Moskova'daki ABD-Rusya pazarlıkları ve Doğu Türkistan'da hâlâ devam eden kıyım ve çatışmalar sırasında aklıma gelen sorular, doğru cevaplara ulaşıldığında, aslında yakın gelecekte olacaklar hakkında çok önemli işaretler içeriyor. Asya'daki Batı karşıtı bölgesel yakınlaşma ilk ciddi sınavını verirken, Obama yönetimindeki ABD dikkatlerini Ortadoğu'dan Orta ve Güney Asya'ya yoğunlaştırırken, Avrasya fay hattının Doğu tarafında gerilimler hızla krize dönüşüyor. Bütün bunlar birer rastlantı mı? Elbette hayır! Bölgesel zaafların varlığı krizlerin kendiliğinden ortaya çıktığına inanmamız için yeterli değil. Bu fay hatları çoğunlukla bir dış etken tarafından harekete geçirilir. Bizler; aslında ne olduğunu, krizlerin neden çıkarıldığını uzun zaman sonra kavrayabiliriz. Kaç gündür cevabını aradığım sorularım şunlardı:
1- Doğu Türkistan'da katliamı tetikleyen olay ne?
Güney eyaletlerinden birindeki oyuncak fabrikasında iki kadına taciz etnik gerilimi başlattı. Çinliler, Uygurları linç etti. Olay Doğu Türkistan'ı sıçradı. Gösteriler çatışmaya dönüştü. Sayısı hâlâ netleşmeyen çok sayıda insan polis kurşunuyla can verdi. Uygurlara göre dört yüz kişi polis tarafından vuruldu. Pekin yönetimi olayı bir milletin isyanı olarak algıladı. İnsanlar evlerinde kurşunlandı, bıçaklandı, dövülerek öldürüldü. Çinli kaynaklar, gösterilerin arkasındaki kişilerin idam edileceğini söylüyor. Önümüzdeki günlerde kaç Uygur'un idam edileceğini düşünüyoruz şimdi. Bölge işgal altında, bir sömürge. Son yıllarda bulunan zengin enerji kaynakları ile Çin ekonomisinin bel kemiği. Gerilim bugün kontrol altına alınsa da, hiçbir zaman bitmeyecek, yeni isyan hareketleri göreceğiz.
2- Etnik kıyımın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Urumçi ziyaretinden hemen sonra başlaması nasıl yorumlanmalı?
Olaylar ziyaretten on gün sonra başladı. Türkiye-Çin ilişkileri hızla gelişirken, Cumhurbaşkanı bölgede olağanüstü ilgiyle ağırlanmışken, milyar dolarlık projeler tartışılırken, Türk dış politikasında Batı dışı işbirliği arayışı güç kazanırken, iki ülke de yıllardır devam eden bir gerçekle yüzleşti: Doğu Türkistan'ın özgürlüğü. Olaylar, iki ülkeye, ne kadar üstünü örtmeye çalışsalar da böyle bir gerçek olduğunu, bu gerçeğin ilişkilerin niteliği üzerinde tek belirleyici olduğunu bir kez daha gösterdi. Belki de birileri, bunu özellikle hatırlattı. Türkiye'nin dış politikasını belirleyenlerin bu “gerçek” ve “hatırlatma” üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekiyor.
3- ABD-Rusya ilişkileri Çin'i nasıl etkileyecek?
Krizin, ABD ile Rusya arasında “yakınlaşma” çabalarının göstergesi olan Barack Obama'nın Moskova ziyaretiyle aynı döneme denk gelmesi de o kadar dikkat çekici. İki ülke arasında geleneksel işbirliği ve anlaşmaların yanı sıra Rusya, ABD'nin Afganistan'da başlayacak büyük operasyonu için topraklarını açtı. Şaşırtıcı bir gelişmeydi bu. Özbekistan'dan sonra Kırgızistan da bölgedeki ABD üslerini kapatmak istemiş, Bişkek geçtiğimiz günlerde ikna edilmiş, Tacikistan ise Rusya'ya verilmesi beklenen askeri üssü son anda ABD'ye kiralamıştı.
