Menu
herkes kaybetti, siz neyi kutluyorsunuz?
Haberler • herkes kaybetti, siz neyi kutluyorsunuz?

herkes kaybetti, siz neyi kutluyorsunuz?



Neyi kutluyorsunuz? Hangi zaferi selamlıyorsunuz? Hangi başarıyı ödüllendiriyorsunuz? Kime ne anlatmaya, ne tür mesajlar vermeye çalışıyorsunuz?

Bu savaşın kazananı olmadı. Biz kazananlar olmadık. Kazananlar yıllarca uzaktan seyredip kıs kıs gülenlerdi. Bu savaş Anadolu'da bütün evleri yangın yerine döndürdü. Acı, öfke ve kayıplardan başka geriye bir şey kalmadı. Herkes kaybetti. Kaybedenler kayıplarına üzülmeli. Sevinecek tek şey var, kayıpların sonuna gelinmesi umudu.

Çatışmayı sona erdirmek, kayıpları önlemek, acı yerine umut beslemek için yola çıkılıyor şimdi. Bir zarardan dönme iradesiyle harekete geçiliyor. Ama barış, çözüm kararlılıkla, fedakarlıkla, en önemlisi de olgunlukla inşa edilir.

Böyle bir erdeme, ahlaka, olgunluğa sahip olmayanların iyi niyetleri şımarıklıkla, tahrikle, provokatif gövde gösterileriyle karşılaması, bir şeylerin hala anlaşılamadığının göstergesidir.

Bu süreç, zaferle ölçülebilecek bir şey değil. "Kim kimin bileğini büktü" söylemiyle algılanabilecek bir şey değil. Kimse kimseyi dize getirmedi. Kimse zorla barış inisiyatifi ortaya koymadı. Eğer bugün birileri ısrarla barış adına çaba sarfediyorsa Kandil'dekilerin silahlarının sonucu değil bu.

Anlamıyor musunuz?

Anlamazsanız kaybedersiniz. Algılayamazsanız oyunun aracı olursunuz. Bugün sokaklara döktüğünüz insanların geleceğine zarar verirsiniz. O insanların bir oyunun parçası olmasına, bir "kart" olarak kullanılmasına zemin hazırlarsınız. Oysa bu inisiyatif, o insanları, size rağmen, bir oyun aracı olmaktan kurtarmaya yönelik.

Türkiye kamuoyu, Silopi'den Diyarbakır'a kadar, on binlerce insan üzerinden uygulanan bir provokatif meydan okumayı, rencide eden, kamçılayan, rahatsız eden zafer turlarını büyük bir sabırla izliyor. Fark ediyor musunuz? Bu sabır; korkunun, yılgınlığın, kaybedişin değil, olgunluğun yansımasıdır. Bir derin tecrübenin sonucudur. Bunu anlayabiliyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; "Bunlar provokatif görüntülerdir. Bir yandan kan dursun diye uğraşılırken, bunun değerini anlamayıp, bu tip gösterilerde bulunmayı tasvip etmek mümkün değildir. Bu bakımdan da herkesin şöyle bir kendine gelmesini ve yapılan bu büyük işler karşısında ölçüsüz davranışlardan kaçınmasın tavsiye ediyorum" diyor.

"Demokratik açılım sürecini istismar etmenin, süreci bir siyasi çıkar sağlama faaliyetine dönüştürmenin, milli birlik, beraberlik ve kardeşliğe fayda sağlamayacağını" belirten Başbakan Tayyip Erdoğan'ın; "Yapılan şark kurnazlığıdır, kışkırtmadır, tahriktir. Ülkenin hissiyatına, hassasiyetlerine saygısızlıktır" sözleri hiç mi anlamlı değil.

Türkiye en güçlü olduğu, kendi bölgesinde en etkili olduğu, dünya genelinde dikkat çektiği, barış ve işbirliği adına bölge ülkeleriyle ortaklıklar inşa ettiği bir dönemde yapıyor bu açılımı. Bunun ne anlama geldiğini düşünüyor musunuz? Görünen o ki anlamıyorsunuz. Ya da çok küçük hesaplarla bir büyük mücadeleyi baltalamaya çalışıyorsunuz. Barışa karşı duranlarla yan yana duruyorsunuz. Dar mahalle politikaları bunlar.

Şükür ki Türkiye, bu olgunluğu gösteriyor. Barışın garantisi budur. Bu topraklar, insanlık tarihinin en acı olaylarına sahne oldu. Bu millet, hep birlikte, dünya tarihinin seyrini değiştirecek olaylara tanıklık etti. Etmekle kalmadı, etkiledi, yönlendirdi, yönetti. Barışın da savaşın da her türünü gördü. Böyle bir birikim varken, bunun üzerine iyi şeyler kurmak varken yapılanlar, bir sevinç gösterisinin çok ötesine geçip meydan okumaya, gövde gösterisine, zafer turlarına dönüşüyorsa birileri hata yapıyor demektir.

Bir oyun kuruluyor bölgede. Türkiye'nin oyun alanı genişliyor. Türkiye tartışmalı, çok dikkat çeken bir liderlik örneği sergiliyor. Bunlar günlük hesaplar değil, tarihin akışını etkileyecek eğilimler, girişimler. Tam bu sırada, zaaflar bir bir ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bir sorun, bin yıllık kader ortaklığından güç alarak çözülmeye çalışılıyor. Ayrılıklara değil, ortaklıklara yatırım yapılıyor.

Geçtiğimiz hafta Irak'la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde ortak bakanlar kurulu toplandı. Onlarca anlaşmaya imza atıldı. Bu anlaşmalar, iki ülkeyi yakınlaştıran değil, uygulandığında tam bir entegrasyon görüntüsü verecek anlaşmalar. Ondan önceki hafta aynı şey Suriye ile yapıldı. Her alanda ortaklık ve ortak bakanlar kurulu toplandı. Belki çok yakında İran'la da benzer bir ortaklık formülü üzerinde çalışılacak. Ondan önce Ermenistan'la, Türkiye tarihinin en büyük sorunlarından birini çözmeye yönelik Protokol imzalandı. Hiç olamayacak denen şeyler gerçekleşiyor.

Suriye ve Irak'la yapılan stratejik ortaklık anlaşmasının bir benzerinin yakında Rusya ile de yapılması bekleniyor. Bakanlar düzeyinde bir ortak bakanlar kurulu tesis edilecek. Moskova ile daha şimdiden bu amaca yönelik 20 anlaşma imzalandı. Başbakan Erdoğan benzer ortaklıkların Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerle de yapılabileceğini söyledi. Avrupa ülkeleri, Türkiye'yi ekonomik alanda, bölgesel etkinlik alanında öncelikle ortak olarak görmeye başladı.

Bütün bunlar olurken dağdan indirme, çözüm yolunda köklü adımlar atılıyor. Birileri, kamuoyunu rencide ederek süreci baltalamaya çalışıyor. Eğer planlı değilse, düşüncesizce bir davranış bu. Hani empati nerede? Olgunluk nerede? Barış istemek nerede?

Unutmayın, kimse muzaffer olmadı bu kavgada. Kaybedenler hepimiz olduk. Diyarbakır'dan Trabzon'a kadar herkes kaybetti. Acının ve öfkenin üstesinden gelmeden hiçbir çözüm olmayacak.

Acı ve öfke ile oyun oynamayın.

(YENİ ŞAFAK, 22 EKİM 2009)