“Yağ yağ yağmur
Bahçede çamur
Teknede hamur
Ver Allah’ım ver
Sicim gibi yağmur”
diye dolaşırdık, yağmurlu günlerde tüm mahalle afacanlarıyla. Dedelerimizin dudaklarından dökülen bir duaydı o, ninelerimizin örgüsüne nakış nakış işlediği bir oyaydı belki...Yağmur ekmek demekti,doğanın yeniden canlanması, susuzluğa karşı bir hiddetlenme!
Gel gelelim beş, bilemedin altı yaşlarındaki bir çocuk için ne demekti yağmur?Anneleri kandırmanın bir yolu muydu, ikindi vakitlerini arkadaşlarıyla geçirmek adına, yoksa yağmur bebeklerine inanışları yağmurdan daha mı gerçekti, bilinmez; ama bilinen bir şey var ki bu küçük veletlerin otoriteye karşı olan ilk toplu eylemleriydi. Gizli bir tefecilik de yok değildi, hani biraz daha masumane... Ev ev toplanan bozukluklarla bakkalın yolunu tutma ve paylaşmanın yadsınılmayacak güzelliği. Kara gözler sevinçle parlardı yağmur altında. Kimi ekmek derdinde, kimi eğlence...
“Yağmur yağıyor
Seller akıyor
Arap kızı
Camdan bakıyor!”
İlk mısra söylendiğinde herkes gökyüzüne bakardı, sonra kollar iki yana açılır eller aşağıda dere gibi hareket ettirilirdi. Sonrasında eller gözlerde kapanıp açılır, şen kahkahalarla camlara bakılırdı. Nitekim Arap kızı göremesek de, yaşlı ve yağmurdan keyiflenmiş insanların parlayan yüzleri hayal kırıklığımızı onarmaya yeterdi.
Dedim ya, “yağmur, ilk toplu eylemleridir” çocukların.Doğaya karşı ilk zaferleri! Sanki onlar dolaştıkça daha da coşardı yağmur daha da bereketlenirdi... Toplu eylem yapan çocuklar, yok artık. Kimi bilgisayar başında, kimi kurslarda. Kim bilir yağmurlar da o yüzdendir toprağın kokusuna küskün bunca zaman.
İsyan eden küçük asiler! Nerdesiniz, bakın yağmur yağıyor yağmur bebeklerinizi alıp meydana toplanın. Eylem vakti! diye bağırıyorum sadece aksiseda, buğulu bir hatıra karşılık veriyor bana...
Yağmur çocukları çoktan çekilmişler evlerine, tek ve eylemsizler...
Neredesiniz yağmur çocukları?