Ayaklarımızın yere sağlam basması, ruhumuzun ve gönlümüzün İslam dışı etki, iz ve renklerden arındırılması, birey ve toplumun rehavet, israf (sadece tüketimdeki değil, her alandaki aşırılık, sınır tanımazlık), hissizlik ve ilgisizlikten kurtulması için son zamanlarda İslami çevrelerin çeşitli düzey ve düzlemlerde yaşadıklarının üzerinde durulması, bunların gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Üzerinde durulması gereken alanları şu şekilde sıralamak mümkündür:
Kardeşlik, kültür, kişilik ve kimlik inşası, yakın çevre içinde dayanışma -ekonomik paylaşım-, sosyal eşitsizlik ve dengesizliği azaltmak, aile bağlarını güçlendirmek (İslami çevrelerde artan boşanmalar, ülkedeki dönüşüm ve değişimlerden dolayı kuşaklar arasında meydana gelen çatışmalar, sürtüşmeler, sosyalleşmeler neticesinde aile bağları zayıflıyor), ahlak (tasavvufun yokluğunun yol açtığı sorunlar).
1. Kardeşlik: Bu konuyu iki açıdan ele almak uygun olacaktır:
a- Yıllar önce birlikte yediğimiz, içtiğimiz arkadaşlarımızla ilişkiler. Eskiden beraber olduklarımızdan ne kadarıyla bugün beraberiz? Bunun sebepleri üzerinde durulmalı ki, bugün beraber olduklarımızla yarın ayrı ve gayrı düşmeyelim.
b- Bugün birlikte olduğumuz arkadaşlarımızla ne kadar hem haliz? Örneğin öğrenciliklerinde her şeyini paylaşanlar, paylaşabilenler, birlikte ortak iş yapmaya kalktıklarında, birbirleriyle ticaret yaptıklarında dostluklar, kardeşlikler neden zedeleniyor.
2. Kültür: Herhangi bir çalışmanın bilgi ve kültür olmadan başarılı olmasının imkânsızlığı ortadır. Bu gerçeği, modern hayatın getirdiği ve dayattığı yozlaşmayla birlikte düşündüğümüzde, konunun ehemmiyeti daha iyi anlaşılmaktadır. Herkesin malumat peşinde koştuğu bir zaman diliminde, marifete, irfana olan ihtiyaç elzem olmaktadır. Kendimiz ve çevremizi malumatfuruşluktan kurtarmalı, ilim irfan yoluna girmeliyiz. Bu bağlamda sakınılması gereken en önemli şey, kitle iletişim araçlarıdır. Çünkü bunlar, popüler ve yüzeysel olanı enjekte etmeye çalışmaktadır. Sosyal medyadan, internetten, görsel ve işitsel iletişim araçlarından, hatta gazeteden mümkün olduğunca uzak durulmalı, dergiye, kitaba, özellikle de sohbete yönelinmelidir.
3. Kişilik ve kimlik inşası: Bununla kastedilen, Müslüman camia içinde nasıl/hangi kimlik ve kişiliğe sahip olunduğudur/olunacağıdır. Bilgi, düşünce, anlayış ve tavır açısından bunun üzerinde özenle ve dikkatle durulmalıdır. Bunu, içinde bulunulan çevreyi, genel çevreden yalıtmak, dışlamak için değil, umum Müslümanlara bir katkı olarak görmek gerekmektedir.
4. Ekonomik dayanışma ve paylaşım: İnsanlar becerilerine ve kabiliyetlerine göre bir yerlere gelmektedirler. Dolayısıyla beraber olduğumuz insanlar da buna paralel olarak bir yere gelmektedir. Ekonomik durumu nisbeten iyi olanlar, iyi olmayanlara yardım etmeli, onlara destek çıkmalıdır. Yoksa hem kardeşlik duygusu zedelenmekte, hem de bireysel beraberlik aile düzeyine çıkamamaktadır.
5. Aileyi güçlendirmek: Ülkedeki bozulmanın en iyi gözlemlendiği yer, aile kurumudur. Toplumun her kesimi, kentlisi köylüsü, zengini fakiri, dindarı dindar olmayanı, herkes her aile olumsuzluklardan nasibini almaktadır. Aile bireyleri vakitlerinin önemli bir kısmını dışarıda, iş yerinde, okulda, vb. yerlerde geçirdiğinden dolayı, evde iletişim azalmakta, bu da olumsuz, acı sonuçlara yol açmaktadır. İslamî çevrelerde de artık boşanmaların oranı oldukça yükselmiştir. Bunların sebepleri üzerinde sıkı bir şekilde durulmalı, yeni kurulan ailelerin neden ve niçin yürü/ye/mediği üzerinde derin derin düşünülmelidir. Aileyi en çok tehdit eden unsur, kitle iletişim araçlarıdır. Bunlar, insanları bireyselliğe itmekte, sosyal ilişkileri zayıflatmaktadır. İşin en kötüsü, insanlar birbirleriyle iletişimde bulunduklarını sanmaktadırlar. Dışarıya, sohbete, toplantıya vb. etkinliklere vakit ayrılırken eve ayrılan zaman gittikçe azalmakta, bu da aile içi iletişimsizliğe sebep olmaktadır.
6. Ahlak: Bazıları yukarıda zikredilen nedenlerden dolayı bugün maalesef “Müslümanlar” arasında ahlaki zafiyetin boyutları iyice artmıştır. Günümüzde İslam’ın görünür yüzüne, Müslümanların davranışlarına, ahlakına bakarak kendine çeki düzen verme gereği duyan insan sayısı azalmıştır. Anlaşılması imkânsız şöyle bir durumla karşı karşıyayız: İslamcı ama ahlaksız. Ahlaksızlıktan sadece zinayı, hırsızlığı anlamamak gerekir. İşçisine iyi muamele etmeyen, iyi mal üretmeyen, satmayan, kısacası insan hak ve hukukunu dikkate almayan herkes ahlaksızdır. Yani hak ve hukuk ihlali yapmaktadır. Bunun en büyük sebebi, Müslümanların bir biçimde tasavvuftan uzaklaşmaları, tasavvufa uzak durmalarıdır.