Öykücü Nezihe Meriç vefat etti. Bir süredir kanser tedavisi gören 84 yaşındaki Meriç, 18 Ağustos 2009 / saat 11.30'da İstanbul Etiler'deki evinde vefat etti.
Nezihe Meriç 1925'de Gemlik'te doğdu, babasının görevi dolayısıyla çocukluğunu Anadolu'nun değişik illerinde geçirdi. 1943'de Eskişehir Lisesi'nden mezun olan Nezihe Meriç, İstanbul Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerine devam etti, ancak öğrenimini tamamlamadan okuldan ayrıldı.
Öğrenim süresinde Verda Ün ile piyano çalışan Nezihe Meriç, uzun süre Heybeliada İlkokulu'nda müzik öğretmenliği yaptı (1946-56). 1956'da Salim Şengil ile evlenen Meriç, eşinin kurucusu olduğu Dost Yayınları'nın ve Dost Dergisi'nin yönetiminde görev aldı.
Nezihe Meriç'in ilk yazısı olan “Ümit” İstanbul dergisinde (1945), ilk öyküsü “Bir Şey” ise Seçilmiş Hikayeler Dergisi'nde yayımlandı. Meriç, Korsan Çıkmazı ile 1962 TDK Roman Ödülü'nü, Bir Kara Derin Kuyu ile 1990 Sait Faik Hikaye Armağanı'nı ve Yandırma ile 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü aldı.
AYFER TUNÇ: nezihe meriç, türk öyküsünün kucağı geniş annesiydi
Eşine az rastlanan, çok sahici bir samimiyetti onun öykülerini veya romanlarını okuduğumuz zaman hissettiğimiz ruh iyiliğinin nedeni. Öyküleri sızlayan ruhumuza iyi gelir, dünyada yalnız olmadığımızı hissettirirdi bize. Evet, dünya genellikle berbat bir yerdir, 'cehennem başkalarıdır', yaşayarak kendi cehennemimizi yaratırız sürekli; ama bir Nezihe Meriç öyküsü okuduktan sonra; hayır, deriz, dünya o kadar da kötü bir yer değil, hayat tümüyle cehennem değil. Üstelik okuduğumuz iç burkucu, hatta hazin bir öykü olsa bile. Kırık, yaralı bir hikâyeyle bize iyi duygular verdiği, hayata bağlanmamızı sağladığı, klişe tanımlarla tarif edilmeyen, öykünün ruhunda var olan bir umut verdiği için edebiyatı büyüktü. O bizde iyi yürekli edebiyatın en gerçek temsilcisiydi.
Nezim'in edebiyatı üstüne yazılan yazılarda sıklıkla kadını anlatmasına vurgu yapılır. Doğrudur, öykülerinde konuşan, anlatan, içlenen kadınlar; öykülerinin genel mekânları ev içleri, mutfaklar, odalar, kadına ait kabul edilen yerlerdir. Ama bence önemli olan hikâyesini hangi cinsiyet üzerinden kurduğu değil, insanın dramını nasıl ve nereden anlattığıdır. Kimi zaman vazgeçemeyecek kadar bağlı olduğumuz, kimi zaman cehennem azabına dönüşen hayatı, çeşitli insanlık hallerini kadınların benliğinde didikledi. Bir yazarın kadın ya da erkek olması değil, iyi olup olmaması önemli benim için. Ama şunu söylemeliyim: Nezim'in iyicil duygularla yüklenmiş edebiyatı, özellikle kendinden sonra gelen kadın yazarlar kuşağı için hem iyi bir örnek oluşturdu hem de kadın yazarlara cesaret ve güç verdi.
