Yavuz Ekinci’nin Tene Yazılan Ayetler adlı romanı, Mart 2010’da Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Bu kitap, Yavuz Ekinci’nin edebiyatımıza kazandırdığı dördüncü kitap oldu.
Yazma sürecinde Ekinci, kaynak olarak pek çok yapıttan yararlanmış. Calvino’dan Attar’a, Alberto Manguel’den Mevlana’ya, Fernando Pessoa’dan Şeyh Galib’e, Umberto Eco’dan Latife Tekin’e 50 yazarı(!) ve yapıtlarını adeta selamlamış.
Doğu ve Batıyı sentezleyen birikimine kendi yaşam deneyimini ekleyerek biri güne / günün gerçeklerine yaslanan, diğeri uygarlık tarihinden ve onun ilham verdiği hakikate giden yoldan ivme alan, iki sağlam anlatı çıkarmış. Bu çifte anlatı, yazarın düşlemindeki formüle uyarak
uç verip birbirine dolanmış, Tene Yazılan Ayetler böylece çıkmış ortaya.
Ekinci, kitap bütünlüğünden yana bir yazarlık sergiliyor. Öykü kitaplarında birbirleri ile dirsek temasında tuttuğu öyküler, hem tek başlarına hem de bir arada okunabiliyor, zengin anlamlara açılıyorlar. Yazar bu kez, bir önceki kitabı Bana İsmail Deyin’in en son öyküsünü sonraki romanı Tene Yazılan Ayetler’e eşik yapmış. ‘İçimdeki Mezar’ adlı öykü hem film olmuş, hem de öykünün üç baş kişisinden ikisi, Asvas ve Utanapişti, romanın konusunu oluşturmuş.
Hikayeye göre yazar Asvas’ın kemikleri, 2000 yılında Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü Beykoz operasyonuyla ortaya çıkan, Hizbullah’ın domuz bağı ile katlettiği kişilerin yattığı mezar evlerden birinde bulunur. Kısa sürede çok ünlenen Asvas, tezlere, sempozyumlara konu olur.Eserleri üniversitelerde okutulur. Hatta 2010 yılı UNESCO tarafından “Asvas Yılı” olarak ilan edilir. Bu sebeple bir film ve roman hazırlığına girişilir. Projenin sorumluluğunu üstlenen bir yazar, Asvas’a dair bilgileri derlerken gözler önüne dökülen bir insanın yazgısı kadar insanlık tarihi de olur. Ekinci, kitabında kolektif bilinci besleyen olguların peşine de düşer. Uygarlıklar boyunca tekrarlana duran şeyleri efsaneler üzerinden yakalar, ne ve neden sorularına ışık tutabilecek işaretler koyar yapıtına.
Sarmal kurgunun önemli kişilerinden Utanapişti, insanoğlunun binlerce yıllık bilincini yapılandıran suç ve ceza kavramlarını günün gerçeklerine ilmekler atarak tartışmaya açar. Bu iş için en uygun karakterdir, diyebiliriz. Ceza mı ödül mü olduğu kesin olarak bilinemeyen ölümsüzlük, suçun sonucu olarak tanımlandığından okura daha geniş bir yorum alanı açar. İnsanoğlu acısını kendi yaratır ve yine kendisini (bitimsiz tanıklığıyla) nesiller boyu sürecek bir duygusal bozulmayı yaşamaya yazgılar.
Varoluşu sorgulamaya varan çifte metin, hem durumlara hem de insanın yazgı karşısındaki tartışmalı konumuna (aczine) işaret eder.
Ekinci’nin romanında proje boyunca yazıma hazırlanan roman, avuçlarımızın arasındadır. Romanda sözü geçen filmse 2009 yılında Ekinci ve arkadaşları tarafından zaten hayata geçirilmiş, hatta ödül almış olan bir kısa filmdir. Böylelikle Ekinci’nin bir ilke imza attığını da söyleyebiliriz. Aynı yazar, edebiyatın etki alanını genişleterek, farklı türlerde kendini ortaya koyan edebi üretim edimini, bütünlüklü olarak beğeniye sunmaktadır. Roman bu yönüyle de son derece heyecan vericidir.
(VARLIK, TEMMUZ 2010)