Dünyanın bu yarısı karanlıkta;
İpek çamaşırlarıyla saten nevresim takımının üstünde kayar gibi döndü. Pürüzsüz iki nesnenin çıkaramadığı ses, geceyi bölemedi. Kadının uykusunu da…
…
Dünyanın bu yarısı aydınlıkken;
Artık gecenin günahlarımızı örtmesini beklemiyoruz ki… Adam aceleyle kadının eteğini sıyırdı yırtarcasına. Kadın; vücudu direnmekten yorgun, gözlerini kapattı. Zaten kararacak dünyasına giriş yaptı. Adam kadının çığlıkları arasında; burçlara bayrağı ilk diken oldu. Bir fetih daha gerçekleşmişti.
…
Hava ağardığında;
Bir bezelyenin dahi rahatsız etmediği kadın uyandı kendi masalına. Soyundu, yıkandı, giyindi-giyinemedi, süründü, takıştırdı. Yerini aldı vitrinlerde, tezgâhta, billboardlarda…
…
Bir daha kapatmadı gözlerini kadın; karanlık çöksün istemedi. Üstüne abanıyordu özgürlükler, zaferler, iktidarlar… Yağmalanmış topraktı vücudu savaşlardan arta/arda kalan. Sürüdü ardından toz duman içinde, yerini aldı acıklı bir fotoğrafta, haberde, hikâyede…