“Hayal bir yönüyle duyularımızla algılayabildiklerimizi ruhanileştirirken diğer yandan kalple hissedilen şeyleri de onlara bir form kazandırarak cismanileştirir.”
Etimolojik olarak kökende “hayal” anlamını haiz fantastik, Ortaçağ’da ilk kez “cin çarpmış” anlamında kullanılarak, 19.yüzyıl ortalarında “yalnızca imgelemde varolan” ve “cismani bir varlığın görüntüsüne sahip olan” olarak iki ayrı anlamı içermektedir.
Tarihler boyunca insanoğlunun doğasında bulunan merak duygusu gizemli, esrarengiz ve olağanüstü görünene olan ilgisi, onun hayal dünyasından hareketle gerçek olmayan hikayeler, yapıtlar, romanlar, yaratmasına yol açmıştır.
Bu yaratılan yapıtlar fantastik (hayal) bir dünyada kurgulanan, gerçek dışı bir dünyada gerçek olmayan hadiselerle yaratılan eserlerdir. En önemli özelliği onun bu hayali dünyada yaratılıp anlatılmasıdır. Görünen gerçekliğin dışında tamamen canavarlar, şövalyeler, cinler, büyüler, tuhaf yaratıkların yer aldığı bir dünyadır bu hayal dünyası.
İnsanın olağanüstüne olan eğilimi, kendisindeki yaratma dürtüsünün baştan çıkarıcılığıyla modern zamanlarda da evrensel fantastik eserler, yapıtlar ortaya koymasına neden olmuştur.
Fantastik dünyasının kahramanları, her türlü gerçeklik dışı olay örgüleri içinde enteresan bir şekilde bu yapıtların içinde yer alırlar. Bunlar, devler, cüceler, büyücüler, vampirler, cadılar, kötü ve iyi savaşında her türlü kılıktan kılığa giren yarı insan yarı hayvan (sfenks) şeklindeki mistik yaratıklardır.
Modern öncesi, olağanüstü olana ilişkin hikâyeler, dinî inanışla bağlantılı olup bu nitelikleriyle gerçeklik dünyasına dairdi.
Fakat günümüzde romantizmin, katı realizmin, modernizmin ve postmodernizmin etkisiyle fantastik artık hayal alemine ait olan insanların kurguladıkları kavram haline dönüşmüştür.
Ortaçağ insanının aksine olağandışı olana karşı inançsızlığı olan modern insanın, kendisinin bütün gerçekliğine rağmen, farklı ve çekici olan fantastik kurgulardan yine de uzaklaşmamış, onları okumaya devam etmiş olması, onun kendi gerçeğiyle çelişen bir durum olduğunun da hazin bir göstergesidir aslında.
Günümüzde giderek popülerlik kazanan birçok fantastik edebiyat ürünleri bulunur. Bu edebi türler mitolojik, coğrafik ve tarihi açıdan tamamen yazarın hayal dünyasından yola çıkılarak yazılan türlerdir. Bu kurguların en ilgi çekici yanı ise, herkese hitap edici olan evrensel yanının bulunmasıdır. İnsanlık tarihinin ortak kültürlerinden hareketle kaleme alınan bu eserlerde tarihî gerçeklerin izlerini de takip edebiliriz.
Fantastik yazarları kendi hayal güçleri oranında yaşanılan dünyayı yeniden anlamlandırarak okuyucuyu fantastiğin zengin dünyasında enteresan yaratıklarla, mistik atmosferlerle dolu serüvenlere sürüklerler.
Eserlerin evrenselliği, bütün kültürlerin insanlarının o kurgu içerisindeki karakterlerle kendilerini eşleyebilmesine ve uyum sağlayabilmesine olanak sağlar. Fantastiğin gizemli, macera dolu, tılsımlı dünyası ise okur için en eğlenceli yanlardan biri olarak ifade edilebilir.
Fantastiğe dair edebiyat ürünlerine örnek olarak sayılabileceğimiz pek çok eser mevcuttur. Bunların başlıcaları; türünün en güzel örneği olarak Yüzüklerin Efendisi üçlemesidir. Şiirsel bir dille örgülenen nadide eserlerden Gormenghast üçlemesi, Ursula K. Le Quin’in Yerdeniz Büyücüsü, Yerdeniz Beşlemesi, epik fantezi türünde Eddings’in Kehanetin Oyuncağı, Büyülü Şato, Sihirbazın Tuzağı, Büyücüler Kraliçesi eserlerinden oluşan Belgariad serisi, Batının Muhafızları, Murgoların Kralı, Kell Kâhinesi eserleriyle Malloreon serileridir.
Bu yazarların ortak noktası ise, hayal dünyası ile edebiyatı buluşturmayı unutmamaktır.
