Bu otuz günün sonunda bir bayram vardır. Sofralar/masalar kurulur, yakınlar halkalanır/karelenir. Kısaca insanlar, sahiden birbirlerinin yüzlerine bakar bir kaç gün. Hatırlar sorulur. Herkes olabildiğince güzel giyinir. Neşeli ve şık. Bir şeyler kutlanır. Dargınlıklar geçici olarak veya –umarız- kalıcı olarak unutulur. Yüzler aydınlık. İfadeler hoş.
Otuz günün sonundaki üç gün böyle; bayramlıdır. Bu günlerde bir olağanüstülük ağırlanır.
Neyi kutluyoruz diye sorduğumuz zaman -nedenin amacına erişmiş olmayı- şeklinde bi hazır cevap var içimde. Şimdilik soyut fakat olsun.Sembolik de olsa, kısmen de olsa amaca dokunmuşluk var çünkü.
Oruç, bu zaman diliminin içinde geçen fakat saklanmış bir anda, hayat kitabının armağan edilmeye başlanmasına teşekkür için her yılımızın bir ayına misafir edilir. Evet oruç, yeme içmeden, dolayısıyla hayat telaşından, koşturmacadan, sıradanlıktan, duyarsızlıktan kesilme, daha duyarlı, daha sorumlu insanlara dönüşmek için mesajı, şu iniyor olduğu günlerde yeniden hatırlama, yeniden ve daha doğru anlama, sonra -kadir gecesinde- kaderini, hayata bakışını yeniden gözden geçirme olarak gerçekleşir.
Bu özel, bu yoğun çabanın ardındaki üç gün de bayramı olur insanın.
Öyle ya eline bir kitap almak bayramıdır insanın. Hayatının kitabı’nı bulmak. Hayatının anlamına kavuşmak...
Bunlar büyük büyük sevinçlerdir bir insan için. Hayatın onu ister istemez meşgul etmesi ve kendine bırakmamasına karşılık Yaratıcı’nın onu kendisiyle tanışmasına vesile olacak bir kitabı eline tutuşturması, gel birlikte hayata doğru bakalım demesi o büyük şefkatiyle…Hayatın çizgisi yüksek bir bakışla anlamlanması elbette bayramı olur insanın.
Değerli Ali, Müslümanların Ali’si insanın günahsız geçirdiği günü bayram olarak adlandırmış. Bayrama günahsızlık olarak bakmış. Arınmışlık. Bu yaklaşım, bayramın en çok yaşadığımız mekanlarda temizlik telaşıyla karşılanmasının yanına, ruhsal arınmışlığın asıl bayram karşılaması olduğu gerçeğini koyuyor
Öyleyse bayram insanın her anlamda arınmasına karşılık verilmiş bir mutlu üçgün. Çoğaltılabilecek yapıda. Hayata yayılabilecek bir güzellikte.
Herkes kendi arınmışlığı, aklanmışlığını kutlayacak olduğu için öncesinde kendi küçük mahkemesi/vicdanı önünde yoğunlaştırılmış günler geçirmesi gerekiyor. O da Ramazan olmalı. Bütün bir yılın değerlendirilmesini deneyimleyerek öğreten, hatırlatan bir ay.
Eğer sevgili Ali’nin, düşünen herkesin Ali’sinin dediği gibi bayram yeniden masumlaşmak ise bu kendisine ve çevresine zarar vermemek anlamına geliyor en alt aşamada. Böyle bir alt yapı fayda vermeye, artı bir değer koymaya, sevap işlemeye ne de uygun bir alan açıyor.
Bayramdan sonra çok işimiz var. Sevap işleyecek kadar temiziz. Umuyorum.
Ya da böyle böyle arınacak bayram olup gideceğiz dünyadan…