Menu
DEĞER Mİ?
Deneme/İnceleme/Eleştiri • DEĞER Mİ?

DEĞER Mİ?

Bir varmış, bir yokmuş.

Gerçekten bir varmış, bir yokmuş.

İnsan bu, bir varmış, yokmuş.

***

Bu dünya ne krallar, ne sultanlar gördü. Büyük İskender de geçti, Cengiz han da geçti, Napolyon da geçti bu fani âlemden.

Şu köhne arz, ne Karun’lar, ne Henry Ford’lar, Mir Osman Ali Han’lar, ne Mansa Musa’lar gördü.

***

Büyüklük, bilgiden daha ziyade davranıştan ileri gelir. İkisi arasında dengeyi kuramayanlar, neticede ukalalık derekesine düşerler.

Yıllar içinde bilgiyi/ilmi değil, irfanı/hikmeti önemser oldum. Buna bağlı olarak edep ve âdâbı.

Bilgi ve ilim insanı çoğu zaman, haddini bilmez bir noktaya itiyor. İrfan ve hikmet ise, haddini bildiriyor, durmasını öğretiyor. İlim/bilgi kesbî, irfan/hikmet vehbîdir.

İlim/hikmet, edep ve adâb yoksunu insanların eline düşünce, onları şeytanlaştırıyor, kötülük timsali yapıyor.

İrfan ve hikmet ise, insanı mahviyet ve mahfiyete götürür. O noktaya vardığınızda, her şeyin fâni olduğunu anlarsınız, dünyevî bir arzu ve isteğiniz kalmaz.

***

Çoktan beri zihnimi kurcalayan bir mesele yukarıdakileri yazmama sebep oldu.

Son zamanlarda ne çok bilen insan var! Her şeyin âlimi, her şeyin uzmanı, her şeyin piri.

Her şey ondan sorulur, bir mecliste o varsa, sadece o konuşur. Diğerleri onu dinlemek zorundadır. Çünkü o, Kur’an-ı Kerim’e dayanmaktadır, Nebevî Sünnet onun ağzından kevser şarabı gibi akıp gitmektedir, avucunuzu açıp onun ağzına yanaştırıp birkaç avuç almazsanız, yaşadığınız hayat bomboştur. O, hayatın, dünyanın, ilmin, dinin merkezidir. O olmazsa, her şeyin sonu gelecektir. Onsuz, hiç bir şey düşünülemez!

O, merkezdir, siz çevre. O, hocadır, siz onun yanında, talebe bile değilsinizdir. O, kurtarıcıdır/mehdidir, siz kurtarılması gereken âciz, günahkâr, fâsık, fâcir, zavallı bir insansınız. Sizin ne haddinize onun yanında söz almak, konuşmak, görüş beyan etmek, yorum yapmak!

***

Bunu uzatabilirim, bu tipin psikolojisi üzerin(d)e uzunca yazabilirim. Şurası kesin: Ne yazsam, eksik kalır.

Artık kendimce şöyle bir karar aldım: Bu tiplerle selam sabah dışında konuşmayacağım, beden ve ruh sağlığım açısından bunun gerekli ve daha uygun olduğu kanaatine vardım.

Sanırım, dinimiz İslam, kendisini savunduğunu iddia edenlerden çektiğini, gâvurdan bile çekmemiştir.

***

Bir de şunu söyleyeyim son olarak: bunlarla karşılaştığımda, aklıma nedense MFÖ’nün “peki peki anladık, sen neymiş be abi!” şarkısı geliyor.

İnce ince gülümsüyor, rahatlıyorum.

İyi geliyor.

***

İnsan.

Bir var, bir yok.

Varlıkla yokluk arasında ince bir çizgi bile yok.

Arkasında hoş bir sadâ bırakan ne mutlu bir insandır!

Selam olsun ona!