Yine sıradan olmayanlara örnek olarak; Micheal Moorcock’un Elric destanlarını, Robbin Hobb’un Farseer serisi, Stephen King’in The Dark Tower (Kara Kule), Edgar Allan Poe’nin Kuzgun’u, Marion Zimmer Bradley’in (Atlantis’in Çöküşü) adlı eserlerini verebiliriz.
Okuru farklı kültürden farklı diyarlardaki kahramanlarla tanıştırarak, yaratıcılığı ön planda tutup, en çok okunmaya aday türler arasına sokabilmeyi başarmışlardır. Kurgunun farklı atmosferler içerisinde okuyucu renkli bir dünyaya sürüklemesi, hem düşündürüp hem eğlenceli olması evrensel bir güzelliğin ortaya çıkabileceği düşüncesinden bizi uzak tutmaz.
Fantastik bir yapıt, hayalgücüyle birlikte olay örgüsü etrafındaki kurguyu şekillendiren unsurlar hakkında da bilgi vererek, kurgunun yalnız hayal gücüyle değil, mantıkla da bütünleştirilmesini gerektirir.
Günümüzde fantastik edebiyat ürünlerinin temel sorunsallarından ilki; hayal olarak düşünülen şeylerin yaratıcı olmamasıdır. Halbuki yaratıcılık önemlidir . Peki o halde sorun nedir?
Sorun, halen Ortaçağ kilise kültürü, Hıristiyan kültürü, realizm öncesi ve realizm sonrasına ait döneme ilişkin malzemelerin kullanılıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da yaratıcılığı öldüren bir şeydir.
Şeytan, büyülü şatolar, gizemli cinayetler olağandışı durumlar olaylar vakalar her zaman gotik dönemi yani Ortaçağ’ın realizm öncesi gotik dönemin malzemeleri olarak şu anda hayal dünyasının içine sığdırılmaya çalışılır. Yani orijinal bir şey yoktur ortada.
Fantastik ürünlerin sıradan oluşları da başka bir temel sorundur. Mesela şu anda fantastiğe hakim olan, birbirlerini takip eden bir vampir izleği, kan emme, satanist düşünce, bu eserlerin çoğunda görülen aynı izleklerdir.
Halbuki bir başka dünyanın fantastiği bize başka bir ufuk açar. Bu da Doğu fantastiğidir.
Çünkü Doğu fantastiğinde vampir hikâyeleri heyecanlı maceralara, gizemli yaratıklar merak uyandırıcı kahramanlara, kan içici çiftler, uğruna dünyaları fethedip olağanüstülükler gösteren aşıklara dönüşmüştür.
Doğu fantastiğinde hakim olan “hikmet” izleği, bütün anlatılara bambaşka bir renk katar.
Dede Korkut, Binbirgece Masalları, Aşık Hikayeleri, Halk Masalları, Kahramanlık Hikayeleri, Menkıbeler, Velayetnameler, Hamzanameler, Danişmendnameler, sözlü ve yazılı kültüre ait masallar Doğu fantastiğinin iskeletini oluşturur.
Doğu dünyasının destansı, masalsı anlatıları ve büyülü hikayeleri fantastiğe geniş bir imkan sağlar. Doğu’nun sözlü edebiyatında fantastik düşüncede kurgulanmış masalın bambaşka bir yeri vardır. Anlatıların hayalle birlikte içinde bulunulan zamanla özdeşleşen ve “hikmet” izleği ile birlikte gerçeğe davet eden yanı, modern öncesi daha etkili bir biçimde yansıtılarak kuşaktan kuşağa aktarılıyordu. Modernizm her ne kadar her yönüyle Doğu’nun fantastik malzemeleri üzerinde kuşatıcı olsa da, Doğu kendi masal kahramanlarını bütün doğallığıyla tekrar tekrar var edip, böylelikle eski büyüsüne sahip çıkabilmeyi başarabilmiştir.
Fantastik yapıtlar, estetik haz veren ilginç, zevkli, gizemli, olağanüstü öğelere sahip dünyası ile sayısız zıtlıklarla bağlantı kurabilme, gerçekleri farklı boyutlardan değerlendirip farklı bakış açıları ile anlamlı keşiflere yolculuk yapabilmemize imkan tanıyarak, edebiyatın içinde kıymetli bir alan olarak her zaman varlığını sürdürecektir şüphesiz.
(Hece Edebiyat, 2011 Nisan/Mayıs sayısı)
İstanbul doğumlu. Edebiyat alanında, kitap eleştiri, analiz, deneme yazıları yazıyor. Ayna İnsan Kültür ve Edebiyat Dergisi'nin İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Halen serbest düzeltmenlik ve editoryal çalışmalar yapıyor. Star Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Karar Gazetesi, Hece Edebiyat Dergisi, İtibar, Şiar, MOCCA Dergisi, Edebistan'da aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yazarın spesifik portre çalışmaları da bulunmaktadır.