Menu
İSRA: YÜREK SEFERİ
Öykü • İSRA: YÜREK SEFERİ

İSRA: YÜREK SEFERİ

Tam da İsra Suresi’nin, iç yolcuğumu derinlere sürükleyen yankısını anlatma telaşındayken, Raid Salah bir ayet gibi çıkıp geldi. Birden neye uğradığımı şaşırdım. İsra Suresi’nin ayetlerinin, iç yolculuğuma, yürek seferime yankısını anlatmaya durmuşken geldi...

Başımı önüme eğdim ve bu bir kaderdir dedim. Elimin altında bir yazgı, kader Kitab’ı vardı. Arayışlarıma, sancılarıma merhem olsun diye, yürek rotamı İsra’nın göç sularına çevirip, bir menzil bulma telaşındaydım.

“ Kaderinizi belirleme gücünü Benden başkasında aramaya kalkmayın.” ( İsra-2)

Bu bir kaderdir, yazgıdır. Bu bir buluşma, Kudüs’ün bekçisinin bu denli yakın olması aynel yakın bir anlatımdır aslında.

Resul’ün, üzerine yağan sıkıntılardan, cahiliyenin incitici, bunaltıcı saldırılarından Rabbim O’nu nasılda bir iç yolculuğa, bir göçe doğru sürüklemiş ve en çaresiz kaldığı anda desteklemişti.

Aksa uzak mescit, Rabbim yakın etmiş, bir yol açmıştı Allah Resulü’ne yüreğinden. Dokunulmaz, ulaşılmaz, aşkın mabede gittiğinde en yalnız ve en çaresizken, en yakınlarını bulacaktı.

Kardeş ve dost peygamberlerle secdelerin çarelerine uzanacak, Sitretül Münteha’ya ulaşıp, yüklenecek, yenilenecek, yeniden doğar gibi aydınlık baharlarla yönelecekti ümmetine.

Yazgı Kitab’ını yaşamaya ve yaşatmaya durmuşken, yılmadan ve yıkılmadan duyurusunu yaparken, hiçbir zaman kaderini belirleme gücünün Rabbine ait olduğunu unutmamış, bu duyarlılıkla yaşamış ve teslim olmuştu.

Göçler vardır. Çeşit çeşittir. Hicretler serilir önümüze olur olmadık zamanlarda. Sürgünlere uğrarız. Ve bizler birer sürgün oluruz aslında. İşte bu iç göçleri yapmak için, yüreği eğitmek, nereye ve niçin gittiğinin bilincinde olmak gerekir.

İsra bir gece yürüyüşüdür aslında. Gece yürüyüşlerimiz olmadan, gündüzleri yürüyemeyiz. Tökezleriz. Ayaklarımız birbirine dolanır. Gecelerin seferleriyle derin dualara gömülürken, yükleniriz gündüzün azığını... Geceler olmadan, gündüzün aydınlığı yansımaz gönül aynamıza. Gecenin bereketi, sağaltıcı, diriltici soluğu olmadan çıkamayız gündüzün uzun koşularına... Nihayetinde bir gece yürüyüşü olan İsra,  Miraçlara taşır, girdaplara dolanmış, hayatın yorgun sularında rotasını şaşırmış yüreklerimizi. Menzillere taşır. Bilinmezlerin odağından, bilinenin, yegane gerçeğin, sırlı aydınlıklarına taşır yüreklerimizi....

Bir ayet gibi gelip oturdu sonra Raid Salah, tam da İsra Suresi’nin iç sularının anlam denizinde gezinirken. Önümü ilikleyip selam verdim. Selamımı içtenlikle aldı. Kudüs ziyaretimizden, Kudüs’le ilgili yazılarımdan bahsettim. Daha doğrusu Kudüs’ü yakinen sevdiğimi ve bunun bir sevda gibi içime çöreklendiğini bilsin istedim. Neden sonra sanki aynı anı yaşıyormuşuz gibi. Akşamın alacasında, ince bir yağmur İstanbul’un kalabalık caddelerini ıslatırken, benimde yüreğime yağmurlar akıyor ve Raid Salah bana İsra Suresi’ni anlatıyordu. Gözlerimdeki yağmurlar sabırsız akmayı beklerken, karşımda duran, bir ayet gibi duran bu güzel insanın gözlerindeki seferi ve bu seferin ona yüklediği dingin teslimiyeti gördüm. İç seferini gerçekleştirmiş, yüreğine Kudüs sevdasından başka bir muska takmamış bu kahraman insanın Allah’ın Resulü’nün çağrısına uyarak, bekleyen, yaşayan, direnen ve miraç makamındaki yansımasıydı gözlerindeki dingin teslimiyet.

Zulümlerin ve düşmanlıkların arttığı bir ortamda, “ Yarabbi sadece sana arz ediyorum zayıflığımı’ diye yalvarmıştı Allah Resulü. Rabbi O’na ne güzel yollar açmış, çaresiz yüreğine merhem olacak, en uzakları en yakın ederek gönlünü Mirac’ın diriltici soluğuna taşımıştı.

Karşımda duran bu güzel insan da tıpkı Allah Resulü’nün yolundan yürüyenlerden bir kahraman ve yüzünü Rabbine dönmüş yalnız ondan yardım bekleyen yürekli bir yiğit.

Gecenin karanlığına, yüzündeki aydınlık tebessümle yürürken, anlatmaya gidiyordu.

O anlatacaktı, çünkü yaşayan ve seferlerini miraçlara taşımış bir kahramandı artık. Dünyayı elinin tersiyle itmiş, Resul’ün yolundan giderken sonsuz bir sevda gibi içine çöreklenmiş, her dem şehitlik makamı için beklediği; Kudüs’ü, İsra’yı, Mirac’ı  anlatacaktı....

(18 Mart 2011)

SELVİGÜL

1971 Reşadiye Tokat doğumlu yazar Lise ve Üniversiteyi İstanbul’da bitirdi . Kısa süre muhabirlik ve öğretmenlik yaptı. Bağcılar ve Bahçelievler Kültür Mdlüklerinde görev aldı . Pamuk Şekeri Çocuk Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Edebistan Sitesi’nin söyleşi editörlüğünü bir süre sürdüren yazar İstanbul Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.

Daha fazla görüntüle
Diğer Yazıları