Kusmak istiyorum.
Evet kusmak istiyorum.
Olduğu gibi görünmeyen, göründüğü gibi olmayan insanları görünce, gördükçe kusmak istiyorum.
Kişiliksiz, kimliksiz, yönsüz, gayesiz, belirsiz insanları görünce, gördükçe kusmak istiyorum.
..
Gece yarısında, ufaklığın sesiyle, gürültüsüyle uyanınca, bir arkadaşın Whatsapp'tan gönderdiği mesaja bakma gafletinde bulundum, uykum kaçtı, nevrim döndü. Sonra dilime o cümle takıldı: "Kusmak istiyorum". Tekrar uykuya dalıncaya kadar bu cümle dilimde döndü durdu. İnsan yaşadıkça, hayatı, insanları tanıdıkça, her şeyden iğreniyor, yaşama zevki kalmıyor, hayatın tadı tuzu kaybolup gidiyor.
..
Oldum olası hayata, dünyaya dair bir duruşu, bir tavrı, bir bakışı olmayanları sevmedim, sevemedim. Bunlarla, bile isteye hiç bir ilişkiye, hiç bir muhabbete girmemişimdir. giremem! Buna, tabiatım müsait değil! Ancak bunlardan daha beteri var. Bazen insanın, "Bunlara da şükür!" diyesiye geliyor. Bunlar, oldukları gibi görünmeyen, göründükleri gibi olmayanlardır.
..
Sevmedeğim diğer bir insan tipi de, kişiliğini, kimliğini gizleyen, saklayan, hatta tersini izhar edenlerdir. İşte dün gece yaşadığım, duygu dünyamı alt üst eden şey, böyle bir kişiyi/olayı gösteren bir fotoğraf idi. Tanıdık biri, -ki bu kişi, oldukça yakında bir zamanda, bir kamu kuruluşuna (üst) yönetici olarak atanmıştı, ak partililerin desteğiyle-, bir parti kongresine katılmış, yakasına takılan parti rozetiyle gayet hoş(!) bir poz vermiş.
Kimin hangi siyasi görüşe, hangi siyasi partiye, hangi sivil toplum kuruluşuna üye olacağına, kimlerle nasıl, hangi işleri yapacağına karışamayız, bir şey diyemeyiz. Böyle bir hareket, o kişinin özgürlük alanına müdahale etmek olur. Buna asla hakkımız olamaz, böyle bir tavır takınanlara karşı çıkmamız gerekir.
Bununla birlikte herkesten şunu beklemenin, hakkımız olduğunu düşünüyorum: “Toplumsal ilişkilerde net bir durum ve duruş sergilenmesi.” Neticede insanlarla olan ilişkilerimizde her şey, güvene, itimat esasına dayalıdır. Güvenin, itimadın olmadığı yerde, çok yüzlülük, sahtekarlık, aldatmacılık vardır.
Kamuoyunda, söz konusu kişi ve benzerlerinin bulundukları görevlere, mevcut hükümet tarafından getirildiği düşüncesi ve yargısı vardır. Dolayısıyla bunların yaptıkları her yanlış, kötü, olumsuz uygulama, siyasi erke fatura edilmektir. Referans olanları kimse bilmediğinden, onlar, amiyane tabirle, yırtmaktadırlar. Bu kişiliksiz ve kimliksiz muhteris kişiler, bulundukları makamların hazzını yaşarken, atadıkları yöneticilerin kifayetsizliklerini görmeyen, görmek istemeyen hükümet mensupları, milletin umutlarını boşa çıkarmaktadır.
Bir de işin şu tarafı var: Söz konusu kişiler böyle makamlara atandığında, onlara haksızlık edilmekte olup kendilerine yazık edilmektedir. Bunun da ayrı bir muhasebesinin yapılması gerekir.
Muhterisler, arzularına kavuşmak için her türlü imkan ve yolu denemek isterler, denerler. Devlet ve hükümet erkanına, yöneticilere düşen, bunlara kapıları sıkı sıkı kapatmaktır.