Edebiyatının gelecek kuşaklara bıraktığı sağlam mirasın yanı sıra, bence Nezihe Meriç'i bir yazar olarak sıra dışı ve saygıdeğer kılan, genç kuşaklar için sağlam bir örnek olmasını sağlayan şey yalnız bir yazar değil, bir kültür insanı olmasıydı. Eşi Salim Şengil'le birlikte, 1952-1972 yılları arasında, Türk öykücülüğü tarihinde önemli bir yer tutan Dost dergisini yayımladı. Birçok nitelikli öykücü onun yayımladığı bu derginin sayfalarından doğdu. Nezim'in dergiciliği, üstünde mutlaka durulması gereken bir konudur. Çünkü edebiyatını da kendine özgü kılan paylaşımcı ruhu, ona yazarlar için bir tür anne vasfı kazandırmıştır. Bence Nezim'i Nezim yapan unsurlardan biri de "isim olmak" için yazmaması, edebiyata edebiyat için bağlanmış olmasıydı. O, yazmayı hayatla bir tuttuğu için yazdı. Bir söyleşisinde "yazmadan yaşamasını bilmiyorum" demişti. Ama söylediği bu alçakgönüllü sözün altında güçlü bir kalem, çok sevecen bir yürek vardı.
Nezim'in "Keklik Türküsü" öyküsünü okuduğumda neredeyse çocuktum. İlk kırık bir aşk dersimi bu hikâyeyle aldım. Öyküyü anlatmayacağım, bilenler bilir. Ama "Keklik Türküsü"nü okuyarak, bir tarafın haince davrandığı bir gönül ilişkisi tecrübesi yaşamış oldum. Az şey miydi benim için? Düşünüyorum da, hayır. Bir öykünün verdiği bir tür hayat dersiydi.
Anneler unutulmaz, Nezim'i unutmayacağız.
Bir kütüphane bırakıp gitti
Nezihe Meriç'in kitaplarından bazıları şöyle: Öykü: Bozbulanık, Topal Koşma, Menekşeli Bilinç, Dumanaltı, Bir Kara Derin Kuyu, Yandırma. Roman: Korsan Çıkmazı, Boşlukta Mavi. Oyun: Sular Aydınlanıyordu, Sevdican, Çın Sabahta. Çocuk kitabı: Alagün Çocukları, Küçük Bir Kız Tanıyorum Altı Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Yedi Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Sekiz Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum Dokuz Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında, Küçük Bir Kız Tanıyorum On Bir Yaşında, Dur Dünya Çocukları Bekle, Ahmet Adında Bir Çocuk.
NALAN BARBAROSOĞLU: Edebiyatımızda rehber bir yıldızdır
"Kitaplarına girmemiş, yayımlanmış ilk öyküsü 'Bir Şey'den başlayarak edebiyatımızda rehber bir yıldızdır Nezihe Meriç. Ev içlerindeki odalardan, yataklardan, yorganlardan, yemek kokularından hayata açılan yolların ışıltısını da, çamurunu da bir işaret fişeğine dönüşen diliyle sezdirir okuruna. Hayatı değiştirmek ve dönüştürmek için bir okurun bile yeterli olduğunun ışıl ışıl bilinciyle yazar. Sadece edebiyatıyla değil, edebiyattaki ve hayattaki duruşuyla olduğu kadar dergiciliği ve yayıncılığıyla da ufkumuz değişmiştir. Nezihe Meriç'le hayat arasına ölüm giremez... Türkçede son okur kalana dek."
NURSEL DURUEL:Yazma coşkusu çok yüksekti
"Nezihe Meriç sadece öncü olmakla kalmayıp kendini sürekli yenileyen bir yazardı. Yazma coşkusu çok yüksekti. Son zamanlara kadar sürekli yazan ve edebiyatla dolup taşan bir yazardı. Ve nasıl yazdığı konusunda başkaları tarafından incelenmesini ve kendisine söylenmesini de isteyen bir yazardı. Bu ne ölçüde gerçekleştirildi? Onu doğrusu sormamız gerekiyor hep beraber. Nezihe Meriç'siz bir öykü dünyası düşünemiyorum. Yakın zamanda Meriç'in okul arkadaşı Jale Baysal'ı da kaybettik. Açıkçası öncülerin gidişi bizi çok yaralıyor."
