diriler kimi çağırır ölüler kimi
sökülmüşse teğelleri sırmalı kaftanın
kime ne kamıştaki zâr’dan
korarmış milden, mil mil
gözleri kör eden aklı karartan
o sağır kuyudan

gölden kime ne melâlî
haşim’in acem seccadesi
nerde o mükedder belde
hangi yolun sonunda
kertik yolculardan âzâde
unutma kendini diyen yani kalbini
unutma boynundaki bıçak izini
unut ama dört işlemi önce bölmeyi çıkarmayı
imlâyı –bînizâm imleri-
ayraç aç ve kapa
(sus)

sus
konuşma diyemem, sus
kovulursun yoksa cezbeli ayinlerden
dizleri dibinden mürşitlerin
ağaların hanların hamamların
duldasından bir bir, bir ömür
seğiren anılardan bile
bir boşluk bırak ardında
zaten boşluk önümüz ardımız
sağımız solumuz
sobe!

sobelendinse bir kez
duyulur mu çarmıhta
uçurum mübadelesi sesin
kurşun dokunuşu şakaklarında
ölüm:
s.o.s

ölüm olmasa
demedim hiç
desem de ne fayda
el hak
“ölüm bize ne uzak
bize ne yakın ölüm”
tatmadık ölümsüzlüğü
kim tatmış ne zaman nerde
azalan bir tesellî
çoğalan bir ağrıysa
yaşamak

10.

biraz fazla, belki
çok fazla gülmek için hayat
buzla ovmak donmuş parmakları
her rivayete kulak vermek hemen
ravisi kim
bilmeden adres defterlerinden
medet umarak hükmü kalmamış
sadra şifa bir söz bulmak
marifet susmaktır demiş
bir derviş, bilmiyorum kim
unutmak olmalı belki
unutmak diyorum kötülük çiçeklerini
bir türlü unutamasam da
üstüne abanan birden
deniz gibi toprak gibi
ölüm gibi erken gelen
dağlar kızı’na nicesine
nicesine oy oy

erken ölüm yokmuş oysa
her ölüm vakitliymiş meğer
vakti saati varmış er ya da geç
vakti saati
ne zaman
kim bilir kim

11.
çok konuştun ey gafil
sol yanından mı kalktın yine besmelesiz
şehadet getir allah muhafaza
bilmez misin ne oldu deli dumrul’a
pervasız abdal’a cellâl ömer’e
hâşâ! hâşâ!
kastım devadır, derdnâkım
el çek talip, yaramdan
helâkım
helâkım

12.

el çektim yaramdan
desem çekemem
gömleği gözlerimde kınalı yusuf’un
pıtır pıtır dökülen kurtçuklarım
çorap kaçığı teninde eyyub’un
işte kanla kirlenmiş evrak
daha ne sayayım ağlıyorsa tarih
kanıyorsa ogünbugün
elimize yapışmış kalem

eksik çok şey var çok
benden sana senden bana akmayan
ey hayat
çatladı aynan taştı ardında boşluk
kim bilir kim yitik
kim bulundu arandığı yerde
müşahhas ve müsellem
kim muhkem
kim

13.

bırak soru sormayı
sorma da gör, bırak
boşalsın zembereğin bir anda
- bak takılmış en başta-
eksile eksile uzasın zaman
dile gelsin dil söze gelsin
silinsin geçmiş gelecek olmuş olacak
ha hikaye ha masal ha şiir
dönsün çağrılan yalvaç, memnun mu ki yerinden
sorma
kuşlar kanatlansın pır pır
kuşbazlar pusuda kalsın gaddar mı gaddar
cellatlar sehpada yatakta kimileri
sofular en ön safta
hemen ardında imamın, sırtında
gani gani olsun diye sevabı
tüccar kârda
bu dünyada
bu dünyada sanki
yasak soru sormak
kim mühürledi dilimizi
kim

sorsam ne çıkar hem
sormasam ne
nedir ölümü rehin alan
sormak fiyaka mı
ne

14.

buradayım işte
gizlesen de çalı çırpıyla
sayılarla pürtelâş sarargın yüzümü
sana inat buradayım
işte ben neredeysem
öznesi kendi nesnesi kendi
bağışlanmak dilenen yine de
muhtemel her fail-i meçhulden

biraz küstah belki
had bilmez değil
tükendikçe sabır
söndükçe ışıklar bir bir
adımı siler kendimi beklerim
bilirim zaman alır
kendimi beklemek
bir ırmak şırıltısı duymak hafiften

15.

bir yarayım ben bir yara
kanadıkça yarılan
nafile bunca kelime bunca şiir
hangi söze sığar bu çığlık
bu hüzzam bu keman bu mülteci
sanma ki kapanır eski defterler
sararsa da yaprakları samansı
canlanıverir bir süzük bakışta
bir dokunuşta, ne varsa
sakladığı, saçar ortalığa

boşuna çarpmak toplamak beni
boşuna ahvalim sormak
soyulup kanamaktan
yoruldum artık daraldım
uyuyup uyanmaktan
neden

16.
uyumak hayat verir oysa insana
“bir sanrı değilse yaşamak”

17.

elbet sana döllendi
bütün huylarıyla gövdem
tamamlansın diye eksik yanlarım
eksik kalmak niye
niye söz uçar yazı silinir
geviş getirir develer dinlenirken güneş altında
ritmik yürürken müs tef i lâ tün
tef’ileler tüm
dökülmez kirpikleri, kime güzel görünsün diye
sevindirik olur yeni yetme kızlar
domuran yerlerine bakıp aynada
bir o yana bir bu yana dönüp durup
kıs kıs güler şempanzeler elleri meşgûl

eller mi!
ah o eller
geren ve gevşeten
akla ziyan eller
kimin
(Hece 156–Aralık 2009)

Diğer Yazıları