KÜLTÜRÜ ÖNE ÇIKARMAK
Toplum olarak bugün hala güç ve önemini anlayamadığımız toplumu içten içe farkında olmadan etkileyip şekillendiren en etkili toplumsal olgu kültürdür.
İşin hakikati böyle olduğu halde maalesef yöneticilerimiz, kültürü önemsiz, olmasa da olur bakış açısıyla bir kenara itmişlerdir. Kültürün gücünü bilen muhalifler yöneticileri değersiz gördükleri bu silahla etkisizleştirmişlerdir.
Hemen şunu belirtelim ki kültür, en çok eğitim yoluyla etkinleştirilip aktif rol oynamaktadır. Modern anlamda eğitimimizin temellerinin atıldığı Osmanlı son döneminde özelliklede ikinci Abdulhamid’in ülke genelinde yürüttüğü eğitim faaliyetleri sonucunda zamanın rüzgarıyla yönetimin farkında olmadığı Avrupai bir kültür toplumumuza verilmişti. Dolayısıyla açtığı okullar Abdulhamid’in amaçladıklarından çok farklı ona ve temsil ettiği geleneksel Osmanlı kültürüne düşman Avrupaya hayran sonuçta toplumuna yabancı bir nesil vermişti. Bu yeni cumhuriyetle hummalı şekilde devam etmiş öyle ki özellikle dini değerlere cahillik ve yabancılık had safhaya çıkmıştı. Yine açılan milli ve dini müfredatlı okullarla devlet bir anlamda duruma müdahale etmişti.
O günden bugüne kültürün başrolde oynayarak ahlaki ve dini değerlerimizi yozlaştırdığı geleneksel değerlerimiz aleyhine batı kültürü lehine toplumsal değişimi hala yaşıyoruz.
Ve yöneticilerimiz kültürü değersiz listesinde en sonlara yazdıkları sürece de örf adet ve dini değerler adına yozlaşmalar, yanlış toplumsal değişimler yaşayacağızdır.
Yerel seçimler gündeminde yönetime talip ve seçilen adaylara baktığımızda büyük çoğunluğunda ciddi bir kültür projesi göremiyoruz. Kültür projesini öne çıkaran aday olmadığı gibi kültür projeleri için seçilmiş başkanda yok.
Yol yaptırabilir, köprü kurabilir, metro inşa eder, havaalanları açar, binalar fabrikalar yaptırır, şırıl şırıl sular akıtırsınız. Eğer bu toplumun kültürüne yatırım yapmazsanız tüm bunlar bir silah gibi size geri tepecektir. Toplumun sonsuz ihtiyaçlarını hiçbir zaman bitirip onu memnun edemeyecek üstelik örfi ve dini anlamda yozlaşmış canavar bir toplum ortaya çıkaracaksınızdır.
Kültür ve kültürel faaliyetlerin önem ve ciddiyetini anlayarak kültür projeleri üretip hayata geçiren yöneticilerin adı ve etkileyiciliği gelecekte de yaşayacaktır.
DİN VE CHP
Kabul edilsin yada edilmesin millet olarak bizde din, toplumu etkileyip yönlendiren en önemli belirleyici etkenlerden olmuştur ve olacaktır.
Bugün yaşadığımız sosyal, ekonomik ve toplumsal sorunların hemen tamamı tanzimattan buyana din eksenli olarak süregelmektedir. Haklı olarak kendini hep güçlü ve üstün gören Osmanlı devlet adamı ve münevverleri, aydınlanma çağı sonrası müthiş bir bilgi ve teknolojik üstünlüğe ulaşan Avrupa karşısında şaşıp kalmışlardı. Daha dün tepeden baktıkları, savaş meydanlarında çil yavrusu gibi dağıttıkları Avrupa, artık o Avrupa değildi. Arada müthiş bir uçurum vardı ve bunu kapatmak mümkün görünmüyordu. Birdenbire devleşen Avrupa karşısında korkunç bir panik ve şaşkınlık yaşıyordu Osmanlı entelijansiyası. Bu panik ve şaşkınlık dozu iyice azalmakla birlikte hala sürüyor. Bunun içinde sorunlar toplumsal boyutta devam ediyor.
