Menu
ŞAİRİN RÜSVALIĞI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • ŞAİRİN RÜSVALIĞI

ŞAİRİN RÜSVALIĞI

Şiirin, en yüceleriyle, en yabansı odları ile kendine özgü, biliminki kadar katı bir mantığı vardır; kolayca ayırt edilemediği için daha güç, daha karmaşık ve kavranması zor nedenlere dayalı bir mantık.

Kapatıldıktan sonra çukurun tam üstüne meşe palamutları dikilsin; söz konusu çukurun bulunduğu toprak parçasına ağaç dikilmesini ve koruluğun, önceden olduğu gibi ağaçlarla kaplanmasını istiyorum; ne toprakta mezarımdan en küçük bir iz kalmalı ne de insanların hafızasında bana dair bir anı.

Ben kelimelerin de birer savaşçı olduğuna inananlardanım. Meleklerin bazılarının kelimelerden yaratıldığını duymuştum. Şu durumda ağzımı açmamı bir tavır sayıyorum demektir. Ağzını açmanın, ermişçe susmanın güzelliği yanında bir alttan alma, bir yük, bir sorumluluk olduğu apaçık. Vahiyden sonra belki de en üstün iletişim biçimi olan edebiyat, yalnızca bir iletişim biçimi olmanın çok üstünde, gene tıpkı vahiy gibi bir terbiye edicilik de üstlenir, ifsat edicilikle beraber. İyinin ve kötünün ötesinde değildir o zaman. İyinin ya da kötünün ötesinde olmak aslında tek başına hayatın içinde olan şeydir. Öte, meta- olarak düşünülürse küçümsenecek bir şeydir. İyi ve kötünün yan yana anılması bile yazının işini zorlaştırıyor. Çünkü, evet belki melekler bir kelimeden yaratılabilir, ama kelime kötülükten doğuyor, insan dimağında. Bizzat şeytanidir şiir yazmak. Yazanın şeytanlaşması ya da iğvasına sürüklenmesi demek değildir bu. Şeytanın kendine bir sıcak yuva bulmasıdır. Şeytanın başkaldırı eylemi şiirseldir. Şair, bu sıfatı hak etme yolundayken iyicil duygularının hakkından gelir. Yapacağı yegane iyiliğin şiir yazma olduğuna inanır türdaşları için. Oysa bazı türdaşlar nankörlük ederek bunun bir iyilik bile sayılamayacağını söyler, bazısı kendileri için yapılacak son iyiliğin şiir olduğunu söylerler. En insaflılarıysa bu iyiliğin altında kalarak kaç kuruşluk olduklarını göstermiş olurlar. Şair iyilik yapmayla ilgili olsaydı eğer, borsacı ya da müftü olmayı tercih ederdi. Kötülük yapmak istemeseydi uyuşturucu satardı. Ama birine kötülük etmek istediği aşikar. Şair kime kötülük etmek istiyor?

medyaya mı

medyumlara mı

medyen halkına mı

medusalara mı

kendine mi?

Aynaya baktığında kendine kötülük ettiği hükmüne ulaşılır. Ama bu astigmat bakışlarımızın ve gözbebeklerimize dolar işareti yerleşmesinin bir sonucudur.

Bunları birer yel değirmenine benzetip şairi bir zavallı olarak görmek bile yüzü kızartmıyor. Çünkü yel değirmenleri Don Quijote’un adıyla yaşamıştır yüzyıllarca. Ortada bir savaş varsa hükmen galip şairdir. Savaş yoksa şair yeniktir.

Peki çocuğuna, karısına/kocasına, kantçıklara, devletçilere, sağcılara, sağcıların haydegercilerine, solculara, dernek üyelerine, biseksüellere, azizelere ne yapmak ister bu sefil kişi? Kısaca, modern şiirin okur karşısındaki durumu nedir? Okurun modern şiir karşısındaki tutumu nedir?

