Amerikalı sosyolog, Profesör George Ritzer, “Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek” isimli kitabında mal ve hizmetleri tükettiğimiz yerlerde değişen devrimci gelişmeyi ve bu değişimin toplumlar üzerindeki derin etkilerini ele aldığı kapsamlı çalışmasıyla dikkat çekiyor.
Tüketim tüm dünyada bireylerin yaşamında giderek daha da büyüyen bir rol oynuyor. Gerekli olduğu için tükettiğimiz ve yalnızca istediğimiz için sahip olduğumuz mal ve hizmeti tüketiriz. Bu mal ve hizmetlere ulaşmak için başvuracağımız yerler de çeşitli tüketim araçlarıdır.
Ritzer’in bu çalışması bilinen tüketim konularını araştırmanın ötesinde, tüketici, mal ve hizmetler hakkında değil, bu tüketim maddelerine bağlılığı özendiren, tüketimin niteliğini kökünden değiştiren ortamların çokluğu ve kuşatıcılığı hakkında bize bilgi veriyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan ve sürekli biçim değiştirerek büyüyen bu ortamların çağdaş versiyonlarının tek tek ve kolektif bir şekilde ele alındığı bu çalışmada, yeni tüketim araçlarının ilk ve en önemli örneği Disney Dünyası. “Her şeyi tüketmemizi sağlayan ortam ya da yapıların modeli”ni temsil ettiği ve “eski ortamlarla da sürekliliği” olması bakımından önem taşıyor.
Kitap, yeni tüketim araçlarını ellerinde tutanların bizi bu büyülü mekânlara hangi yollarla özendirdiklerini anlamanın önemine değiniyor. Bireyler için son derece büyülü bulunan bu mekânları Ritzer “tüketim katedralleri” olarak adlandırmaktadır. Estetik ve bilimsel anlamda tasarlanmış bu katedrallerin dinsel karaktere bürünmüş kutsal tapınaklardan bir farkı olmadığını, yalnızca büyülü değil aynı zamanda hayli ‘akılcılaştırılmış’ olduğunu da savunarak önemli bir noktaya işaret etmektedir.
Kapitalizmde etkili rol oynayan, tüketicilerin kendi kendilerine karar almalarını önlemek üzere tasarlanan modern reklamcılık, üretim toplumundan tüketim toplumuna geçişte ilk aşamayı temsil ediyordu.
Dev boyutta artan reklamcılığın arkasında tüketicileri kontrol etmeye yönelik başka işleyişlerin de varlığı söz konusu. Amaç, insanları cazip yeniliklerle tüketim alanında tutmak.
Çağın büyüleyen mekânlarında son derece rahatlatıcı atmosferler yaratmak bireye daha fazla güven sağlıyor. Yapılanların daha ikna edici olması için herkes tarafından yapılıyor olmasına da büyük titizlik ve özen gösterilmekte. Çünkü kişinin kendine benzeyenlerle birlikteliği muazzam bir rahatlık sağlar.
Vitrinlerdeki maddi nesneler bile insanın manevî duygularını daha fazla harekete geçirip, zenginleştirebilir. Fakat, yapay bir hareketlilikten meydana geldiği için, boşlukları dolduramayacak olan ve sonuç getiremeyen bir zenginlikten öteye gitmeyecektir.
Kitabın bilgi kaynağını oluşturan üç temel kuramsal perspektif önem taşıyor. Birincisi “tüketim araçları” kavramının kökeni olan Marksist ve Yeni Marksist kuram. İkinci perspektif Weber’in akılcılaştırma, büyüleme ve büyünün bozulması üzerine olan çalışması, üçüncü kuramsal çalışma ise postmodern toplumsal kuram, Baudrillard’ın sonraki kuramlarından alınan düşüncelerdir.
Tarih boyunca ‘gösteri’ her tür amaca ulaşmak için kullanılmıştır.
Yeni tüketim araçlarının başarılı olmasının temelinde de gösteri yatar. “Gösteri günümüz toplumunun başlıca ürünüdür.” diyen Debord, “metalarla bağlantılı gösterinin toplumun gerçek işleyişini gözden saklayan (akılcılık da dahil) bir tür afyon” olduğunu ileri sürdü.
George Ritzer, tüketim katedrallerinin tüketici üzerindeki etkisini sürekli koruyabilmesi için büyülü hale getirilmenin zorunluluğunu, bunun için de gösteri (ekstravaganza) ler ve seyirlik fantezi dünyaları yaratmak için çeşitli simülasyonların kullanıldığını belirtiyor.
Ve tüketim araçlarının simülasyonuyla birlikte burada çalışan insanlar ve çalışanlarla ziyaretçiler arasındaki etkileşimler de simüle edilerek tüm ortamlar giderek daha suni bir hale gelmiş oluyor.
Böylelikle hakiki olana yapılan baskının da giderek artabileceği kanısına varmamız kaçınılmaz oluyor.
Bu da daha özgün bir toplumsal dünyadan giderek uzaklaştığımızı göstermektedir.
Kitap, modern toplumlara gereği gibi, sağlam bir eleştiri getiriyor.
Sonunda “Giderek yok olmaya dönük, anlamını yitirmeye başlamış bir yaşamın insanlarını yaratmak için her şey düşünülmüş” diyorsunuz.
Hem akılcılaştırılmış ve büyüsü bozulmuş (modern) hem de büyülü ve yeniden büyülü (postmodern) tüketim araçları. Fakat hangi kuramla akılcılaştırılmış olursa olsun, büyü her an bozulabilmeyi de beraberinde getirebilir.
Ve, hepimiz bu akıl almaz çarkın içinde olduğumuzu kabul etmeliyiz.
(STAR KİTAP, 2011)
İstanbul doğumlu. Edebiyat alanında, kitap eleştiri, analiz, deneme yazıları yazıyor. Ayna İnsan Kültür ve Edebiyat Dergisi'nin İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Halen serbest düzeltmenlik ve editoryal çalışmalar yapıyor. Star Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Karar Gazetesi, Hece Edebiyat Dergisi, İtibar, Şiar, MOCCA Dergisi, Edebistan'da aktif olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yazarın spesifik portre çalışmaları da bulunmaktadır.