Seninle beyaza kaçan sonraki ölüler olurduk usulca
Usulca dünyaya dokununca ay bölünür sanırdık
Kokular salar, iğdeler, incirler, ıhlamurlar patlar
Şehirler, kasabalar, köyler ve dağlar patlar
Yeşeren ne varsa bil ki onun adıyla: bismillah
Bir cenin bunu nereden bilebilir ki
Bir şeyler duyabilse de fısıltılardan, harfler karanlık
Harfleri bilse onları yan yana getiremez, ırak
Onları yan yana getirse onlara ruh üfleyemez, ırak
Ama duyabilir ve duyduğu için ağlayabilir zeytine
Ağlamak hep son çare olur diye
Bir gün hayatımıza müthiş bir kalabalık girecek
Kaderinden razı olmuşlara inat edercesine
Nice insanlarla tutunup cennete bununla
Çiçek olup taşacaktık usulca
Hep hayal ettiklerin mi sökün edip gelir gece
İç ışığımız kırıldı ama hala çalışıyor
Kim acısında yükselecektir bu çağda
Kim bahar gelmeden baharı getirecektir
Ayaklarımızın altından kayıyorsa dünya
Rutinden sıkılmıyorsak artık döngünün her yerinde
Dünyayı kapatan saçların nerede, hayret içinde
“Hepimiz için nasıl güzel olabilir birimiz için iyiyse”
Gülü fark eden bir derviş gülümsemesiyle
Fanusta elleri bağlı, ağzı kapalı ve dudağındaki çocukla
Seni kelimelere, seni taşlara, kayalara
Hafızanın en derin yerine zerk edercesine
1977 Sivas-Suşehri doğumlu, Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinden mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak çalışmakta. Taş Beşik ve Minyatür Okuyucuları, Türkçenin Göklerinde olmak üzere üç şiir kitabı yayımlandı. Şiirleri ve yazıları İpekdili, Dergah, Merdivenşiir, Karabatak, Yediiklim, Hece, Fayrap, İtibar, Muhit dergilerinde yayımlandı. İstanbul’da yaşıyor.