Obama'nın ziyareti, Rusya-Çin ittifakını kırmaya, Şanghay İttifakı'nı etkisizleştirmeye, İran'ı yalnız bırakmaya ve Afganistan/Pakistan operasyonu için bölgesel destek aramaya yönelikti. ABD Başkanı'nın Ankara ve Kahire'den sonra Moskova'daki konuşması, adeta bir barış elçisi gibi sözler sarfetmesinin ardındaki gerçek niyet yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Washington Obama'nın sözleri üzerinden yeni bir dünya tasarımına gitmeye çalışıyor. ABD'nin içinde bulunduğu zayıf pozisyon bu hedefi belirsiz hale getirse de Obama dönemin en ciddi etkilerini Asya'da gösterecek gibi.
4- Hindistan'da da benzer çatışmalar çıkar mı?
Şöyle bir iddia var: İslam dünyasına Obama'nın barış mesajlarıyla yeni bir yön çizmeye çalışan ABD'nin ve bazı çevrelerin, Müslüman azınlıklar barındıran ülkelerdeki sorunlara, zaaflara yöneldiği, özellikle Çin ve Hindistan üzerinde durdukları, bu ülkelerin Müslüman azınlıklar üzerinden köşeye sıkıştırılacağı, söz konusu ülkelerin İslam dünyasının yeni düşmanları haline getirileceği öne sürülüyor… Öyleyse, Batı'ya karşı yer yer işbirliği halinde olan Asyalı güçlere yeni bir tehdit pazarlanacak demektir. Doğu Türkistan'da yaşanan olayların benzerinin Hindistan'da da düşünüldüğü söyleniyor. Bu iddia ile ilgili gelişmeleri dikkatle izlemekte yarar var.
5- Kriz neden Ortadoğu'dan Asya'ya taşınıyor?
Batı ve Doğu'daki merkez güçler arasındaki jeopolitik ve ekonomik savaş giderek tırmanıyor. Buna paralel olarak da bugün Ortadoğu merkezli olan kriz Doğu'ya kayıyor. Artık Doğu'da yaşananlar, Doğu'daki ittifaklar ve düşmanlıklar daha belirgin hale gelecek. ABD'nin, İran'ın etrafını boşaltmaya hız verdiğini, nükleer tehdidi tekrar öne çıkardığını, Afganistan ve Pakistan merkezli küresel bir krize hazırlık yaptığını biliyoruz. Öyleyse ABD-Rusya ilişkilerini dikkatle izlemekte yarar var. Bu ilişkinin seyri, bölgedeki krizlerin seyrini belirleyeceği gibi, Asya'daki ittifakları büyük ölçüde zayıflatabilir.
Öyle görünüyor ki, Müslümanlar üzerinden yeni bir küresel pazarlık/kriz hazırlanıyor. Bugüne kadar Batı düşmandı. Şimdi Doğu da düşman olacak. Obama, Müslümanları dünyanın ortak sorunu haline getiriyor. Bir yandan ortak düşmana karşı koalisyon oluştururken diğer yandan ileride Batı'ya meydan okuma ihtimali olan dayanışma hatlarını dağıtmayı amaçlıyor. Bu yönüyle Obama'nın savaşı başladı. Yeni Büyük Oyun'un Asya'daki bir sonraki hamlesini dikkatle izleyeceğiz. Tabii Doğu Türkistan'ın haklı davasını ve bu haklı dava üzerinden kimlerin ne hesaplar yaptığını da.
Tüm bu karmaşa içinde El Kaide kozu yeniden sahneye çıktı. ABD ve Alman istihbaratı kaynaklı haberlerde; on beş ile yirmi arası teröristin uçak kaçırmak ve saldırı yapmak için Türkiye, İngiltere, Almanya, İtalya ve Mısır'a girdiği uyarısı yapıldı. Batı'ya kalkan uçaklar kaçırılabilir miş! Ne zamanlama!
CIA'de yirmi iki yıl çalışan ve Usame Bin Ladin Masası'nı kuran Michael Scheuer, “ABD olarak tek şansımız, ülke içinde büyük bir saldırı gerçekleşmesi” cümlesi, aslında ne çok şeyi anlatıyor.
Bu karmaşık hedeflerin somut müdahalelere dönüşmesi için en elverişli yöntem terör. Tabii Müslümanlar üzerinden bir terör eylemi. Bu saldırı Batılı ülkelere olabileceği gibi, bu sefer Doğu'daki bir ülkeye karşı da yapılabilir. Gelişmeler buna işaret ediyor.
(YENİ ŞAFAK, 09 TEMMUZ 2009)