Okur, okuma üzerine çeşitlemeler yapılırken esası kaçırmamak gerek. Okumakolik, hızlı okur, çok okur, okurunu bulmak vb. çoğaldıkça bibliyofillerin arasında muhalefet varmış gibi gözüküyor. Sadece okur demek yeterlidir. Türkiye’de yazar ve akademisyenlerin ciddi okur oldukları kabulünden yola çıkıp en çok kimin okuduğu sorusuna cevap ararsak ilkini işaretleyeceğiz. Bence kurgu yazanlar birinci sırada onu denemeciler ve şairler izler gibi geliyor. Okurun çoğaldığı ancak okurunu bulanın az olduğu bir soru daha var. Türk romanının okurunun çoğaldığı kanaati de buna uygun düşüyor. Okurunu arayan romancı, geniş anlam mı, açık anlam mı yazıyor diye de soruyu zorlaştıralım. Gerçekçi romanları özleyenler için her iki anlama da evet derim ben.
Romancı kimliğini bilmediğim Tahir Abacı’yı okurken bunları düşündüm. Benim bildiğim yönüyle deneme ve inceleme türünde kalem oynatan bir yazardı. İsmi ile artık kayıp zamanları, hayaletleri postmodern kurgu ile çağrıştırsa da yazarın incelemelerindeki tavrı sebebiyle herhalde gerçekçidir diye düşünerek okuduğum O Sevdalar Ezeldendi romanı beni yanıltmadı. Şaşırtıcı kısım romanın sonunda 1970-2023 notunun yer almasıydı. Ezeldeki sevdayı anlatmak için böyle bir zaman gerekir, dedirtiyor. Tarih aralığı böyle dedirtiyor ama olayların sonunda gelinen nokta siyasal ideallerin, her şeyin, duyguların dahil hızla hiçliğe dönüşmesi hepten bir yok oluş. Roman, taşralı gençlerin üniversite okuma maceraları, 1970’ler, zengin memur kızlar ve şiirlerde kalıveren taşralı duygusallıklar itibarıyla okunmayı hak ediyor. Ötesinde yazarın romana biçimsel açıdan fazla yüklenmediği benim için önemli sonuç.
Ülkü Demiray, ödül alan Cümbezin Kızı’nda çok şiirsel bir üslupla çok orijinal bir hikâye anlatıyor. Savaş ve işgalin korunaksız insanlara neler yaptığına yakın siyasi tarihin görülmemeye itilmiş bir yaşantısıyla dikkat çekiyor. 20. yüzyılın duyguları ne kadar kanattığını hissediyor insan. Kıbrıs adasının İngiliz, Filistin’in İngiliz planı oluşu çok arkaya itilmeden Yüzbaşı Robert etrafında geride kurgulanmış. Cümbezin Kızı hikayeler anlatarak var olmayı ve bunun kadını yücelttiğini güzel temsil etmiş. Aykut Ertuğrul’un “Hikayeler bizi iyi edecek” dediği Zehra kızı hatırladım. Anlatıcının ağıt okur gibi hikâyeyi anlatışı yerini bulmuş ancak şiirsele fazla giren kısımlar metni zorlamış. İç kanatan bir hayat yaşayan Suların Sultanı, Lâl sıfatlarıyla Hatice, geçen yüzyılın unutulmuş bir özeti.
Edebiyat Mağazası
Steinbeck, Cennetin Doğusu’nu yazmak için 300 kalem kullandı. Fareler ve İnsanlar’ın ilk taslağını köpeği Max yemiştir.
Mark Twain’in asıl adı Samuel Clemens’tir. Nehir teknecilerinin sular iki kulacı geçtiğinde söyledikleri bu sözü isim olarak seçmiştir. Zamanın aşkın duygusallıklarına itirazı olduğu kesin.
Okur lafazanlıkları
Dil versus cep telefonu mesajları
İyi kurgu başka bir şey, Türkçe zevki başka bir şey dedirten bir roman Yezidin Kızı.
Metin Eloğlu’nun “Çisenti” şiirinde geçen “Hele bir gözatın yalnızlığına/ Gece yağıyor güpegündüz.” dizeleri gerçek yaşantıdan çıkmış bence.
Ertan Örgen 1969 yılında Konya'da dünyaya gelmiştir. Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olmuştur. Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamlamıştır. Araştırma & Başvuru Kitapları, Deneme, Divan Edebiyatı & Halk Edebiyatı kategorilerinde eserler kaleme almıştır. Yazar hala Balıkesir Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.