Osmanlı devlet ricali ve münevverlerinin bilim ve teknolojik atılımlarıyla ilgili batıdan ilk öğrendikleri şey; dinleri Hıristiyanlığa karşın bilim ve teknolojik gelişmeleri yapmalarıydı. Gerçektende Hıristiyanlık, topluma hakim kilise sistemi olarak her türlü farklılık ve yeniliğe otoritesini kaybetmeme adına karşı çıkmıştı. Bilindiği gibi Galile giyotinden dönmüştü. Bu noktada entelijansiyamız müthiş bir yanılgıya girmişti: “İslam dinini Hıristiyanlıkla aynı görmek.” Ve batıya yetişmek onlar gibi medeni olmak için öncelikle din(İslam) bir kenara bırakılıp toplumsal etkisi azaltılmalıydı. Çünkü Hıristiyanlık benzeri bizi din(İslam) geri bırakmıştı. Bu sebepten son dönem Osmanlı aydınlarında müthiş bir din karşıtlığı görürüz. Abdullah Cevdet, Fikret hatta Halid Ziya vb. aydınlarda olduğu gibi.
II. Abdulhamid, çözümün eğitimle mümkün olduğunu görüp modern anlamda okullar açarak büyük bir eğitim faaliyeti gerçekleştirmişti. Ne var ki O’nun açtığı okullarda dine karşıt Osmanlı münevverleri Abdulhamid aleyhtarlığı ve din karşıtlığı faaliyetler yapmışlar ve bunda da muvaffak olmuşlardı. Örnek vermek gerekirse Halid Ziya eserleriyle topluma Avrupai ve din dışı bir hayat sunmuş ve başarılıda olmuştu.
Din karşıtı Osmanlı aydınları çalışmaları eserleri ve eğitim yoluyla devlet ricali ve halk tabanında yeni Türkiye Cumhuriyetinin oluşumunu hazırlamışlardı.
İşte CHP, dine karşıt, dinden uzaklaşır yada dini dar çerçevede kontrol altında tutarsak ancak Avrupa gibi kalkınıp medenileşiriz anlayışına sahip Tanzimat dönemi devlet adamı ve aydınının devamı niteliğindedir. Toplum tabanına da aynı şekilde din tedirginliği, dinin topluma ve yönetime etkin olma endişesi yerleşmiştir.
Bugün artık dini toplumdan uzaklaştırmanın hatta ferdi dinsizleştirmenin mümkün olmadığı görülmüştür. Öyle yada böyle ferdin inandığı toplumda geçerli bir din mutlaka vardır ve bu mevcudiyetini sürdürüyor.
CHP yöneticileri dine kayıtsızlık zaman zaman karşıtlıkla marjinal kalacakları gerçeğini geçte olsa görmüş durumdalar. Bunun için çarşaf ve Kuran kursu açılımları yerel seçimlerinde etkisiyle peş peşe geldi. Bunlar geç kalınmış doğru hareketlerdi ve bunun için CHP’yi destekliyorum.
Ancak bu açılımda iki önemli engel görüyorum:
1. Yıllardır dine sıcak bakmamış yer yer din karşıtlığı pozisyonu sergilemiş CHP’nin bu yeni yaklaşım ve açılımda inandırıcılığı ne kadar mümkün olacaktır? Yaşar Nuri gibi bir din adamını bile içinde barındırmayan bir CHP için bu çok güç gözüküyor.
2. Din dışılığı hatta din karşıtlığını yaşam tarzı edinmiş CHP tabanının bu yaklaşımı ne derece benimseyip kabul edeceği engelidir. Bu yeni yaklaşımda CHP için asıl sorunda budur. Tabanını iknada CHP çok zorlanacak gibi gözüküyor.
Eğer bu iki önemli problemi CHP, çözüp bu konuda yapmacık değil de samimi olduğunu gösterirse laik Türkiye Cumhuriyetinde iktidara en yakın parti konumuna gelebilir. Laiklik ölçekli iktidar olmuş böyle bir CHP’de bu ülkede başörtüsü gibi bir çok dini boyutlu sorunu çözecektir.