Meğer AK Parti, demirden bir zırha bürünerek kendisini eleştirilere kapatmışmış da haberimiz yokmuş.
Bünyesindeki kurulların, komisyonların, kolların, il ve ilçe yönetimlerinin, dere-tepe demeden ülkeyi karış karış gezen milletvekili adaylarının hiçbir değeri bulunmuyormuş.
Orada ne istişarenin bir karşılığı varmış, ne uyarının bir adresi, ne de parti içi anketlerin bir hükmü.
Tepedeki “başkanlık heveslisi” bir liderden, “hikmet buyurdunuz efendim” diyerek onun her taleplerini ululayan “kavuk sallayıcı” bir kadrodan, yeni oranı % 41 olan gözü kapalı seçmenden ibaretmiş meğer AK Parti.
DOKTORLAR, REÇETELER, SARI KARTLAR
AK Parti’nin tek başına iktidar olamayacağının anlaşıldığı ilk dakikadan itibaren “patlayan eleştiri”nin ortak noktası, söz konusu demirden zırhın varlığı ve onun “nihayet” delinmiş olması “kaydıyla” ortalığa saçılan bu ve benzeri yorumlardır.
“Seçimlerdeki sonucu üreten biziz. Dershanelerimizi geri verin; okullarda ve yurtlarda uğradığımız zararı karşılayın; bankamızı iade edin; 17/25 Aralık’taki yenilgimizin hesabını sorun ve bizim ürettiğimiz dosyaları işleme koyun; yargıda, emniyette, istihbaratta kesilen kolumuza diyet ödeyin” diyenler, bu “patlayan eleştiri”ye ne kadar dahilseler, 2023, 2071 vizyonunu ti’ye alarak, “büyük ve çok uzun vadeli düşündünüz, bu günü unuttunuz, onu size hatırlatacak olan falanca abinizi dışladınız, başınıza bunlar geldi; reçetenizi yazıyorum, hemen gidip onun elini öpmeniz sizi iyileştirecektir” yollu “nadide öğütler”ini, doktorculuk oynama arzusuyla birlikte sergileyenler de “patlayan eleştiri”ye aynı oranda dahildirler.
Ayrıca ömründe bir kez olsun tek kale maç bile yapmamış olanların “seçmen size sarı kart gösterdi” şeklindeki seslenişleriyle, “Gezi’dekileri anlayacaktınız; intikamlarını hesap edecektiniz” diyerek aba altından sopa gösterenler de eleştiri de aynı hizaya geldiler.
PATLAYAN ELEŞTİRİDEN ELEŞTİREL SALDIRGANLIĞA
Bu eleştirilerin, belirtilen içerikle patlamasından ve giderek “eleştirel saldırganlığa” dönüşmesinden dolayı, ilgilileri nezdinde ciddi bir kıymet taşıyacağını sanmıyorum.
Elbette saldırganın saldırışından da not edilebilecek, günü geldiğinde işleme konulabilecek kimi hususlar olabilir. Ancak son tahlilde AK Parti’yi eleştirisizlik zırhı giymiş olmakla damgalayıp, eleştirisini kendi ideolojisine, siyasi hırslarına, kuyruk acılarına, akıllarını ipotek ettikleri “uzaktaki kara çukur”a, hizmetinde bulundukları kimi abilere “göre” konumlandıranların eleştirileri, “sopalı eleştiri” olmaları bakımından, daha yapanlarınca değersizleştirilmiş eleştiriler olmaktan öteye gitmeyecektir.
GENÇLERİN VE FAKİRLERİN ELEŞTİRİSİ
AK Parti’nin kastedilen eleştirisizlik zırhına bürünmediği, bilakis “müesses bir şura” üzerinden değilse de istişareye daima önem verdiği aşikardır.
Ancak görülen odur ki, bu istişare “partili olanlarla sınırlı tutulmuştur.” Oysa ki AK Parti, on iki yıl boyunca kendi örgütünce olduğu kadar, siyasete olan mesafeleri nedeniyle o örgütte hiç yer almamış ve yer almak gibi bir niyet de taşımayan geniş bir sessiz ve “akil kitle” tarafından taşınmıştır.
Asıl “şimdi” bunlarla istişare edilmesi, eleştirilerinin dinlenmesi önemlidir.
Zaten bunların getireceği eleştiriler de üç beş başlığı geçmeyecek ve başkası nedeniyle yapılan eleştiriler niteliğinde olacaktır.
Örneğin, “Fakir sofrasında yemek yiyen Recep Tayyip Erdoğan’ı, Ahmet Davutoğlu’nu, milletvekillerini özledik” diyeceklerdir.
Ya da “Doğan’ın AVM kapılarında kurdele kesen ele değil, hastane yanındaki imarethanede kepçe tutan ele hasret kaldık” diyeceklerdir.
Veya “Volkan Bozkır, bakanmış da üstelik ama kendisini tanımıyoruz; onu biz mahallemizde hiç görmedik, çocuklarının bizim çocuklarımızla birlikte naylon top sektirdiği de vaki olmadı. Bu nedenle kendisine oy vermekte tereddüt göstermişsek, mazur görünüz” diyeceklerdir.
Bu insanların sözleri fazla olmaz; sizden herhangi bir talepleri de bulunmaz. Onlar darasız konuşurlar ve dua eder gibi bakarlar gözlerinize.
İhanet yer almaz lugatlarında; düşüşü sezince köşelerini bırakıp kaçmazlar; ihale vermediniz, oğullarını, kızlarını milletvekili yapmadınız diye ruhlarını satmazlar; kırılırlar size ama asla küsmezler.
Onlar müstazaflardır; küçük esnaftır; idealist öğretmenlerdir, memurlardır, toprağa hürmetle basan köylülerdir; üç kuruş burs için vakıflarda, derneklerde masaların tozlarını alan, yerleri süpüren ve akıllı binaların camlarında ancak saçlarını tarayabilen gençlerdir; AVM’lerin önlerindeki banklarda ellerini boş ceplerine saklayarak oturan zencilerdir; cami avlularında maaş günlerini ve ölümlerini düşünerek vakti bekleyen emeklilerdir.
Onlar AK davanın içinde oldukları için, partinin uzağında duranlardır.
Ve az ama dosdoğru eleştiriler de onlardadır.
twitter.com/OmerLekesiz
(YENİ ŞAFAK, 12.06.2015)
Türk yazar, eleştirmen İlk ve orta öğrenimini Yozgat'ta tamamladı. Ankara Meslek Yüksekokulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü'nü bitirdi.