Gitmek istiyorsun anlıyorum, buyur
Çantana birkaç acı koydum af buyur
Birkaç yıllanmış kitap, seni okuyacak
Hem nerden bileceksin, okunmadan
Hangi satırda doğduğunu
Bileceğim ki hangi satırda doğrandığımı
Belki sırat gibi ince
Belki boynuma urgan olan saçın gibi kalın
Yıkmadan yıkılmadan geçmeyi
Ömrünün en ücra köşesine konduğumu
Giderken ayakların haykıracak
Kalbinin güzergahında yaralı ayak uçlarımı
Bilemiyor insan ne çok gitmeleri
Ne çok zormuş iki adım ötesi
Takvimin sökülmemiş yaprakları sarardı
Hüznüm bir yaşına daha girdi
Seni kırkında bir düğüm saracak seziyorum
Sessizlik diye bir hastalık bulaşacak bana
Kitaplarla dahi konuşmayacağım
Her gece bir şiirime asacağım kendimi
Sabah koynuna çocuk ısmarlarken
Güneşi sırtımda dökeceğim caddelere
Battığını görürsen kızıl süsüyle
Bil ki kanım akmıştır azıcık üstüne
Azıcık kederle birlikte
Hala gitmek istiyorsun, buyur
Hala acıyor topukları küheylanın
Sancısı tutuyor dört nala koşunca
Karışıyor günlerim geçmeyen dünlerime
İçimde yeni bir şahsiyet tanıma üşengeçliği
Gece arsız bir kemirgen bu acıya
Uyku kalbimin mutlak kaçamağı
Rüya ise seninle aramda çöpçatan
Bana masumiyet borçlu bu şehir
Eşkıyalık yaptığım sokaklar
Kırdığım bütün camlar
Ardından suladığım çiçekler
Elini öpmeye tiksindiğim insanlık
Hatta yazdığım şiirler bile borçlu
Ben yeniden başlıyorum bir mısraya
İlk kelimede değil bu defa
Sondan başlıyorum şiir yazmaya....