Modern şiirin okur karşısında içine düştüğü ilk güçlük, anlaşılmama problemidir. Tabi burada güçlük içinde olan aslında okur oluyor. Çünkü genel olarak şiir okuyucusu, ya çok geriden geliyor ya da gelmiyor. Okur dediğimiz insan, anlamak fiilinin gerçekleşmesi için, sahip olduğu donanımla yetinmek ister. Şairse, öncü bir yaradılış taşıdığından yani bir nevi sevk ve şevkle, sürekli ileri atılmaktadır. Okur anlaşılmama problemini dile getirdiği zaman, bu mesafenin kapanmasını, bu kapanmanın da şairleri durdurup bekletmek suretiyle yapılmasını talep etmiş olur. Modern şiirin ivmeli hızı, kendinden beklenen bu bekleyişi yapamaz, yapmamalıdır. Şiir de beklenti içindedir. Okurun ona yetişmesi beklentisi. Öte yandan bu beklenti hiç de ısrarcı değildir. Şiir önden gidiyor olmaktan ötürü gocunmaz. Gocunan okurdur. Onlara yeterince kötülük etmeyen kişiye filistin askısına benzeyen şiirimsilerle işkence ederler.

Kimse aldığı reprodüksiyon bir Jokond’un aslının aynısı olduğunu söyleyemez. Alır duvarına asar serbesttir bunda. Ama onu alıp bize Jokond’un sahicisi gibi satmaya çalışırsa itiraz etme hakkımız doğar. Ortada o kadar çok şiir adını taşıyan böyle çağrılan şiirimsi var ki; pastişler, reprodüksiyonlar, nazireler, şarkı sözleri, çalıntılar, üstüne kaplama yapılmışlar vs. vs. Bu nedensiz değil elbette. Şiirimsi, çok rantabl bir şeydir. Medyanın şiirimsiyle ilgilenişi de böyle açıklanır. Kitlelerin alım gücü işportada satılan alçı heykelcikler, kül tablaları, vazolara göredir. Zihinlerinin şiire ayrılmış bölümleri de bütçelerine benzer. Bu zihne uygun şiirimsiler ortaya konursa sürümden kazanılır. Radyolar şiirimsi programlar yaparlar. Gazeteler, şiirimsi kitapların tanıtımını yapar, şairimsilerle röportajlar yaparlar. Şiirimsinin insanda etkili oluşu, uyuşturucunun etkisine benzer. Oysa şiirin bir enkazı kıpırdatması için uyuşturucu değil uyarıcı bir etkisi olmalı. Şiirimsi çıplak bir kadın bacağına benziyorsa, şiir yırtmaçtan ara sıra görünen bir bacaktır. Yırtmaçtan sırıtan bacak, tüm beyazlığıyla örtüye meydan okuyor. Örtüyü sıyırıp çıkıyor öne. Kapanmaya karşı bir direnç sergiliyor. Oysa çıplak bacağın meydan okuyacağı bir örtü yok. Uyarıcılığı da karşı tarafın açlığıyla sınırlı. Şairimsi, herkeste olan bir zaafı sömürerek bir feodal yosma halinde yaşayıp gider. Şairse çağdaş bir notre-dame kamburudur.

Birkaç yıl önce TV’de bir yarışma programında 500 milyar ödül vaadiyle arenaya çekilen “kültürlü” insanlara sorulan sorulardan biri şöyleydi: Kitaplarından ikisinin adı Yerçekimli Karanfil ve Göğe Bakma Durağı olan ... şair kimdir? Seçeneklerde hem Edip Cansever hem Turgut Uyar var. Yarışan kişi sadece Yerçekimli Karanfil’i duyduysa Cansever diyecek. Göğe Bakma Durağı’nı duyduysa Uyar diyecek. Adam ikisini de duymamıştı, yarışmadan çekildi. Kendisi bir tiyatro sanatçısı olan program sunucusu da düzeltmedi yanlışı. Bir gazete yazarı köşesinde yazdı. Bu cılız tın sesi bile beni fani bir mutluluğa sürükledi. Bu züğürt mutluluğumdan ötürü utanç duyuyorum.

Şiirin kesin kuralları olduğuna değgin Coleridge’in düşüncesi, içinde bir yanlışı da barındırıyor. Gerçek değerlerin ortaya konuşuyla ilgili olarak zamana duyulan güven boş; çünkü zaman zavallı bilinçlerimizin kaçınılamaz yanılsamasıdır ve ortaya zamanla çıkacak değer bilinçlerimizin çıkaracağı bir değerdir. Oysa şiir karşısında takınılan en zalimce tavır unutuştur ve insan kümeleri nisyanla maluldürler. Tabii unutuşun da bilinçli bir eylem olduğunu bilmemiz onları hiç affetmeyeceğimiz anlamındadır.