Die Wiese von Liebe und Tod des Cornets Christoph Rilke’den :
…
Kuledeki oda karanlıktır.
Ama aydınlatırlar yüzlerini gülüşleriyle. Körler gibi elle-
riyle yordarlar önlerini ve bulurlar ötekini, bir kapı gibi.
Sanki çocuklar gibi, geceden ürken, yaklaşırlar, içlerine
girerler biribirlerinin. Ama korkmazlar hiç. Hiçbirşey
yoktur, onlara karşı olabilecek: ne dün, ne yarın, çünkü
yıkılıp gitmiştir zaman. Ve çiçeklenip açarlar onlar da,
onun yıkıntılarında.
Beriki sormaz “Kocan?” diye.
Öteki sormaz “Adın?” diye.
Bulmuşlardır ya biribirlerini, biribirlerine yeni bir cins
olmak için.
Biribirlerine yüzlerce yeni ad vereceklerdir ve hepsini ye-
niden alacaklardır biribirlerinden, yavaşça, küpe çıkarır
gibi.
…
Bir pencere mi açılmış? Fırtına içeri mi girmiş? Kim vu-
ruyor kapıları? Odalardan geçen kim? – Bırak. Kim olur-
sa olsun. Kuleye varan yolu bulamaz ki. Yüz kapı ardın-
da gibidir bu büyük uyku, iki insanın birlikte uyuduğu;
b i r ana ya da b i r ölüm kadar ortak.
…
Sabah mı bu? Hangi güneş doğuyor? Bu kadar büyük
mü güneş? Bunlar kuşlar mı? Sesleri heryerde.
Herşey aydınlık, ama gün değil bu.
Herşey ses içinde, ama kuş sesleri değil bunlar.
Bunlar payandalar, parıldayan. Bunlar pencereler, haykı-
ran. Ve haykıran, kızıl kızıl, düşmana değin, dışarıda bal-
kıyan toprakta düşmana değin, haykıran: Yangın.
Ve yüzlerinde yırtılmış uykuları koşuşurlar hepsi,yarı
demir, yarı çıplak, odadan odaya, sofadan sofaya ve
ararlar merdivenleri.
Ve çarpılmış soluklarla kekeler borular avluda:
Toplanın, toplanın!
Ve sarsılan davullar.
…
Türkçesi: O. Aruoba