Menu
YEDİ GÜZEL ADAM ŞİİRİ VE DİZİSİ ÜZERİNE
Deneme/İnceleme/Eleştiri • YEDİ GÜZEL ADAM ŞİİRİ VE DİZİSİ ÜZERİNE

YEDİ GÜZEL ADAM ŞİİRİ VE DİZİSİ ÜZERİNE

Cahit Zarifoğlu’nun Yedi Güzel Adam şiiri ilk defa 1970 öncesinde Diriliş dergisinde yayınlanır. Sonraları şiir, kendinden hep söz ettirecektir. Şiirin bu denli revaçta olmasını haklı kılacak birçok neden var. Mü’min tavrın epik bir çerçevede sunulması, şiiri diri tutan bir unsur olarak görülüyor. Ne var ki bu yazı, Yedi Güzel Adam şiirinin poetik düzlemde bir tahlilini hedeflemiyor. Zira bahse konu şiir estetik zeminden epey uzaklara savrulmuş bulunuyor. Güncelin kirli ilişkiler ağında şiir ve onun şairi, politikanın olduğu kadar kapitalizmin de üzerinden rant devşirdiği bir araca dönüşmüş durumdadır. Her tür kutsalın bile bir tüketim malzemesine dönüştürülmesi noktasında kapitalizmin hayli tecrübeli olduğu muhakkak.

Yedi Güzel Adam’ın kim olduğu hususunda zikredilen isimlerden her birinin güzel insan olduğunu düşünen çok sayıda okuyucu ve taraftar var. Bunun aksini düşünenlerin sayısı da küçümsenemez. Mesele zikredilen bu isimlerin güzel insanlar olup olmadığı noktasında temerküz etmiş değil. Bizzat ‘güzeli’n inhisar altına alınmış olmasıdır asıl mesele. Bazı kavramların kişi ya da gruplara inhisar edilmiş olması başlı başına bir problem doğuruyor. Benzer bir olay, meşrutiyet yıllarında siyaset alanında yaşanır. İttihad-ı Muhammedî namıyla İslamcı bir cemiyet teşekkül eder. Said Nursi’nin verdiği tepki şudur: İşittim; İttihad-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu mübarek ismin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin. Sonra işittim: Bu ism-i mübareki bazı mübarek zevât, (Süheyl Paşa ve Şeyh Sâdık gibi zatlar) daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten alâkalarını kestiler, siyasete karışmayacaklar. Lâkin tekrar korktum, dedim: Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez.” (Said Nursi, Âsâr-ı Bediiyye, Yay Haz: Abdulkadir Badıllı, Elmas Neşriyat, İstanbul 2004). Buradaki duruşun gerek sosyal gerekse politik açıdan isabeti rahatlıkla görülür. Zarifoğlu’nun zikredilen şiirinin başından geçen macera da farklı sayılmaz.

Meselenin rahatsız edici boyuta varması yeni değil. İlhan Kutluer, bu konuyla ilgili doksanlı yıllardaki Yedi Güzel Adam Kimdi (İlhan Kutluer, Erdemli Toplum ve Düşmanları, İz Yayınları, İstanbul 1996) başlıklı yazısında hem felsefi hem de poetik bir değerlendirme yapar. Özetle “Yedi Güzel Adam’ın şairin biyografisinde kimlere tekabül ettiği sorusu, soruyu soran için de bu şiiri yazan şair için de anlamsız olmalıdır’ hükmünü verir.Çünkü şiir, kendisine nesne olarak seçtiği konu ne olursa olsun önünde sonunda onu bir imgeye dönüştürür ve imge gerçekliğin yeniden üretilmesi anlamında işlevsel kılınır. Şiirin ilham kaynağı bir nesne bir kişi ya da bir olay olabilir ama önemli olan şiirin onu yeni bir gerçeklik düzeyine çıkarması hususudur. Dahası telmih babından şiirin Yedi Uyurlar’a dayandırılması ne denli mümkünse konu ile ilgili bir hadise de dayandırılması da o denli mümkün. Hatta sözü edilen isimlerden ilham almış olması da. Her durumda şiir, insanı, mekân ve zaman konumundan özgürleştirme edimi olarak kendini açığa çıkarır. Dolayısıyla şiirin soyutlamayı içeriyor olması bir bakıma zorunludur. Bu nedenle şiirin ilkesel düzeyde okunması gerekliliği, hem şiir ve onun şairinin hem de yedi güzel diye anılan isimlerin tüketilmemesi anlamında bir zorunluluktur.

Dizi ile ilgili söylenecek çok ciddi bir şeyin olduğu söylenemez. Diderot, Aktörlük Üzerine Aykırı Düşünceler kitabında aktörlüğü: “bir kurguyu inandırıcı kılma sanatı” olarak tarif eder (Diderot, Aktörlük Üzerine Aykırı Düşünceler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2007). Dizinin daha bu ilk aşamayı geçemediğini tartışmaya gerek yok. İdeal imaj gayretinde olan dizi, 19. Yüzyıl romanlarımızdaki karakterlerin ötesine geçmiş değil. Ve tehlikeli olan asıl yer burasıdır. Çünkü “gerçek idealler alçakgönüllülük yaratır, ideal imajsa kibir.” (Karen Horney, Ruhsal Çatışmalarımız, Çev: Selçuk Budak, Öteki Yayınları, Ankara, 1999)