İBRAHİM YILDIRIM:Kadın öykücülerimiz onunla yazmaya başlamıştı
"Türk öykücülüğünün en önemli kadın öykücülerinden birisiydi. Kadın öykücülerimiz hemen hemen onunla yazmaya başlamışlardı. Çok büyük bir kayıp. En son evinde bir söyleşi yapmıştık. İlk kez onu orada tanımıştım ve tanımaktan çok mutlu olmuştum."
REFİK ALGAN:Medyatik bir kişi olmaya soyunmadı
"Bir kadın öykücümüz olarak Türk edebiyatında yapılmamışları yapmaya soyunan bir kişiliği vardı. İleri yaşlara kadar yazmasını sürdürdü. O açıdan çok önemliydi. Hikâyeye verdiği önem her zaman için hatırlanacaktır. Medyatik bir kişi olmaya da soyunmadı hiçbir zaman."
KARİN KARAKAŞLI:O bizim ustamız, ilham kaynağımız
"Kendisi için geçtiğimiz yıl 'Edebiyattan Hayata Nezihe Meriç' adlı bir edebiyat etkinliği düzenlemiştik. O vesileyle öncesinde ve sonrasında yan yana gelmiştik. O bizim ustamız, ilham kaynağımız. Yaşamı ölümü aşan çok büyük bir kudreti var. Ruhu şad olsun."
ETHEM BARAN:Öykücülüğümüz biraz daha eksildi şimdi
"Nezihe Meriç, öyküye tutkuyla bağlanmama sebep olan yazarların başında gelir. On dokuz yaşındayken, onun Cem Yayınevi'nden çıkan 'Dumanaltı'sıyla tanışmıştım. Öykülerini zaman zaman yeniden okuyarak kendimi tazelerim. Aramızdan ayrılan her yazar, edebiyatı eksiltiyor, bizi orta yerde bırakıyor. Öykücülüğümüz biraz daha eksildi şimdi..."
ÖMER LEKESİZ:
Öykücülük tarihinde kadın kimliğiyle fark oluşturdu
"Nezihe Meriç, yerli öykücülük tarihinde öncelikle kadın kimliğiyle bu ortama dâhil olmasıyla bir fark oluşturuyor. Özellikle Halide Edip Adıvar'dan sonra edebiyatı bir yaşama biçimi olarak benimseyip bu doğrultuda eser veren yazar çok fazla olmamıştır. O zamana kadar yazan kadın yazarlarımız eğitimci, öğretmen kimliğiyle yazıyorlardı. Ama ilk defa Nezihe Meriç bir yazar kimliğiyle, bir öykücü kimliğiyle edebiyat dünyasına dâhil oldu. Tabii bu dâhil oluşta Seçilmiş Hikâyeler dergisinin çok büyük bir önemi vardır. Salim Şengil ile tanışması ve onunla evlenmesi dolayısıyla bir eş olarak da Seçilmiş Hikâyeler dergisiyle birebir ilgilenmesi Nezihe Meriç'in hikâyeci olarak dünyasını zenginleştirmiştir. Dergi, Meriç'e zamanın hikâyecilerini birebir tanıma ve onlardan beslenme açısından çok büyük bir kazanım sağlamıştır. Nezihe Meriç özellikle bizim zor zamanlar olarak telakki ettiğimiz 70'li yıllardaki siyasî savrulmaları öyküleştiren bir kadın yazar olarak ortaya çıkmıştır. Merhum Fethi Naci'nin söyleşiyle, zaman zaman mutfağın hendesesinde boğulmuş bir öykücü olmasına rağmen kendine özgü bir sesi, kendine özgü bir dünyayı, kendine özgü bir tahkiye biçimi oluşturmuş nadir yazarlardan birisidir."
(ZAMAN, 19 AĞUSTOS 2009)