İki elin yüreğimi sıkarken
Hangi geceden iyilik dileneyim
Ayaklarını alıp gidiyorsun her seferinde
Ense traşı yeni bitmiş dağların eteklerine
Baktıkça körleşir insan geleceğine
Duydukça lal olur
Bir dağ başında dinlemeli insan
Çağdaş savaş öykülerini zannımca
Kararınca insanlık, kaynayınca kanımız
Anlayacaksın elbet beni
Yetinmeden yaşarsan yetimsin
Sızlanarak ovaları aşma müzeyyen
Aşındırılmış toprakları seveceksen
Evvela yağmura bir gönül borçlan
Bir kuzunun ayaklarını okşa
Sen olacaksın ağaçların gölgesi
Bu yolda yalnızsın müzeyyen
Yalın ayaksın
Dikenleri kendi ellerinle dikmeli
Haykırmanı kulakların duymalı
Bunu da bil Müzeyyen
Taşı toprağı kederdir bu memleketin
Çok sonradan öğreneceksin...