Menu
CEMAL ŞAKAR'IN 'HİKAYAT'I
Deneme/İnceleme/Eleştiri • CEMAL ŞAKAR'IN 'HİKAYAT'I

CEMAL ŞAKAR'IN 'HİKAYAT'I

İlk baskısı 2010’da Ferfir Yayınları’nca yapılan “Hikâyât”ın yeni baskısı İz Yayınları tarafından yapıldı. İki bölüme ayrılan bu kitapta 64 öykü yer alıyor.

Küçürek öyküler bunlar, minimal metinler. Genelde bir sayfayı geçmeyen bu anlatıların önemli bir bölümü, Kur’an’da anlatılan olaylardan, kıssalardan, şahsiyetlerden, insanlık hâllerinden esinlenilerek kaleme alınmış.

Bu yönüyle bir bütünün; genel bir çerçevesi, amacı ve iletisi olan bütünlüklü bir çabanın parçalara ayrılmış metinleri bunlar adeta. Bir tür “parçalı-tam” anlatısı. Devasa bir pınarın farklı gözelerinden sızarak görünürlük kazanan derecikler.

Kendilerine gönderilen elçiyi yalanlayanlar, mustağni ve mütekebbir bir eda ile ilahi mesaja, uyarıya ve tehditlere diklenenler, zihinleri ve kalpleri kolayca iğvaya ve putçuluğa evrilenler, helâk edilenler, büyük bir körlük içinde dönenip duranlar, çürüme ve yozlaşmadan dolayı azaba uğrayanlar, mallarına ve evlatlarına güvenerek tuğyan edenler, gaflet ve cehaletin içinde yüzenler ve az sayıda olmakla birlikte hakka yönelenler, esirgenenler, kopması mümkün olmayan bir ipe tutunanlar; betimleme ile öykülemenin iç içe, yan yana yürüdüğü kısa paragraflarla, yalın fakat yoğunluklu bir anlatımla karşımıza çıkıyor kitapta.

hikayat

Ayet numaraları tek tek verilebilecek olan bu kıssa ve benzeri anlatıların içine başka bir şey katmamaya, karıştırmamaya özen gösterdiği anlaşılıyor yazarın. Ne eksik ne fazla, olması gerektiği kadar aktarılıyor her şey. Okuyucu, Kur’an merkezli bir tefekküre çağrılıyor sanki. İlahi mesajın içinde önemli bir yer tutan anlatılar eşliğinde; insanı, insanlık tarihini, insanoğlunun temel zaaf ve yönelişlerini, zayıflık ve sorumluluklarını, yükseliş ve düşüşlerini özet bir şekilde ve peş peşe görme olanağına kavuşmuş oluyoruz.

Yazarının yaratıcı yönünü, edebî yeteneğini, kurgulama yetisini ister istemez geriye çekmesine rağmen, Hikâyât’ın, Cemal Şakar öykücülüğünde farklı bir durak olduğu söylenebilir.

Epeyce bir geçmişi ve örneği olan Şakar öyküsünün, yazısının, edebiyatının bir ara yeniden soluklanarak muhkem ve çağlar üstü temel kaynakla yeniden buluşması, istikamet ve bilinç sorgulamasını tazelemesi, perspektifini tahkim etmesi olarak da görülebilir bu kitap.

Yol bilgisinin ve azığının gözden geçirilmesi, hayatın ve insanın değişmezlerine nasıl bakılması gerektiği konusunda kalemin yükünün yeğnikleşmiş bir yoğunluk kazanması, kurmacanın ve anlatının yeni bir aşı ile safralarını atarak yazmaya yönelmesine dair önemli ipuçları içermektedir bu öyküler.

Hem “Bir kıssa ne kadar hikâye olabilir?” hem de “Bir hikâye ne kadar kısa olabilir?” soruları bağlamında farklı bir çaba hatta bir alan araştırması olarak da değerlendirilebilecek olan bu metinler; -tabir ve teşbih caizse- öyküsel tefsir parçaları olarak da görülebilir.

Kitabın ikinci bölümündeki hikâyeler farklı olayları ve kişileri öne çıkarmakla birlikte yine ilahi mesajın üzerinde durduğu infak, alçakgönüllülük, kanaatkârlık, şükür, hicap, dua, salih amel gibi kavram ve değerlere dikkat çekmektedir.

Kur’an’daki bazı ayetlerin hikâyelerini içeren Hikâyât, kurguda ve anlatımda oldukça ekonomik ve sakınımlı davranılmasına rağmen, yazar öznenin âleme ve tarihe bütün bilinç ve inanç manzumeleri eşliğinde katılışının, kavramsal alanın açık edilişinin, yürünmesi gereken yolun / vadinin somut bir şekilde görünürlük kazanmasının kavşağıdır aynı zamanda.

Ömer Lekesiz’in belirttiği gibi, ilk kitaplarındaki “içrek özne”nin yerini bu kitapta daha çok “öteki”nin anlatımı almaktadır.

Cemal Şakar, bu kavşakları zamanla daha iyi tartacak, öyküsünün çeperlerini ve anlatım olanaklarını genişletecek, inancın ve bilincin ilkeleri ile sıcağı sıcağına yaşanan / tanık olunan durumlar arasındaki gerilimin içinden konuşacak, anlatıcılar açısından da bir çoksesliliğe kavuşacaktır. Bu kitaptan sonraki öykülerinde zamanı, mekânı, olguları ve olayları “tümel gerçekliğin içinden tikelleştirmek” suretiyle öykülemeye ağırlık verecektir.