Menu
SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN'DEN: ÂHİR ZAMAN NOTLARI
Haberler • SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN'DEN: ÂHİR ZAMAN NOTLARI

SELVİGÜL KANDOĞMUŞ ŞAHİN'DEN: ÂHİR ZAMAN NOTLARI

Yazar Selvigül Kandoğmuş Şahin 4. Deneme kitabı Âhir Zaman Notları ’nda, bugünün dünyası içinde cereyan eden savaşlardan, zulümlerden, işleyen ekranlardan ve kitle iletişim araçları karmaşasından, olay ve durumlardan okuru hassasiyetlerin serin iklimine çağırıyor. Mavi Marmara Şehidi Furkan Doğan’a ithaf ettiği yeni deneme kitabında Şahin, 15 Temmuz Darbe girişiminden Kudüs’e, birlik ve beraberlik çağrısından şehitlerimizin vatan savunusuna çoğu âhir zamanlarda tanık olduğumuz, maruz bırakıldığımız ateş çemberine dair geniş bir düşünce-duyarlılık evreninden okuru haberdar ediyor...  Yazar bu algı ve duyarlılık genişliğinin yanında, derin bir Türkiye ve Dünya hassasiyetiyle durmaksızın ses vermeye, ses olmaya, makes bulmaya ve Ümmetin yaralarına merhem olmaya, Kelâm’ın ve Kalem’in dizi dibinde gözyaşı ve dua ile karılmış kelimeleriyle “dinmeyen bir çağıltı” olmaya devam ediyor.

Hassas bir kalem erbabı olan Şahin’in Âhir Zaman Notları, zamanın ruhuna, dünyanın ahvaline dair tuttuğu içtenlikli notlardan oluşuyor...

“Biz hep inandık…

Ebabillere inandık. Fil ordularını yenenlere, teslim olmayanlara inandık…

Sonra teslimiyetin derin soluğuyla yalvardık Rabbimize Kudüs’ün Mescidi Aksa’ nın yetimleri için.

Değil mi ki yetimlerin sahibi Rabbimdir, Kudüs’ün sahibi Rabbimdir…

İbrahim Peygamber, tek başına ümmetti biz O’na inandık. Nemrut’un ateşine yürüyen kavi imanının gücüne inandık. Biz İbrahim Peygamber’in çöllerde döne döne yaptığı duaların gücüne inandık. Çaresiz kaldığı anda, Rabbine dönüp yalvarmasına, gözyaşlarına, teslimiyetine ve ateşleri gül eyleyen o eşsiz imanına inandık. İbrahim Peygamber’in narı nur eyleyen eşsiz teslimiyetine bizler de teslim olduk hayret makamında.

Biz Musa Peygamber’in derinden sessiz ırmaklar gibi akan sırlı imanına, sabrına, tevekkülüne, Firavun karşısındaki mert ve cesur duruşuna inandık. Koynundan çıkarttığı par par yanan beyaz eline, dünyanın tüm sahte sihirlerini yutan asasına, yanan topuklarına, yalnız yüreğine, Tur Dağı’ndaki kırgın, incinmiş o denli de yürekten dualarına inandık.

Bir İsa Peygamber’in, yalnızlığını an an biriktirirken, tek başına yaptığı tahrif olmuş inançların karşısında sarsılmaz dualarla duruşuna râm olduk. Mübarek annesinin gözyaşlarıyla ıslanmış samimi uzun secdelerine, kederli yaşantısında yüreğine bir muştu gibi dökülen yavrusuna bağlılığına, Rabbine yönelirken ki eşsiz yürüyüşüne ve tertemiz pak bedeninin günahsız günlerine ve gecelerine inandık. Biz Hz. Meryem’in yalnız ve kimsesiz kaldığı demlerde; O’nu terk etmeyen ve O’nu inkârcılara teslim etmeyen merhametlilerin en merhametlisi Rabbine inandık. Hz. İsa’nın diriliş aşılayan, yaşam akıtan ellerine inandık, tertemiz yüzünde güneşler gibi ışıyan bâkir, sadık, nuruna inandık…

Biz o merhamet Peygamberi, güzel ahlâkın eşsiz timsali âhir zaman ümmetinin kurtuluş sakası, Efendimiz Muhammed Mustafa Aleyhisselamın’ ın, çileli günlerden geçerek ümmetine sahip çıkmasına, eşsiz mücadelesine, çile dolu yıllardan sonra eşsiz bir teselli gibi gelen Miracına, hicretine, eşsiz Risâlet’ine inandık. Kudüs’e olan aşkına, sadakatine, bağlılığına inandık.

Biz inandık dostlar!”

“Mavi Marmara bir duyarlı yara, bir derin sızı gibi yer etse de içimizde, kıyamların, dirilişlerin nice silkinişlerin destanını yazan bir deli rüzgâr gibi sarsıp geçiyor ümmeti. Uyuşmuş ve gamsız bedenlerimizin ve ruhlarımızın üzerine estirdiği diriliş rüzgârı her yıl katmerlenerek artarak çığı gibi büyüyor.”